Kürd halkının siyasal ve toplumsal duruşu, evrensel bir ilke etrafında kristalleşmektedir: Şiddetin ve terörün kesinlikle reddi. Bu kararlı ve meşru duruş, tekçi-ırkçı rejim meselesinin çözümünü meşru, hukuki ve anayasal güvenceler temelinde aramaktadır.
Taleplerin özünde, dil, kültür, eğitim, tarih ve ulusal statü gibi temel ulusal hakların devletin anayasası ve yasaları tarafından tanınması ve korunması ısrarı yatmaktadır. Bu arayış, bir azınlık hakkı talebinden ziyade, dünya milletleri ile hak ve hukukta eşitlik zemininde tanınma ve birlikte yaşadığı milletlerle eşit vatandaşlık temelinde bir arada yaşama iradesinin ifadesidir. Kürd siyasal hareketinin bu duruşu, evrensel demokratik değerlere bağlılığını teyit eden güçlü bir çağrıdır.
Tekçi Devlet Anlayışının Reddi ve Sömürgecilik Eleştirisi
Tarihsel olarak "tek millet, tek dil, tek kültür" paradigması üzerine kurulu tekçi ulus-devlet modelleri, Kürd kimliğinin inkârına ve sistematik baskılanmasına yol açarak telafisi imkansız mağduriyetler yaratmıştır. Bu tekçi anlayış, toplumsal farklılıkları bir zenginlik olarak görmek yerine, devlet birliği için tehdit eden tehlikeli unsurlar olarak algılamıştır. Bu merkeziyetçi zihniyet, coğrafyanın tarihsel ve kültürel çeşitliliğini zorla tektipleştirmeye çalışmış ve kalıcı bir siyasal krizin ana kaynağı olmuştur.
Asimilasyon Politikalarının Reddi
Kürdçenin resmi hayattan ve eğitimden dışlanması, yer isimlerinin değiştirilmesi ve kültürel pratiklerin kısıtlanması gibi uygulamalar, ırkçı ve sömürgeci bir zihniyetin ürünü olarak görülmektedir. Kürd siyasal hareketinin bu uygulamaları "ret, inkâr ve imhacı politikalar" olarak nitelemesi, merkezin çevreyi denetleme ve zorla biçimlendirme çabasını gözler önüne sermektedir.
Önemli Not: Kürd halkı, mevcut sorunları çözme iddiasıyla ortaya çıkan ancak yukarıdan dikte edilen, "devletsiz demokrasi, komünal rejim" gibi radikalist, hayali rejim modelci siyasal projelere karşı mesafelidir. Bu modellerin, mevcut sorunları çözmek yerine, yeni ideolojik dayatmalar getireceği ve Kürdlerin somut statü taleplerini öteleyeceği endişesi taşınmaktadır. Geçmişte bağımsızlık maskesi altında yurtsever Kürd halkını şiddet ve terör bataklığına çeken ve telafisi imkansız zararlara neden olan yapıların kasıtlı üretildiğini ve bunların ret ettiği bilinmesinde yarar vardır. Günümüzde de radikalist hayali rejim modelciliği dikte eden uzantılarıının kasıtlı üretim olabileceğinin bilinciyle ret etmektedir.
Kürd milleti, somut, meşru ve anayasal güvence altındaki statü taleplerini önceliklendirmektedir.
Temel Talepler: Anayasal Güvence Altında Statü ve Kimlik
Kürd halkının ısrarla dile getirdiği temel talepler, evrensel insan hakları ve çoğulcu demokratik standartlarla tamamen uyumludur:
* Dil ve Eğitim Hakkı: Kürdçenin resmi dil ve eğitim dili olarak statü kazanması, asimilasyon politikalarına karşı en güçlü savunmadır. Anadilde eğitim hakkı, bireylerin tam potansiyellerini gerçekleştirmeleri için temel bir insan hakkıdır.
* Kültürel Tanınma: Kürd kültürünün, tarihinin ve sanatının özgürce yaşanması, araştırılması ve geliştirilmesi için yasal ve anayasal güvenceler talep edilmektedir.
* Ulusal Statü: Bu talep, bağımsız bir devlet kurma talebinden ziyade, Kürd kimliğinin ve ulusal statüsünün yasal ve anayasal düzeyde tanınması ile öz yönetim veya demokratik özerklik gibi siyasal statü biçimleriyle güvence altına alınması arayışıdır. Bu, merkeziyetçi yapının yetkilerinin yerel birimlere aktarılmasını (ademimerkeziyetçilik) ve Kürdlerin kendi yerel yönetimlerinde daha fazla söz sahibi olmalarını hedefler.
Şiddeti Red: Siyasal Çözümün Tek Meşru Yöntemi
Kürd milleti, tarihsel süreçteki tüm acı tecrübelere rağmen, şiddet ve terörü bir çözüm yolu olarak kesinlikle kabul etmemektedir.
Meşruiyet Alanına Bağlılık
Kürd siyasal mücadelesi, taleplerini demokratik siyaset, sivil itaatsizlik ve hukuki yollarla dile getirmekte ısrarcıdır. Şiddetin her türlüsü, Kürd halkının uluslararası alandaki haklı davasına zarar verdiği ve meşruiyetini zayıflattığı gerekçesiyle şiddetle reddedilmektedir. Ayrıca, geçmişte kasıtlı olarak üretilen ve Kürd milletine dayatılan şiddetin, ret, inkâr ve imhacı rejimin bir manipülasyonu olabileceği de dikkate alınmaktadır.
Toplumsal Destek
Kürd toplumunun ezici bir çoğunluğu, sorunların barışçıl ve müzakere yoluyla çözülmesini istemektedir. Şiddet, öncelikli olarak Kürd halkına zarar veren ve bölgenin istikrarını bozan bir unsur olarak görülmektedir. Bu, toplumsal talebin siyasal aktörler üzerindeki barış baskısını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Çoğulcu Demokratik Bir Gelecek İçin Çağrı
Kürd halkının siyasal talepleri, özünde, içinde yaşadığı devletin gerçek anlamda tekçilik uygulamasını terk etmesi ve evrensel çağdaş demokratik standartları çoğulculaştırarak adaletli bir hukuk devleti haline gelmesi için evrensel bir çağrıdır.
Tekçi, inkârcı ve merkeziyetçi yapıların aşılması, ademimerkeziyetçi yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve tüm kimliklerin anayasal güvence altına alınması, sadece Kürdler için değil, bölgedeki diğer tüm halklar için kalıcı barış ve istikrarın anahtarıdır. Kürd milleti, tekçi sömürgeci devletin rejimini dönüştürmeyi egemen ulusun görevi ve sorumluluğu olduğuna inanmaktadır. Mücadelenin nihai hedefi, tüm farklılıkların eşitçe bir arada yaşayabildiği, şiddetin değil hukukun üstün olduğu, çoğulcu ve demokratik bir toplum inşa etmektir.
