Seçim sürecinde iktidarların en çok üzerinde durduğu halkın anlamadığı ya da anlamak istemediği bir sorunu mu beka sorunu?

Beka sorunu nedir neyden doğduğub ilemediğimizden midir sorgulayamamamız? Bu sorunu muhalefet değil de iktidarlar neden dillendirir?

Öncelikle beka kelime anlamı olarak ölümsüzlük olarak geçmekte. Bir ülkenin beka sorununa değinmek istersek ölmemesi gereken kurumlarının yok oluşlarına bakmamız lazım ve bu kurumlar nasıl yok ediliyor onun üzerine durmalıyız. Buna da yerelden çok genel yönetim faaliyetleri ile değişim ve dönüşüme geçmektedir.

Beka sorunun doğması bozulmaması gereken en temel kurumların başında eğitim, adalet, üretim ve buna bağlı olarak ekonominin çökmesi, demokrasinin bozulması ve savunma sanayinin iflası ile ile ortaya çıkar. Ülkenin beka sorunun var mıdır sorusuna gelince iktidar partilerine katılmamak elde değil sebebi yukardaki saydığım kurumların hepsi işleyişini kaybetmiş durumda.

Beka meselesinin ortaya çıkmasında sorumluluk kimde halkta mı yoksa iktidarda mı sorusunda ise halk bu konuda bilinçsiz olduğu için halkın sorumlu tutulması gayet tabii. Sebep olarak eğitim kurumunun işlevini tam olarak yerine getirmemesi, adaletin adil bir şekilde işlenemeyişi ya da halkın güveninin olmayışı, üretimin durması en basit kurumların bile özelleştirilmesi ülke topraklarının yabancılara satılması (toprak satısında Kürt büyüklerimizin güzel bir ata sözü var: eğer kim ki bir toprak parçası satarsa önünde bir köpek yiyeceği kadar gelir elde eder eğer kim ki satın alırsa bir köpek yiyeceği kadar gelirinden olur).

İşsizliğin had safhada olması kurumlar liyakatsiz ve eğitimsiz kişililer tarafından yönetilmesi bu sorunu daha da derinleştirmesi. Ki bunların hepsi iktidar eliyle yapılması ve bunun sorgulanmamasının mesuliyeti halka ait.
Böyle ülkelerin geleceği bu şekil yönetim anlayışı ile gerçekten tehlikede.

Bunları gidermek gayet mümkün. Ülkeler bir mozaik gibidir tek renkten oluşan mermerlere benzetilmeyerek ve bu mozaiği oluşturan toplumların kendilerine ait örf ve adetleri, kültürleri, ekonomik durumları… gibi her bir toplumsal sorunlarının toplum bilimcilerince tespit edilmesi ve çözüm önerililerin üretilmesi ile mevcut.

Adalet konusuna gelindiğinde ise adalete güvenin olmayışı liyakatsiz insanların adalet dağıtmaya çalışması hele hele bu gibi önemli bir kurumun yöneticilerin belli bir zümre (iktidar) tarafından atanmasının yapılması bu insanları kendilerini o zümreye gebe hissetmesine ve her istediğini yapmaya ya da o zümreler tarafından görevden alınması adalet kurumunu devletin değil de belli bir kesimin zor aygıtı haline dönüştürür.Bunun için liyakatli kişilerin o kurumlara atanması hatta halk tarafından seçilmesinin de elzem olduğu görüşündeyim.

Türkiye seçimlerinde ise beka sorunu her dönem gündeme gelmekte. Bunun gidermek için hiçbir siyasi partinin bir vaadi bulunmamakta en çok işsizlik ve istihdam sorununa değinilmektedir. Toplumsal sorunlara, şiddete, tacize, çocuk, istismarlarına hatta trafik kazalarının bile sosyolojik bir boyutun olduğuna ve bunların giderilmesi için toplum bilimcilerinden nasıl faydalanacağına kimse bakmamış ve bakmamakta.

Devletin ideolojik ve zor aygıtları toplumu düzene sokulmak içim kullanılmak istenmekte ama bu toplumun sorunlarındaki sosyolojik sebeplerin ne olduğuna değinilmeden ve toplum bilimcilerinden faydalanılmadan yapmaya çalışmak hiçbir şeyi değiştirmez çünkü sorunun bilmiyoruz ki çözüm üretelim.