Bazı şehirler vardır; yerinde sayıyor gibi görünse de aslında yavaşça, içten içe tükenirler. Hakkâri de onlardan biri. Dağları gibi vakur ama sessiz. Yıllardır aynı seslerin yankılandığı odalarda artık yeni bir nefese, taze bir kadroya ihtiyaç var. Bu çağrı bir muhalefet değil; bir davettir. Yenilenmeye, genişlemeye, çeşitlenmeye bir davet…

Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası uzun süredir aynı yönetim geleneğiyle devam ediyor. Servet Taş, saygınlığıyla ve emeğiyle anılmayı hak eden biri. Ancak sürekli aynı çemberin içinde dönmek, temsil gücünü ve katılımcılığı zayıflatıyor. Artık bu yapının yanına yeni yüzler, farklı sesler, genç adımlar katılmalı.

Kim Olabilir Bu Yeni Yüzler?

Bu soruya yanıt verirken tek tek liste yapmak değil, bir ruh hâlini tarif etmek istiyoruz. Aşağıdaki isimler yalnızca kişiler değil; bir yaklaşımı, yeni bir bakış açısını temsil ediyor:

  • Ümmühan Keskin: Her gün kendine bir şeyler katmayı bilen, geriden gelip azimle ilerleyen bir kadın girişimci. Hakkâri’nin kadınlara ihtiyacı var. Yalnızca temsil için değil, üretim için.
  • Yener Taş: Uzun yıllardır esnaf kültürüyle yoğrulmuş bir ailenin evladı. Yerel ekonominin nabzını tutabilecek, sokağı bilen bir isim.
  • Azad Ölmez: Henüz birebir tanışmasak da madencilik sektöründe ailesiyle birlikte üretim yapan, kaynakları tanıyan, potansiyeli görebilen biri. Ticaretin ruhunu bilen genç bir akıl.
  • Naim Karaman: Mühendislik eğitimi almış, Yılmaz Erdoğan’ın yanında sanat ve medya dünyasında yetişmiş, gözü tok bir insan. Sadece ticari değil, kültürel bir vizyonu da temsil ediyor.
  • Ebubekir Zirek: Turizmde uzun süredir katkı sunan, beyefendi kişiliğiyle örnek bir duruş sergileyen bir isim. Doğayı, kültürü, tarihi birleştiren bir bakışa sahip.

Bu öneriler bir liste değildir; bir ruh çağrısıdır. Yeni Hakkâri demek, yeni bir yaklaşım demektir. Ve bu sadece isimlerle değil; yaklaşımla, yöntemle, temsil gücüyle ilgilidir.

Sadece Temsil Değil, Vizyon Meselesi

Bugün dünya yapay zekâyı, yeşil enerjiyi, dijital pazarları konuşuyor. Ticaretin ve emeğin yapısı dönüşüyor. Hakkâri ise hâlâ sınır ticareti potansiyelini, sağlık turizmi imkânlarını, genç üretici gücünü harekete geçirebilmiş değil.

Neden Hakkâri, Batman veya Gaziantep gibi şehirler gibi bölgeye açılan bir sağlık merkezi olmasın? Neden İran ve Irak’a bu kadar yakınken bu coğrafya lojistik ve üretim merkezi hâline gelmesin? Ticaret ve Sanayi Odası bu soruları sormalı ve çözümün parçası olmalı.

Hakkâri gibi bir şehrin Ticaret ve Sanayi Odası yalnızca mevcut tüccarın sicil dairesi olmamalıdır. Oda; düşünen, projelendiren, dış dünya ile köprü kuran bir beyin takımı olmalıdır. Yapay zekânın, yeşil enerjinin, dijital ekonominin konuşulduğu bir çağda hâlâ temsiliyet üzerinden siyaset üretmek, Hakkâri’ye yapılacak en büyük haksızlıklardan biri olur.

Sorumluluk Devlette Değil, Bizde

İran ve Irak gibi iki sınır komşusuna rağmen bu şehir hâlâ uluslararası ticaretin bir kavşağı olamıyorsa, bunun tek sorumluluğunu devlete yüklemek kolaycılıktır. Evet, devletin ihmali vardır. Ama asıl mesele, şehrin kendi içinden bir irade çıkarmaması, bir yön bulmamasıdır. Hakkâri’nin kaderini Ankara'nın gündeminde değil, Hakkâri'nin kendisinde aramak gerekir. Bu, sadece bir hak talebi değil, bir sorumluluk alma çağrısıdır.

Nezaketle Yenilenmek

Bu çağrı kişilerle değil; zihniyetle ilgilidir. Fikret Keskin gibi beyefendi kimliklerin adı geçtiğinde bazı yanlış okumalar yapılabiliyor. Oysa tam aksine, bu nezaket sahibi insanların daha anlamlı ve verimli olabilecekleri alanlarda önlerinin açılması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü yenilenme, vefa ile çatışmaz; onu taşır.

Son Söz: Yeni Cümlelere Cesaret

Hakkâri artık büyümeye hazır. Şehir, suskunlukla değil; çeşitlilikle büyür. Yeter ki eski ezberleri tekrar etmek yerine, yeni cümleler kurmaya cesaret edelim.