Mutluluğu başkalarında arayanlar, kendilerindeki ışığı göremezler. Kıyasın ve kıskançlığın gölgesinde kaybolanlara bir hatırlatma: Dön yüzünü kendine, iyilik orada başlıyor.
Hiç düşündünüz mü bazı insanlar neden mutsuz? Suratları her zaman asık. Gülümsemekten aciz. Konuşurken bile yüzlerinde en ufak bir mimik yok. Her zaman hallerinden şikayetçilerdir. O insanlar kendilerine mutsuzluğu ilke edinmişlerdir. "Eğer ben mutsuzsam etrafımdaki kimse mutluluğu hak etmiyor" düşüncesiyle besleniyorlar. Mutlu birini gördüklerinde kötü enerjileriyle o insanın mutsuzluğu için var gücüyle çabalıyorlar.
Oysa mutlu olmak için ne de çok sebep var. Desteksiz yürümek. Takılmadan nefes almak. Her mevsime şahit olmak. Hayatın her rengine tanık olmak. Rüzgarı hissetmek. Kara dokunmak. Yağmurda ıslanmak. Her şeyi yiyebilmek. Konuşabilmek. Duyabilmek. Bunların büyük mutluluk kaynağı olduğunu görmeyen göremeyen insanlar var.
En kötüsü de sürekli olarak kıyas yapan insanlar. Başkasında gördüğü herhangi bir nesne ya da fiziksel özelliğin kendinde olmamasını eksiklik görüp kıyas yapanlar... İşte onlar kendilerini mutsuz ettikleri yetmezmiş gibi başkasını da kendi mutsuzluklarına dahil etmeye çalışırlar. Oysa sahip olmadıklarımıza üzülmek yerine sahip olduklarımızı fark etsek ne kıyas kalır ne de mutsuzluk.
Kıskançlık ve kıyas modern zamanda hayatımıza girmiş kavramlar değil. Geçmişten bugüne varlığını koruyan kavramlardır. Bazı kıskançlıklar geçiciyken bazıları ise karşıdakinin hayatını harap edecek kadar tehlikeli olabiliyor. Kıskanılan çoğu hayat görüldüğü kadar mükemmel olmayabiliyor. Yolda yürüyen mutlu bir çift, belki de bir gün önceden kalplerini yaralayan sözler kullanmışlardır. Mesaiden gülümseyerek çıkan bir memur, belki de birkaç saat önce müdüründen çocuk gibi azar işitmiştir. Düğününde rahat görünen çiftler, belki de o güne gelene kadar çok yıpranmışlardır.
Demem o ki başkasının hayatıyla fazlasıyla ilgilenen insanlar kendi hayatlarına yabancılaşıyorlar. Başkalarıyla kendilerini kıyaslayanlar kendinde var olan nimetlere kör kalıyorlar. Başkasının sesine kulak kabartanlar kendilerine sağır oluyorlar. Birilerine yetişmek yerine kendimizi yetiştirsek dışarıda ne kıskanç ne de mutsuz insan kalır. Başkalarıyla ilgilenmekten kendini tanımayan insanlar var. Hiç sevmediği yemeği yiyen. Asla giymeyeceği kıyafeti giyen. Takmayacağı takıyı takan. Ve hatta sosyal bir statüymüş gibi sigara içenler...
Bırakalım başkalarını. Kendi içimize dönelim. "Ben kimim? Ne istiyorum? Neden Mutsuzum?" sorularını sormaktan çekinmeyelim. Kişiyi en iyi tanıyan yine kişinin kendisidir. Sahi en son ne zaman Hakkâri düğünlerini izlemek yerine güzel etkileyici bir film izledin? Ya da dur şunu sorayım. En son ne zaman kendi hatanı kapatmak için başkası hakkında konuşmak yerine, sana bir şeyler katacak bir kitap okudun? Cevabın hiçbir zaman mı? O halde bugün başla. İyi seyirler. Keyifli okumalar.
