Siyaset arenasındaki transferler, son dönemde adeta bir futbol maçı heyecanına dönüştü.

Partiler, sosyal medyada güç gösterisi yapmak için birbiri ardına transfer hamleleri yapıyor; kimi zaman gürültülü basın toplantıları, kimi zaman da parıltılı fotoğraf kareleriyle bu “zaferler” kamuoyuna lanse ediliyor. Ama durun bir dakika, bu transferler gerçekten bir zafer mi, yoksa sadece milletin gözünü boyamak için sahnelenen bir tiyatro mu? Gelin, Hakkari’nin tozlu koridorlarında neler döndüğüne bir bakalım.

Siyasi transferler, çoğu zaman “doğru olmayan bilgilerle” ya da şişirilmiş vaatlerle süslenip kamuoyuna sunuluyor. Bir bakıyorsunuz, bir bölgenin “ağır topu” olarak tanıtılan isim, birkaç ay sonra başka bir partinin renkli bayrakları altında poz veriyor. Peki, bu transferler kime ne kazandırıyor? Partiler, sosyal medya üzerinden “Bakın, ne kadar güçlüyüz!” naraları atarken, seçmen artık bu oyunu yemiyor. Çünkü 2025 Türkiye’sinde seçmen, eskisi gibi sadece basın açıklamalarına ya da sosyal medya şovlarına kanmıyor. Sosyal medya platformlarında, sokakta, kahvehanede, her yerde konuşulan bir gerçek var: Millet, siyasetin fotoğraf karelerinden ibaret olmadığını çoktan çözdü.

Ankara’da il yada bölge sorumlularını, heleki bakanlarımızı, teşkilatları ya da yerel aktörleri “Bak, filanca bizim saflara katıldı!” diyerek bir süre kandırabilirsiniz.

Ama milleti? İşte orası zor. Seçmen artık daha uyanık, daha sorgulayıcı. Sosyal medya çağında, bir siyasetçinin geçmişi, söyledikleri ve yaptıkları anında gün yüzüne çıkıyor. “Bu transfer neden yapıldı?”, “Kim, kime ne söz verdi?”, “Bu isim, dün başka bir partiye methiyeler dizerken bugün nasıl oldu da karşı safa geçti?” soruları, seçmenin kafasında cirit atıyor. Ve inanın, bu soruların cevabını bulmak için artık bir sosyal medya post’u ya da bir haber sitesi yeterli.

Bölgemizin en büyük eksiği, siyasetin hâlâ “resim karelerinden ibaret” sanılması. Transferler, koltuk pazarlıkları ya da makyajlı basın toplantıları, kısa vadede bir heyecan yaratabilir. Ama uzun vadede? Milletin güvenini kazanmak için samimiyet, tutarlılık ve icraat lazım. Sosyal medyada “Bakın, ne kadar kalabalığız!” diye bağırmak, sandıkta zafer getirmiyor. Çünkü seçmen, o kalabalığın ne kadarının “gerçek” olduğunu, ne kadarının “sahne” olduğunu artık çok iyi biliyor.

Siyasetçilere naçizane bir uyarı: Milleti küçümsemeyin. Kamuoyu, sizin sandığınızdan çok daha dikkatli ve bilinçli. Artık seçmen, transferlerin ardındaki niyeti, kimin kime ne söz verdiğini, hangi koltuğun kime satıldığını sorguluyor. Sosyal medyada dönen videolar, yazılan yorumlar, sokaktaki fısıltılar ..
Hepsi, milletin nabzını tutuyor. Eğer siyaseti sadece güç gösterisi sanıyorsanız, bir sonraki seçimde sandık size gerçeği hatırlatır.

Sonuç olarak, siyasi transferler bir zafer gibi görünebilir, ama içi boş bir zafer, sadece geçici bir alkış getirir. Gerçek zafer, milletin güvenini kazanmakla olur. Bunun için de sahte gülümsemeler, şişirilmiş transfer haberleri ya da sosyal medya şovları değil; dürüstlük, şeffaflık ve millete hizmet etme iradesi gerekir. Unutmayın, seçmen her şeyi görüyor, her şeyi tartıyor. Ve sandık, en dürüst hakemdir.

Not : Aydın belediye başkanının iktidara katılması, Ak Parti için önemli bir güç olmuştur. Köşe yazımızı Aydın’ın topuklu efesine bağlamasın.