Belediyecilik dendiğinde akla gelen yöredeki insanların daha rahat temiz ve güzel ortamda yaşayabilmeleri için yapılan değişimlerdir.

Bu hizmetleri halkın parasıyla yapıp sadece gider odaklım olması hizmet anlamını taşımaktan ziyade tüketim olarak adlandırmak daha doğru olur. Halka hizmet vermek kaynakları sadece tüketmekle mi olur?

Ya da sürekli iller bankasına borçlanmaktan mı geçer iller bankası verdiği kredileri almayacak mı, ya da sınırsız bir kredi olanağı mı taşır?... Gibi soruların halk tarafından sorulmaması, yapılan harcamalar ilin gelişimini engellemesi ya da yavaşlatmasının müsebbibi ligini halk üzerine aldığının kanıtı olmalıdır.

Belediyeciliğin üretime istihdama olanak sağlamadıkları sürece yapılan her çalışmadan hizmet anlamı çıkarmak mümkün olmamalıdır harcamalara akan değirmenin suyu bir anda kesilebilir daha önce de olduğu gibi belediye kurumlarına ve diğer kamu kuruluşlarına icra gelebilir ve halka hizmeti hem aksatır, hemde bu giderlerin karşılanması için halkın faturalarının kabarmasına sebebiyet verebilir.

Halkın ücretini ödediği ve cebinden karşıladığı hiçbir şeyi de herhangi bir kurum kendi bünyesinde bir hizmet başlığı altında taşıyamaz. Örneğin bir binanın yapımı binayı yaptıran ve parasını ödeyene ait olmalı ruhsat veren ya da işçiliği üstlenen bu binadan bir hak iddia edemez.

Türkiye’de geliri olmayan ya da kıt olan bir ile iller bankasının bu gelire orantısız olarak verdiği krediler ne kadar doğru? Ya da gideri karşılayacak bir üretimin yapılmamasını nasıl değerlendirebiliriz. Bir ilde belediye başkanının yaptıkları ilin mülki amiri (vali) tarafından kontrol edilmeli yapılan giderlerin biraz orantılı olduğu konusunda frenlemek zorunda değil mi? Hizmet adı altında yapılan faaliyetlerin iller bankasına haddinden fazla borçlandırmak siyasi bir hamle mi? Ya da yöre halkının oy vereceği kesimle karşı karşıya getirmek istenmesi mi? Seçimi kazananları topal bırakmak amaçlı mı ya da bu borcun altına kimsenin girmeye cesaret edememesinden mi?

Kayyımın atandığı yerlerde hizmet başlığı altında iller bankasından alınan bu kredilerin nasıl verileceği ya da seçimle gelecek olanları bu borçları ödemelerinde harcayacağı zamanın halkın isteklerine cevap verememeleri için iktidar tarafından bilinçli olarak yapılmış olamaz mı bu değirmenin suyunun vali tarafından da sorgulanmaması buna kanıt olmaz mı? Seçimle gelmeyen atanan birinin çok yüksek meblağda kredi alabilme yetkisi var mı? İller bankası gelirinin çok üzerinde krediyi bir ile neye dayanarak verir? Soruları belediye meclis üyeleri tarafından sorulması ve halkı bu konuda bilinçlendirmesi lazım halkında yapılan her bir değişimin sorgulaması lazım ileride suya, ulaşıma… gibi belediye hizmetlerinden zammın olmaması için. Sorgulanmıyorsa halk her şeye müstahak olur.

Yapılan bu giderleri hizmet kategorisine almak ne kadar doğru bilinmez ama bir yerde hizmetin varlığından söz edebilmek için orada eğitime ve üretime yapılan giderleri görmekten geçer. Halkın istihdama işe üretime olan ihtiyaçlarını karşılamak lazım.

Siyasette zamanlamanın tesadüfi olmadığı kanısında olmak lazım. Her bir olay/olgu iktidar ya da hakim ideolojinin bir sonraki stratejisini, vatlığını korumak için yaptığı bir hamledir. Türkiye hizmet konusunda çok başarısız, çünkü istihdam sağlayamamakla birlikte belediye giderleri halkın giderleri üzerine kurmakta. Halkın ise bunlara karşılık vereceği bir ekonomi içinde olmamalarını görmezden gelinmekte. Başarı elde edebilmek için belediyeciliğin yöreye uygun istihdam olanaklarının oluşturmaları ve ekonomik, sosyolojik ve kültürel bir üretimi halka sunmak lazım.

Yapılacak olan tüketimin halkın rızası dışımda jakobenvari bir şekilde yapılması ilin gelişmişlik düzeyini düşürmeye mahkum eder. İlerde bu krediler ve daha önce olduğu gibi belediye çalışanlarının emeğinden kesilmesine ve ilin belli dönemler stabil kalmasına sebep olur. Belediye binalarının icra ile gündeme gelmesine sebep olur.