MAKAM HARAM, RIZIK ZIKKIM OLSUN
Rüşvet, torpil, adam kayırma gibi nice çirkeflikler karşısında hakkı olduğu halde; hilelerle, zorbalıklarla elinden alınan, haklarını savunmaya gücü yetmeyen mazlum ve mağdurun; dilinde eksik etmediği “hakkım haram olsun” tümleci başlığın kısa ve öz tanımıdır.
Resmi bir kurumun personel alımında; hukuksuzluk varsa, alım listesi önceden belirleme, oluşturma adına şartlar esnetilip insani olmayan davranışlara meyledene “makamın haram, rızkın zıkkım olsun. Çocuklarından değil senden çıksın” gibi Allah ile mazlum arasında perdenin olmadığı bedduaya nail olmak ne kötü bir cehennem bileti olduğunu hepimizin bilgisindedir.
Halkın vergisini çarçup edip fuzuli projelerle şehri kısa vadeli makyaja boyayan, orta refüjlere süs diye yeşili öldürüp beyaz çakıllar dizen, değil depremin şiddetine, sesine bile takati kalmamış eski binaların tek renk boyama ihale edilen, cadde aralarında ve kaldırımlar da susuzluktan ve bakımsızlıktan kuruyan, kırılan ağaçların sahipsizliği, ufak tefek yol ve kaldırım arızalarında iş görüldükten sonra kazdıkları noktaları kendi haline bırakılan yada ihale için bekletilen, ihaleye sevk edilen…
Türkiye’mizde yolların genişlemesi, kısalması, yeni yeni yolların aktifleşmesi adına gece gündür ter dökülürken; Otluca köyleri ile şehri birbirine bağlayan iki daimi yolun yıllardır güvenlik bahanesi gerekçe gösterilerek üretime başlayan halka uzun yolları dolaştıran, merkezde imarı olduğu, duvarı vatandaşa yaptırıldığı halde aktifleştirilemeyen, vatandaşın çektiği eziyeti, mağduriyeti, yöneticisine zevk veren yollar…
Yıllar önce mezarlıklara çeki düzen verilecek haberiyle reklamı yapılıp, unutulan, sırt verilen, sahipsiz bırakılan bakımsız mezarlıklar…
Epcim döneminde açılan nice parklara sırt verip; bakımsızlığa terk edilen, parçalanarak heba oluşunu izleyip, kendi projelerini hayata geçirmek, adından söz ettirmek adına israfta yarışanlara, vatandaşın vergisiyle devletin bütçesini sarsan, ibre oynatanlara beddua mı dua mı?...
Halkın diliyle “kerê kore jî zanît” haziran ayının sonundan sonra Berçelan, Golan ve Nıhala sor da kaynak suların azaldığını şehre yetmediği, yetmeyeceğini bildikleri halde su projesini üretimin kalbine vurulurken, Cennet Cehennem vadisinde süzülen berrak sular; ilimizi, ülkemizi terk etmesi yerine şehrin tepesinden kesintisiz hayat vermesi düşünülemez miydi?
Tüm ülkede 7/24 şırıl şırıl sular akarken; maalesef bizde sadece sözü verilmekte, bitmeyen projeleri gündeme getirilmekte ve halk oyalanılıp hizmetler erteletilmekte…
Görsele âşık, halktan kopuk yöneticiler,
Bakan gelince vatandaşına görünen, boy gösterenler,
Sürekli öven, vatandaşın ihtiyaçlarını görmeyen, sözde basın mensuplar…
Aktif değilseniz, halkla yaşamıyorsanız, kulaklarınızı vatandaşın ağzına, gözlerinizi yaşamlarına, ayaklarınızı yollarına dâhil etmiyorsanız…
“Mazlumun, haksızlığa uğramış kimsenin duasından sakın: çünkü onun duası ile Allah (c.c)arasında perde yoktur.”
Rabbim! Biz yanlış yolda olanlara hidayet versin, ayaklarımızı doğrulukta sabit kılsın…
Selam ve dua ile…