Suriye sahasının geleceğini belirleyen en temel gerçeklik, sahadaki dinci‑şeriatçı grupların ideolojik totalitarizmi ve bu yapının çoğulcu-demokratik bir düzenle uzlaşmaz çelişkisidir. Kalıcı bir çözümün yolu, taktiksel diplomatik makyajlardan değil, bu radikal zihniyetin siyasi ve toplumsal alandan köklü biçimde tasfiye edilmesinden geçiyor.

Suriye'deki Temel Gerçeklik: İdeolojik Çıkmaz

Suriye sahasındaki temel siyasi ve toplumsal gerçeklik, ne yazık ki, dinci, şeriatçı ve cihatçı grupların iktidardaki veya çok etkili konumdaki varlığı etrafında örülmüştür. Bölgenin geleceğine dair yapılan her plan ve analiz, bu zihniyetin doğasını, katı hedeflerini ve uzlaşmaz yapısını göz ardı ettiği anda, en başından başarısızlığa mahkûmdur. Suriye'deki mevcut durumun tüm karmaşıklığına rağmen, siyasi gerçeklik tek bir noktaya işaret ediyor: köklü bir ideolojik çelişki, kalıcı ve çoğulcu bir siyasi çözümün önündeki en büyük, aşılmaz engeldir.

İdeolojik Çatışma: Demokrasi vs. Şeriatçı Totalitarizm

Sahadaki en kritik nokta, dinci-şeriatçı rejim uygulamalarının doğası ile modern siyasi yapıların, yani çoğulcu demokrasi ve ademimerkeziyetçi federal model gibi ilkelerin arasındaki uzlaşmaz çelişkidir. Bu, sadece bir siyasi tercih farkı değil, doğanın tabiatına aykırı bir zıtlıktır.

* Çoğulculuk ve Demokrasi: Bu sistemler, farklı inançlara, yaşam tarzlarına, etnik kökenlere ve siyasi görüşlere saygı duymayı, azınlık haklarını güvence altına almayı ve iktidarı halkın özgür iradesine dayandırmayı esas alır. Temelinde bireysel özgürlük ve toplumsal çeşitlilik vardır.

* Cihatçı Zihniyet: Bu zihniyet ise, bunun tam zıddını zorunlu kılar. Devletin tek bir dini hukuk sistemi (Şeriat) üzerine kurulmasını, toplumsal hayatın bu kurallara göre katı ve tek tip bir şekilde düzenlenmesini ve bu düzenin dışındaki her türlü siyasi ve sosyal yapıya hoşgörüsüzlüğü dayatır.

Bu ayrım, Afganistan'daki mevcut Taliban rejiminin uygulamalarında en net haliyle görülmüştür. Kadın, erkek ve çocuk ayırmaksızın, kılık kıyafetten eğitime, sosyal yaşamdan hukuka kadar her alan katı, değişmez kurallarla belirlenmiştir. Bu, bireysel özgürlüğe dayalı bir modelin var olabileceği alanı sıfırlar. Suriye'deki dinci, şeriatçı grupların iktidarda olduğu bölgelerde de, nihai hedef bu tek tip rejimi inşa etmektir.

Uluslararası İlişkilerdeki Stratejik Yanılgı: "Şirinlik" Tuzağı

Merkezi cihatçı rejimlerin uluslararası sahnede zaman zaman sergilediği "şirinlik" manevraları, yani diplomatik açılımlar göstermesi veya geçici esneklikler sergilemesi, büyük bir aldanışa yol açmamalıdır. Bu tür davranışlar, rejimin temel ideolojisinden vazgeçtiği anlamına kesinlikle gelmez.

Bu taktikler, genellikle şu hedeflere yöneliktir: uluslararası baskıyı hafifletmek, ekonomik kaynaklara (yardım, yatırım) erişim sağlamak veya askeri/siyasi güçlenmeye zaman kazanmak.

Büyük yanılgı, bu geçici taktiklerin, rejimin dini kurum ve kurallarını kökten değiştireceği beklentisine kapılmaktır. Suriye'de dinci kuralları egemen kılma süreci, bu grupların ideolojik bir zorunluluğu ve varoluş nedenidir. Bu süreç, rejim siyasi ve askeri olarak güçlendikçe daha da derinleşecektir. Tıpkı İran Devrimi'nin konsolidasyon sürecinde gözlemlendiği gibi, merkezi otorite sağlamlaştıkça, bugün egemenliği altına alamadığı veya taviz vermek zorunda kaldığı bölgeleri ve grupları, tam kontrol altına almak için her türlü yolu deneyecektir.

Hayati Zorunluluk: Cihatçı Zihniyetin Tasfiyesi

Bu acımasız gerçekler ışığında, Suriye'de kalıcı bir barışın, istikrarın ve çoğulcu-demokratik bir modelin hayata geçirilmesi için atılması gereken tek ve kaçınılmaz adım, cihatçı zihniyetin siyasi ve askeri alandan tasfiye edilmesidir.

Bu tasfiye, sadece askeri bir mücadele olamaz; aynı zamanda köklü bir ideolojik, eğitimsel ve toplumsal dönüşümü de gerektirir. Sadece cihatçı grupları silahsızlandırmak yeterli değildir; bu grupların beslendiği ve yayıldığı ideolojik zeminin kurutulması esastır. Aksi takdirde, askeri olarak yenilen gruplar bile, toplumsal doku içinde bir tehdit olarak varlığını sürdürecek ve uygun koşulları bulduklarında hızla yeniden organize olacaktır.
Suriye'nin geleceği, seküler, çoğulcu ve demokratik güçlerin bu ideolojik ve askeri tehdide karşı ne kadar güçlü, kararlı ve birleşik bir cephe oluşturup oluşturamayacağına bağlıdır. Bu hayati zorunluluk görmezden gelindiği sürece, bölge, cihatçı rejimlerin gölgesinde bir çatışma ve istikrarsızlık döngüsünden kurtulamayacaktır.

Gözlerimizi Gerçeğe Çevirme Vakti

Suriye'deki durum, uluslararası toplum ve bölge aktörleri için acı bir ders olmalıdır: ideolojik totaliterizm ile çoğulcu özgürlük bir arada var olamaz. Kalıcı bir çözüm, günü kurtarmaya yönelik geçici diplomatik makyajlardan veya taktiksel tavizlerden değil, ülkenin en temel gerçeği olan cihatçı zihniyetin tasfiyesi üzerine kurulu, kararlı, uzun soluklu ve bütüncül bir stratejiden geçmektedir. Hevgırtına Colemêrgiyan NK