Bazı şehirlerin kaderi doğdukları yerden değil, terk edildikleri vicdanlardan yazılır. Hakkâri, haritada bir sınır şehri olabilir; ama gerçekte bu coğrafyanın en ortasında, en çıplak vicdanında yer alır.
Herkesin üzerine basa basa geçtiği, ama kimsenin elinden tutmadığı bir kenttir burası. Ve ne acıdır ki, en çok da onun üzerinden büyüyenler, bu yalnızlığın gerçek mimarlarıdır.
Zapsor bu yıl sahaya bir top on bir oyuncudan fazlasını sürdü. O sahaya düşen her ter damlasında; bu şehrin yoksul çocuklarının hayalleri, gençlerin inadı, anaların duaları, babaların suskun direnci vardı. Ama ne yazık ki, her şeyin en can alıcısı olan gerçek, maç sonucu değil, o sahaya sahip çıkmayan omuzların utancıydı.
Sezon boyunca takımına inanan, gün geldi cep harçlığını üç kuruşluk simide çeviren gençler... Onlar o son maç için Van’a akın etti. Coğrafyayı aşan bir sadakatle, binlerce yürek bir oldu. Ama vardıkları yerde, ne bir lokma ekmek, ne bir şişe su, ne de bir “siz bu şehrin onurunuzsunuz” diyen bir el uzandı.
Evet, binlerce Hakkârili genç Van’da aç bırakıldı.
Bu bir unutkanlık değil; bu, organize bir umursamazlıktı.
Bu bir eksiklik değil; bu, parasıyla semirenlerin vicdan eksikliğiydi.
Zapspor yönetimi organizasyonla sınıfta kalırken, asıl sınıfta kalanlar bu şehirden kazandıklarıyla Ankara’da katlara, İstanbul’da gösterişli plazalara yükselen “elit” zenginlerdi. Adına dernek diyen ama tabeladan başka bir varlığı olmayan yapılar; şehir adına konuştuklarını iddia eden ama şehirden bihaber bürokratlar; bir kare fotoğraf için her kapıyı çalan ama bir çocuk için kapı aralamayan iş insanları...
Bu şehir size güven verdi, kazandırdı, büyüttü.
Sizse bu şehri yalnızca arka fon yaptınız.
Siz sofralarınızı büyütürken, o çocuklar yolda aç kaldı.
Siz lobilerde resim çektirirken, o çocuklar stadyum kapısında açlığın tokadını yedi.
Siz araçlarınıza şehrin plakasını taktınız ama bir gün bile bu şehrin evlatlarının gözünün içine bakmadınız.
Siz o açlığı anlamazsınız.
Çünkü sizin çocuklarınız hiçbir zaman o açlığı yaşamadı.
Ama o gün Van’da, binlerce genç karnını değil, onurunu bastırmak zorunda kaldı.
Şimdi bu satırlar, sadece bir eleştiri değil, bir vicdan çağrısıdır.
Bir daha asla bu şehir için konuşmayın.
Çünkü bu şehir için bir şey yapmadınız.
İnşa ettiğiniz her bina, görmezden geldiğiniz bir çocuğun hayali kadar değersizdir artık.
Ve şimdi, söz sırası onlara geldi:
Aylarca yağmurda, karda, sırtlarında atkılarla omuz omuza yürüyenlere…
Her maçta sadece takımlarını değil, bir şehrin onurunu savunanlara…
Bütünüyle sahipsiz bırakılan ama birbirine tutunarak ayakta kalan o yürekli taraftarlara…
Siz, yalnızca tribünleri doldurmadınız.
Siz, Hakkâri’nin tükenen sesini yeniden var ettiniz.
Siz olmasaydınız, Zapspor’un sahaya çıkacak bir yüzü bile kalmazdı.
Siz, sessizliğe isyan eden gençliğin adısınız.
Belki adınız yazılmayacak formalara, belki tarihler sizi anmayacak…
Ama biz biliyoruz:
Bir şehir utancını taşıyorsa, siz alnınızın akını…
Birileri servetini büyütüyorsa, siz onurunuzu…
Ve birileri susuyorsa, siz haykırmaya devam edeceksiniz.
Teşekkür borç değildir artık.
Bu şehir size minnettardır.