Bir zamanlar sanatın, tiyatronun, umudun şehri olan Hakkari, bugün sessizliğe gömülmüş durumda. Bu sessizlik içinde bir futbol takımı; Zapspor, yalnızlığa terk ediliyor. Oysa Zapspor sadece bir kulüp değil, bir kentin onuru, bir neslin umududur. Eğer bugün sahip çıkılmazsa, sadece bir takım değil; binlerce hayal ve geleceğe dair son umut da kaybedilecek.
Bir şehir düşünün: Tiyatrosu perdesiz, sineması sessiz, tribünleri kimsesiz kalmış…
Bir şehir düşünün: Tüm sosyal damarları kurutulmuş, çocukları hayalsiz, gençleri sahipsiz bırakılmış.
İşte tam da orada başlıyor Hakkari Zapspor’un hikâyesi.
Ve işte tam da orada bitiyor bir kentin vicdanı.
Geçtiğimiz yıl BAL Ligi’nde destansı bir mücadele veren, adım adım şampiyonluğa yürüyen Zapspor, bu yıl kapanmanın eşiğine gelmiş durumda. Bu yalnızlık ne sportif ne de teknik bir mesele; bu, doğrudan doğruya bir vefasızlık hikâyesidir. Hakkari halkı için değil; Hakkari’den yiyip içip sonra buharlaşanlar için yazılmış, utandırıcı bir senaryonun sonucudur.
Bir zamanlar sokaklarında tiyatro afişlerinin asılı olduğu, sanatçıların, müzisyenlerin, sinemacıların, yazarların yetiştiği bu kadim kentte, şimdi sadece sessizlik yankılanıyor. Ve bu sessizliğin ortasında bir futbol takımı çırpınıyor. Zapspor sadece bir takım değil; o, yıllarca karlar altında futbol oynamış çocukların, çamur içinde antrenman yapmış gençlerin, yoksulluğun orta yerinde umutla büyüttüğü hayallerin adıdır. Onu kapatırsanız, sadece bir kulübü değil; binlerce gencin alın teriyle kurduğu düşleri mezara gömersiniz.
Bu şehir, yıllarca yalnız bırakıldı.
Sınırın ötesindeki çatışmalarla anıldı, adı hep yoklukla eşleştirildi.
Ama işte bu şehir, bütün imkânsızlıklarına rağmen sanat da yaptı, tiyatro da kurdu, sinema da çekti, futbol da oynadı.
Ve şimdi, elinde avucunda kalan tek sosyal damar da koparılmak üzere.
Bugün Zapspor kapanırsa, bilinsin ki yarın bir Hakkarili genç daha göç yollarına düşecek.
Bir çocuk daha suçla, uyuşturucuyla, çaresizlikle tanışacak.
Ve bu, sadece valinin, kaymakamın, belediyenin değil; bu şehirden zenginleşmiş her bir şahsiyetin, her bir sanatçının, bu topraklardan ekmek yemiş, kendini “Hakkarili” sayan her bir ferdin sorumluluğudur. Sakın kimse bu yükü bir iki kamu görevlisinin sırtına bırakmasın.
Bir kulübü ayağa kaldırmak, sadece idari bir mesele değildir. Bu, toplumsal bir seferberliktir.
Bu şehir, sanatçılar yetiştirdi. Bu şehir, büyük servetlere kavuşmuş iş insanları çıkardı. Ama ne gariptir ki bu insanlar bugün kendi şehirlerine sırtlarını dönmüş durumda. İsim vermeyeceğim; çünkü mesele kişisel değil, ahlaki bir meseledir. Kimseye şov yapın demiyoruz. Kimseyi kürsülerden konuşmaya da çağırmıyoruz.
Ama ne olur, bir kez olsun, gölgede değil; ışıkta durun. Hakkari’nin çocukları buna değer.
Bugün Zapspor’a sahip çıkmak, sadece futbolu değil; umudu, hayali, aidiyeti yaşatmak demektir.
Bugün Zapspor’a sahip çıkmak, bu kentin gençlerinin kaderine müdahale etmek, onları sokaktan sahaya, karanlıktan yeşile davet etmektir.
Ve son olarak:
Bu şehir ne zaman yalnız kalsa, Zap gibi debelenip durur… Ama unutmayın:
Zap suyu bir yol bulur, akacak bir yatak bulur…
Asıl mesele, bu şehirde hâlâ yürek taşıyanların Zap gibi gürül gürül akıp, kendi takımına can suyu olup olmayacağıdır.
Karar sizin.
Ya bu şehri sahipsiz bırakacak, sonra da dönüp “Neden bu gençler böyle oldu?” diyeceksiniz…
Ya da bugünden tezi yok, vicdanınızı Zap’ın buz gibi sularına daldırıp, bir futbol takımından fazlasına, bir kentin onuruna sahip çıkacaksınız.