İnsanlar belli başlı kurkular ile yaşayan ve bu korkuların bastırmak için zorunlu olarak bir şeye ya doğaüstü güçler atfederek ya da doğal olayları sonucunda acizliklerinden dolayı kendine manevi bir koruma sağlamak için tapmış ya da tapmak istedikleri varlıklar sunucu karşısına çıkan sisteme inanç sistemi denir. Ama hiç üzerinde durmadığı bir husus ortaya çıkar. Bu da inanç ve bilgidir. İnsanın bilmediği bir şeye inanmasın ne kadar aciz olduğunun göstergesidir.

Günümüzde insanların en büyük korkusu geçim. Geçimini sağlayabilmek için belli başlı şeylere boyun eğmek zorunda bırakılıyor. Ama İslam dini için hiçbir insan rızkından korkmaması ve yaratanın her kula rızkını vereceğini sözünü unutup ya da inanmayıp kula kulluk etmeleri kulun statüsüne, parasına secde etmeleri ve kulun yanlış yolda olduğunu bildiği halde buna yapılan hırsızlığı gördüğü halde statü ve para korkularından dolayı ne bir dur demesi ne de ses çıkarması örnek verilebilir.

İnançlı insanlar ya da din adamlarının kendilerinin toplum tarafından beyaz gömlek ve siyah nokta benzetmesinin yapılacağını bildiği halde bilinçli olarak siyah nokta olmayı seçmesi ve para için dinini dahi öğrenmemesi asıl inançlarını ne olduğunu ortaya koymaktadır.

Günümüzdeki inanç sistemi ise bilmeden, öğrenmeden, okumadan inanmak ve taklididir ritüel gerçekleştirmektedir. İnsanlar bilmediği bir şeye ya da okumadan, araştırmadan tapmış oldukları atalarından görüp de uygulamış oldukları siteme iman etmek ya da inanmak denmez. Paganist bir şekilde modern ya da post modern putların varlığını kabul edip onlara biat etmektir yapmış odakları ritüeller ise biati ispat olmayanın dışına çıkmaz. Kısaca ellerimizle yaptığımız putlar gitti yerine oylarımızla, paramızla, desteğimizle inşa ettiğimiz güç statüko para çoğunun soyut olduğu putlar yarattık. Bunlara geçim, itibar, sosyal statü güç uğruna bilmeyerek de olsa boyun eğmek secde etmek durumunda kalmaktayız.

Gün geçtikçe yeni din tiplemeleri ortaya çıkmaktadır. İnsanlar her ne kadar inançlarının deist, ataist, teist ya da agnostik olduğunu savunsa da bu inançların ne olduğunu bilme ya da öğrenme eğiliminde değiller. Nitekim insanlar bildiği bir şeye inanırlar. Söz ve ritüelin birbirini tutmasında inançların ya bilmediğini ya da toplumdaki hakim dinin yanlış uygulamalarına bir tepki olduğunu göstermektedir.

Toplumun gerek dini gerekse pozitif bilimlerde eğitimin aksaması hem bilimi köreltmekte hem de felsefe, sosyoloji ve psikoloji kavramlarının inanç sistemine dahil etmektedir. Nitekim ideoloji ve inançlar şu sıralar iç içe geçmekte, kavramların içi boşalmış veya kavram karmaşası yaşamaktalar. Sosyalizm, kapitalizm, komünizm, faşizm gibi siyasal ideolojilerin dahi ateizm, deizm, teizm gibi inanç sistemiyle ile karıştırıldığı çok aşikar.

Bir toplumda bilme ve inanma gibi kavramlarının birbirini tamamlayamaması, toplumun hem refah seviyesini düşürmekte hem de eğitim seviyesini düşürmekte. İnsanların inançlarının ne olduğu bizim ilgi alanımız değil, yalnız bizim ilgilenmemiz gereken insanların inandıkları şeyleri bilmemeleri. İnsanlar eğitimini nasıl tamamlıyorlar? Üniversite eğitimleri mesleki lise veya teknik mesleki liselerin dışına çıkabilmiş mi? Her köşe başında bir tane teknik lisenin oluşması toplumu ne kadar inceleye götürebilir? Gibi olan sorularının içini doldurmamız lazım. Ve bunu yapabilmemiz için toplumun aksayan yönlerini analiz edilmesi, incelenmesi ve bunu branşı olan insanlar tarafından yapılması elzemdir.