Bu yazıyı ele alırken insanları en çok düşündüren neden inanç değişikliği üzerinde etkili oldu. Günümüz toplumuna baktığımızda, hak dini olan İslam dinini anlatanların davranışları ya da anlattıklarına kendilerinin de inanmaması ve ya böyle bir inancın olmadığını insanlara sezdirmekte.
Bu inancı ya İmamhatip liselerinde ya Kur'an kurslarında ya tarikatlarda ya da camilerde bozmaktayız. İslam kitabı Kur’an- ı Kerim'in ilk ayetinin ikra olduğunu bu ikra kelimesinin altını ya da anlamını nasıl boşalttığını görmekteyiz veya görmemiz lazım. Biz insanlar gerçekten okuyoruz, çoğu insan Kur'an-ı Kerimi defalarca hatm ediyor en kötü her Ramazan ayı bir hatim indiriyor ama sadece Arapça yazılan kitabın ne anlama geldiğini bilmeden yıllarca okunuyor.
Oku kelimesi anlamsızca bir yazıyı okumaktan geçmiyor sanırsam ya da ilim Çin’de bile olsa gidip onu alınız hadisi ne anlam taşır. Kur’an-ı Kerim ilimlerin en büyüğünü anlamadan anlamsızca okumanın biz Müslümanları getirdiği durum ortada değil mi ilmi de bilimi de teknolojiyi de günümüzde yabancılardan almak zorunda kalmamız.
Bir şeyi anlamsızca okumak veya okutmak, ne anlama geldiğini öğrenmeden okutmak boşuna zaman kaybıdır, zaman kaybından ziyade yapılan işe okutulan ya da öğretilen şeye yabancılaşmaktır. Bir öğrenci öğretmeninin eğitiminden ya da aldığı ücretten değil karakterinden, yakınlığından, davranışlarından yaralanır ve örnek alır veya idol olarak alır. İmamlarda da böyle hatta imamların daha titiz davranması lazım imam cemaat metaforu göz önünde bulundurulmalı.
Öğretilen dinin gereğini yerine getirmediğimiz müddetçe gençleri bu dine yabancılaştırırız. Yeni kuşak gençlerden elinde bulunan inançlarını dahi sömürmüş bulunmaktayız. Denilebilir ki bizler yeni kuşağın hayallerini, emeklerini, geleceklerini, inançlarını hem bu dünyasını hem öteki dünyasını ellerinden aldık ve yerine yeni bir inanç sistemi getirdik biraz paganist ve biraz putperestce bir yaşam tarzı bıraktık.
Yeni inancımız ise post modern putperestlik, yeni putlarımız; görünmeyen güç, tapınası para, yalan yere elde edilen statü... Bu putların çoğunu imamlar eliyle bizler benimsetmeye çalıştık. En basit örneğinden parası az olduğu için kurumlar arası geçişte farklı kurumlara geçme ve ek göstergeyle beraber emekliliğe yakın zamanlarda tekrar imamlık mesleğini icra etmek.
Verilen cuma vaazlarında fakirliğin bir lütuf muş gibi anlatmaları ne kadar doğru. Halbuki İsra suresinin 70 ayetinde çok açık bir şekilde söylemiyor mu ‘’ .and olsun ki biz Ademoğullarını bir izzet ve şerefe mazhar kılmışızdır. Onlara karada, denizde taşıyacak vasıtalar verdik, onlara güzel güzel rızıklar verdik, onların yarattığımızın birçoğundan cidden üstün tuttuk.’’
Yani Müslüman insan akıllı olandır zeki olandır ilmiyle amel edendir ve rızkını düşünmeden topluma fayda verendir. Verilen Cuma vaazlarında fakirliğin bir lütufmuş gibi anlatmaları, bozulan düzene hiç ses çıkarmamaları, Müslümanlarının akıllarını kullanmasına izin verilmemesi, falanca tarikatının gücünden, hiç sorgulamadan ilminden faydalanmaları ve inanmış oldukları dine aykırı bütün faaliyetlerin meşru göstermeleri sadece birkaçı örneğin fakirlerin gelirlerinin vergilerinin artırılması ve zenginlerin vergilerinden düşülmesi anlaşılacağı o ki her bir zenginin vergisinden kaçıralım, vergisinden düşünülenin malında her bir fakirin hakkı bulunmakta ve bunlar hiçbir şekilde dile getirilmekte.
İnsanlar imam cemaat metaforuyla bozulan düzene ses çıkarmamakla beraber daha fazla tahrip ediyorlar, rüşvetin isminin değiştirilmesi, torpilin ismini değiştirilmesi, liyakatin bozulması, aile sisteminin bozulması... ve her türlü tacizin, İstismarın ensest olaylarının belli başlı tarikatlarda, dini kurumlarda yaşanması insanları dinden daha çok soğutur ve hiçbir şekilde dini bilgiyi öğrenmeleri için çocukları veya gençleri din eğitimi veren kurumlara yöneltmemekte.
Toplum düzelir mi? bozulan bir toplumu düzeltmek hele hele her türlü şiddetin meşruluğunu, her türlü yolsuzluğu, yobazlığı, gayri ahlaki davranışı benimsettiğimiz bir toplumu düzeltmek olanaksız ama yeni gelen nesil kurtarmak elimizde. O nesil de gerekli statükoya sahip olamadığımız için bu statükoyu elinde bulunduranlar inanmış olduğu dinlerinin post modern putperestlik ve paganizme daha yatkın olduğu için ve yeni nesile ya da oluşacak kuşaklara empoze edilmekte.
Bu statükoyu kurtarmaya ortam elverişli olmadığı için ne yazık ki toplumun kendi imhasını gerçekleşmesinden başka bir seçenek bulundurmakta. Toplumda imana çağıran onların inanmadan iman edilen, anlatılan tanrıların farklı olması insanları daha çok ezbere bir imana ya da inançsız bir imana davet etmekten ya da ateistvari bir imandan başka bir şey değildir.
İnsanların ilmiyle amel edememesi veya her ilmin bağışına o ilminden anlamayan bir meslek mensubunun atanması ve yönlendirmelerin o meslek tarafından yapılması toplumsal bütün değerlerin sadece bir branş tarafından kurtarılacağını inanılması toplum bilimcilerin bu tür toplumsal vakalardan uzak tutulması toplumsal sorunların daha da derinleşmesine insanların dine ve mesleklere bakış açısının değişmesine sebep olmakta bu şekilde daha çok ateist, deist, teist ve agnostist dinlerin yayılmasına veya inanç sisteminin yayılmasına sebep olmaktayız.