3 Aralık Dünya Engelliler Günü, takvimdeki sıradan bir tarih olmaktan çok öte, tüm insanlık için vicdan muhasebesi ve eylem çağrısıdır.

Bu özel gün, yaşamın kendiliğinden akışı içinde, kimi zaman doğuştan, kimi zaman kaza, hastalık ya da savaş gibi irade dışı olaylarla ortaya çıkan engellerin varlığını kabul ettiğimiz gündür. Ancak asıl mesele, bu engellerin varlığı değil; modern toplumların bu durumlara karşı takındığı tutum ve yarattığı sistemik bariyerlerdir.

Engelin Tanımı: Bireyde Değil, Sistemde Yatar

Çağdaş engellilik hareketinin temel tezi nettir: Engellilik, bireyin kendisinde değil, çevresel ve toplumsal koşulların yarattığı bariyerlerde yatar. Bireyin tekerlekli sandalye kullanması bir engel değildir; onu yukarı çıkaracak bir rampanın olmaması asıl engeldir. Bir bireyin görme yetisinin az olması bir engel değildir; bir duyuru metninin Braille alfabesiyle veya sesli formatta hazırlanmaması, o bireyin bilgiye erişimini engelleyen yapay duvardır.

Özetle: Bir bireyi "engelli" yapan, onun fiziksel veya zihinsel durumu değil; bir iş görüşmesinde liyakatin yerine ön yargının konuşmasıdır. Engelsiz bir dünya idealimiz, öncelikle bu zihinsel ve yapısal duvarları yıkmaktan geçer.

Temel Şart: Hak ve Hukukta Koşulsuz Eşitlik

Engelsiz bir dünya vizyonumuzun gerçekleşmesi için en temel ve tavizsiz şart, hak ve hukukta koşulsuz eşitliktir. Bir bireyin sahip olduğu engel ne olursa olsun, vatandaşlık haklarından, eğitimden, istihdamdan, sosyal yaşamdan eşit derecede faydalanma hakkı anayasal bir güvence altında olmalıdır. Bu, sadece kanunlarda yazılı olması demek değil, aynı zamanda bu kanunların etkin bir şekilde uygulanması demektir.

Engelliler Günü

Eşitliğin Üç Ana Ayağı:

* Eğitimde Eşitlik: Her çocuğun, yeteneklerine uygun, kaynaştırılmış ve destekleyici eğitim ortamlarına erişimi sağlanmalıdır. Eğitim sistemi, bireysel farklılıkları bir yük olarak değil, zenginlik olarak görmelidir.

* İstihdamda Eşitlik: Amaç, sadece kota doldurmak olmaktan çıkmalıdır. Engelli bireylerin liyakatlerine uygun işlerde, ayrımcılığa uğramadan çalışmaları esastır. Teknolojinin gücüyle, engeli telafi eden esnek çalışma modelleri yaygınlaştırılmalıdır.

* Erişilebilirlik (Evrensel Tasarım): Fiziksel mekânların (kaldırımlar, binalar, toplu taşıma) yanı sıra, dijital ortamlar, bilgiye erişim kanalları ve hizmetler de "evrensel tasarım" ilkesiyle planlanmalıdır. Yani tasarımlar, en başta herkesin kullanımına uygun olacak şekilde yapılmalıdır.

Onurlu Yaşam ve Telafi Mekanizmaları

Hepimizin arzusu, her insanın onuruyla, mutlu ve huzurlu yaşayacağı bir dünyadır. Bu, engelin kendisini görmezden gelmek anlamına gelmez; tam tersine, engelin varlığını kabul edip onu telafi edecek mekanizmaları ve destekleri geliştirmek demektir.

Bir bireyde herhangi bir engel oluştuğunda, modern devletin ve toplumun görevi, o engeli ortadan kaldıramasa bile, bireyin hayatında bir "eksiklik" yaratmasını engellemektir. Bu telafi mekanizmaları, bireyin bağımsızlığını ve yaşam kalitesini artırmayı hedefler:

* Teknolojik Destekler: Sesli komut sistemleri, gelişmiş protezler, akıllı yardımcı teknolojiler ve dijital erişim araçları.

* Kişisel Asistanlık Hizmetleri: İhtiyaç duyan bireylere kamusal kaynaklarla sağlanan, günlük yaşamı destekleyen kişisel yardımcı hizmetleri.

* Pozitif Ayrımcılık: Eşit koşullara ulaşılana kadar mevcut dezavantajı giderecek, eğitim ve istihdam gibi alanlarda uygulanan destekleyici önlemler. Bu, kalıcı bir ayrıcalık değil, eşitlenmeyi sağlayacak bir kaldıraçtır.

Engelsiz Dünya Bir Ütopyadan Öte Bir Sorumluluktur

3 Aralık'ta sesimiz gürleşiyor ve dünyaya diyoruz ki: Engel tanımayan bir dünya mümkündür. Bu, sadece engelli bireylere bir "iyilik" yapmak değil, tüm toplumun potansiyelini en üst düzeye çıkarmak, insana yakışır bir yaşam standardını evrenselleştirmek demektir. Unutmayalım ki, bu mücadele herkesi kapsar; zira hepimiz, yaşamın herhangi bir anında geçici veya kalıcı engellerle karşılaşabiliriz.

Engelsiz bir dünya inşa etmek, bir temenni değil, çağdaş insanlığın en temel ve acil sorumluluğudur. Her birimiz, bir merdiveni bir rampaya dönüştürerek, bir ön yargıyı yıkarak, ya da sadece bir bireyi olduğu gibi kabul ederek bu büyük değişimin bir parçası olabiliriz.

Onur ve Eşitlik: Bu iki kavram, 3 Aralık'ın rehberidir. Engelsiz bir yaşam, herkesin hakkıdır ve bu hakkı sağlamak, toplumsal sözleşmemizin gereğidir. Hevgırtına Colemêrgiyan NK