CAMİ DÜĞÜNÜMÜZE DAVETLİSİNİZ
Düğün, dernek, şamata dedik mi toplum olarak bizlerde sevinç veya titremeler başlar.
Neden ve niçin diye sorulacak olursa; düğünün birinci derecede ki sahiplerinde hem telaş hem sevinç başlar. İkinci ve daha ırakta ki dost ve yakınlardan ise titremeler belirginleşir.
Damat tarafına yeni bir neferin katılacağı, bir kaç yüzün daha güleceklerin yanında; düğün telaşı ve ardında geri ödemelerin düşünce yoğunluğun titremesi kaplar bedeni baştan aşağıya;
Bir diğer tarafta; yıllardan aylara, aylardan haftalara, haftalardan günlere, günlerden de saatlere inen saat başı düğün davetiyelerin xelat(bağış) hazırlama titremesi…
Birde davetiye sahibi axa (lideer, büyük, kodaman, zengin…) ise; başlarız sağdan soldan borçlanarak yüksek xelat yarışına girmeye, borsada ki tüm terimleri, ziynetleri seferber etmeye… Borçlandık mı? Battık mı? Umurumuzda değil. İsmimiz okunacak ya, adımız listeye girecek ya, falan kişiden aşağıda olmamalı benim gösterişim, reklamım, desteğim… Davetiye sahibi fakir fukaraysa eh elde ne varsa yeterlidir. Xelatê wi serê wi zêdeye (ederinden fazladır). Bu bile çoktur deriz. Maalesef durum bu!
CEMAAT DÜĞÜNE
Camilerde düğün olunca durum çok çok daha farklı ve vahim oluyor. Axa için nam için olunca ceplerden deste deste şişirilmiş nakit, zinet çıkar. Ama camilerde mazlum, mağdur, ezilmiş, yerinden yurdundan edilmişler için, caminin yapımı, tadilatı için, medresede okuyan geleceğimiz için olunca desteler adeta akrebe, kırkayağa dönüşür. Elimizi cebimize yanaştırmaya bile korkarız. Titreye titreye gururla çıkarttığımız 1 TL’yi camide bırakır; merdivenlerden eve kadar da söylenmeye başlarız. Bu kadar parayı ne yapıyorlar gibi çirkef söylemlerimiz, dinlemelerimiz, çekiştirmelerimiz…
Kardeşim başımıza silah dayayan mı var cami bağışı için? Nedir bu söylenmemiz, çekiştirmemiz? Karşılığını Rabbinden bekleyenin, mükâfatını er yâda geç alacakların inançlarına tereddüt düşürmemiz?
Efendim devlet bütçesinin bilmem % kaçı diyanetindir. Diyanetin işi ne, ne yapıyor bunca parayı cami yapsın. Diyenlere;
Axamızın destelerimize ihtiyacı mı var? Kendi düğününü yapacak kadar malı mülkü yok mu? Elini cebine götürürse sülalemizi alacak Axaların ismimizi bile bilmeyen, tanımayan, xelatımıza bile tenezzül etmeyenlere; sesimiz kısık, sorumuz ölü, zekiliğimiz noksan da; camiye, mazluma mı aklımız devreye giriyor?
Dünyanın dört bir yanında mazlum ve mağdura kanat, susuza su kuyuları, etsize et, aşsıza aş götüren, yerinden yurdundan edilenlere desteklerinizle sahiplenen kurumları ar niyetlilerin, başı secdeye varmayanların dedikodularıyla; bilinçsizce, şuursuzca ibadet edeceksek vay halimize…
Kendimize gelelim imanımızı tazeleyelim. Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı hakkıyla edâ eden, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imâr eder; işte hidayete erenlerden olmaları umulanlar da onlardır. Tevbe suresi/18
Selam ve dua ile…