Kürd milletinin ulusal bilinci ve siyasi hedef belirleme yeteneği, son yıllarda Öcalan ve ekibi tarafından karmaşık ve çelişkilerle dolu, radikalist ve hayali bir rejim modeli etrafında şekillenen ideolojik bir sarmal içine çekilerek zayıflamış görünmektedir.

Başlangıçta şiddet ve teröre dayalı bağımsızlık gibi radikal bir taleple yola çıkan Öcalan ve ekibi, bu talebin dışındaki herkesi işbirlikçi, ajan ve hain ilan ederek hedef almış; yüzbinlerce yurtsever Kürd’ün katılımıyla yürütülen iç ve dış operasyonlarda, giderek daha kısıtlayıcı bir çizgiye savrulmuştur. Hareketin bugün geldiği nokta, tabanda büyük bir şaşkınlık ve belirsizlik yaratmıştır.

Değişen Hedefler ve Ulusal Geri Vites

Halkın ulusal taleplerini siyasi bir çizgiye oturtması beklenen hareketin, tarihsel süreç içinde sürekli geri vites yaparak ana hedefleri sulandırdığı görülmektedir:

Bağımsızlık talebinden vazgeçildi.

Federasyon fikri gündemden düştü.

Özerklik ve kanton modelleri dahi savunulamaz hale geldi.

Bugün gelinen noktada, kültürel haklar gibi temel ulusal talepler bile “aşırı milliyetçilik” olarak yaftalanıp reddedilmektedir.

Bu savrulma, Kürd milletini neyi talep edeceğini bilemeyen, şaşkın bir konuma sürüklemiştir. Ulusal hakların meşruiyeti zayıflatılmış, yerine soyut ve radikalist bir rejim modeli geçirilmeye çalışılmıştır.

Evrensel Ulusal Haklar ve Kürdlerin Eşitlik Çıkmazı

Bir milletin halk olmaktan kaynaklanan doğal ulusal hakları evrenseldir. Türkler, Araplar, Farslar ve diğer milletler nasıl ulusal statü, dil, kültür ve siyasi temsil haklarına sahipse, bu hakların Kürd milleti için de geçerli olması gerekir. Ancak Kürdler bu evrensel hakları talep ettiğinde, Öcalancı ideolojik çevreler tarafından “çağdışı” veya “gerici” olmakla suçlanmaktadır.

Buradaki temel çelişki açıktır: Kürd milletinin ulusal hakları neden diğer dünya milletleriyle eşit olmasın? Bu, yalnızca bir hak arayışı değil, evrensel hukukun ve adaletin gereğidir.

“Devletsiz Demokrasi” Hayali ve Algısal Kopuş

Mevcut ideolojik çizginin sunduğu yeni vizyon; “devletsiz demokrasi”, “demokratik toplum” ve “komünal toplum” inşası üzerine kuruludur. Ulusal devlet sisteminin ötesine geçmeyi amaçlayan bu radikal ve ütopik model, somut gerçekleri göz ardı etmektedir:

Mevcut Dünya Sistemi: Ulusal devletlere sahip dünya milletleri “devletsiz” bir modeli kabul etmekte midir? Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi bölge devletlerinin değişmesini hedefleyen bu yaklaşım, ilgili ulusların (Türkler, Araplar, Farslar) buna rıza gösterip göstermediğini sorgulamamaktadır.

Statü Çelişkisi: Soyut bir rejim modeli savunulsa da, bu modelin dahi bir ulusal statü gerektirdiği açıktır. Dört parçada Kürdlerin ulusal statü elde etmesi hedeflenirken, bu statü arayışı ironik biçimde “aşırı milliyetçilik” olarak reddedilmektedir.

Bu durum, ideolojik çevrelerde ciddi bir algısal kopuş yaşandığını ve gerçeklikten uzak, hayali bir siyasetin peşinde koşulduğunu göstermektedir.

Meşru Taleplerin İçinin Boşaltılması

Özetle, bu ideolojik savrulma, Kürd milletinin haklı ve meşru ulusal taleplerinin içini boşaltmış; bunların yerine radikalist ve hayali bir rejim modeli konulmaya çalışılmıştır. Bu kafa karışıklığı, Kürd halkının tarih boyunca büyük bedeller ödeyerek oluşturduğu ulusal bilinç ve birlik potansiyelini zayıflatmaktadır. Bir milletin en temel hak arayışı, ciddi bir ideolojik yanılgının kurbanı haline getirilmiştir.

Kürdlere yazık edilmiştir.