Bu topraklarda sessizlik korkudan değil, yorgunluktandır. Yüzyıllardır feodal düzenin gölgesinde kalan halk artık soyların değil, vicdanların sesiyle anılmak istiyor. Barış; masa başında değil, kalbin derinliklerinde başlar. Çünkü bu coğrafyada her yanlış kelime bir yaranın kabuğunu kaldırır, her doğru söz bir umudu yeşertir.
Bu topraklarda sessizlik çoğu zaman korkudan değil yorgunluktandır.
Dağlar nice isyanı nice tövbesi nice kefaretin sessizliğini taşır.
Her taşında bir dua her rüzgarında bir bedel dolaşır
Ve o bedelin ağırlığını bilmeden uzaktan gelenler gelir bu topraklara.
Parmak uçlarıyla kurcalar halkın yorgun yaralarını.
Barış kolay yazılır kâğıda ama bu coğrafyada her harfi bir mezar taşının gölgesine düşer
Bu halk barışın anlamını televizyonlardan değil cenaze omuzlarından öğrenmiştir.
Dağ yollarında sürgün mektuplarında çocukların babasız büyüdüğü evlerde yazılmıştır o kelime
Bu yüzden bölge insanı barış dendi mi önce kalbine bakar.
Çünkü orada hâlâ ateşten bir kuyu vardır
Ve şimdi dışarıdan birileri geliyor.
Ellerinde kameralar dudaklarında kolay cümlelerle
Halkın damarına aşiretin gururuna kentin hafızasına hoyratça dokunuyor.
Sorduğu sorular merak değil tahriktir.
Göksel Göksu ve Medyascope’un bu röportajı halkın kaderiyle oynayan provokatif bir harekettir
Oysa bu bölge öyle bir yerdir ki bir kelime bile bin yıla denk gelir.
Yanlış bir cümle bir ocağın sönmesine bir annenin ağlamasına yeter.
Bu topraklarda aşiret yalnızca soy değildir bir sığınaktır çoğu zaman.
Bir yanda sahiplenmek bir yanda susmak arasında kalmış yüzyılların mirasıdır.
Feodal düzenin yarattığı yıkımı bu halk en iyi kendisi bilir.
Kan davalarıyla sürgünlerle yakılan ocaklarla ödemiştir bedelini.
Bugün geldiğimiz noktada devlet ve siyaset aynı masada geçmişin kanlı sayfalarını kapatmak isterken.
Bir gazetecinin reyting uğruna halkın kaderiyle oynamaya hakkı yoktur.
Ve artık bir gerçek daha görülmelidir
Unutmayın ki?
Aşiretler hiç bir halkın iradesi olamaz…
Bu topraklarda kimsenin soy bağı üzerinden hüküm kurmaya hakkı yoktur.
Her birey kendi sözünü kendi aklıyla kurmalıdır
Çünkü aşiretçilik bu topraklara en çok zararı veren görünmez zincirdir.
Kardeşi kardeşe kırdıran bu düzendir.
Birinin susmasıyla diğerinin yükseldiği bu karanlık hiyerarşidir.
Ve bu düzen artık yıkılmalıdır,
Yüzyıllardır süregelen bu feodal yapı halkı korumamış susturmuştur.
Adaletin yerini sadakat almış sözün yerini itaat
Oysa bu toprakların en büyük ihtiyacı hiyerarşi değil eşitliktir.
İtaat değil iradedir.
Soy değil bilinçtir.
Bölgenin kaderi birkaç ismin gölgesinde kalamaz
Halkın geleceğini artık soyadlar değil vicdanlar belirlemelidir.
Kameralar bu dağlarda hakikati aramak için değil hakikati eğip bükmek için çevriliyorsa,
bu yalnızca gazetecilik değil tahribattır.
Bir halkın umutlarını provoke etmek barışa giden ince köprüyü sarsmak bir bilgi değil bir vicdan ihlalidir.
Çünkü bölge insanı artık savaş değil sükunet ister.
Silah değil söz ister.
Manşet değil merhamet ister.
Bölge kolay okunmaz,
Bir dağın sessizliği bile bir romanın ağırlığını taşır.
Burada insanlar konuşmaz gözleriyle söyler derdini
Ve o gözlerin içine bakmadan yazılan her haber bu halkın onuruna dokunur.
Birileri hâlâ bu halkı reytingle anlamaya çalışıyorsa anlamıyorlar.
Bölge kameraların değil vicdanların görmesi gereken bir yerdir
Burada haber yapılmaz burada hikaye yaşanır
Bugün bölgenin sessizliği kutsaldır
Çünkü o sessizlik barışa duyulan inancın son kırıntısıdır.
Kim bu sessizliğin üstünde yürüyorsa bilsin ki bu halkın hafızası unutmaz.
Unutmaz çünkü her unutuş yeni bir acının başlangıcı olur.
Barış bir masa değil bir vicdan meselesidir.
Ve vicdanın olduğu yerde tahrikin hükmü geçmez.
Bu topraklar nice fırtınadan çıktı yine çıkar,
Yeter ki kelimeler yeniden bir silaha dönüşmesin.
Bölgenin sessizliği savaşın değil barışın yankısıdır
Ve kim o yankıya zarar verirse tarih onu değil halkın suskunluğunu yazacaktır.
Artık bu topraklarda aşiretlerin halkın adına karar vermemesi gerekiyor, çünkü halkın sesi kendi ağızlarından çıkmadıkça hiçbir değişim gerçek olmayacak, aşiret düzeni, halkı kendi gölgesinde esir tutan bir yapıdır, bir halk kendi iradesini geri almadıkça özgürlük sadece bir kelime olarak kalacak, aşiretçiliğin sürmesi demek, bireyin yokluğu demektir, düşüncenin zincire vurulması demektir
Bir halkın kurtuluşu kendi aklına, kendi iradesine sahip çıkmasında gizlidir, aşiretlerin karanlığında kaybolan her ses bir geleceği yitirmek demektir, bu toprakların yeniden nefes alabilmesi için önce bu zincirin kırılması gerekir, çünkü hiçbir soyun, hiçbir ismin halkın iradesinden büyük olmaması gerekir, gerçek değişim o gün başlayacak, halk kendi adını kendi ağzından söylediğinde…
