Kongreler, bir siyasi partinin sadece yöneticilerini belirlediği toplantılar değildir. Onlar, aynı zamanda bir örgütün hangi dili konuşacağını, neye benzeyeceğini, hangi değerleri önceleyeceğini, topluma nasıl bir temsil ve yöneliş sunacağını belirleyen kritik eşiklerdir. Özellikle Kürt siyaseti gibi çok katmanlı, tarihsel, direnişçi ve kuşatılmış bir zeminde, kongre süreçleri basit bir görev değişiminden ibaret olamaz.
Bugün Kürt siyasal hareketi, yerelden merkeze, örgütsel yapıdan siyasal tahayyüle kadar birçok açıdan yeniden düşünülmeyi, yenilenmeyi ve halkla bağını güçlendirmeyi gerektiren bir süreçten geçmektedir. Bu nedenle yaklaşan her kongre, aynı zamanda bir zihniyet kongresi, bir dönüşüm eşiği, bir yeniden kuruluş fırsatı olarak görülmelidir.
Yerelden Kurumsala Zihniyet İnşası
Kürt hareketinin uzun mücadele tarihi, çoğu zaman merkez–çevre ilişkisinde, merkezin belirlediği siyasal yönelimi çevreye taşıma biçiminde ilerledi. Ancak bugünün gerçekliği, bunu tersine çevirmeyi dayatıyor. Artık yerelin talepleri, deneyimi ve birikimi merkeze akmalı. Kongreler, bu dönüşümün önünü açmalıdır. Bu dönüşümün merkezinde ise zihniyet inşası yer alıyor. Partinin yönetim anlayışından örgütlenme biçimine, temsil yapısından siyasal iletişim diline kadar her şeyin “sorgulanan değil, inşa edilen” bir modele evrilmesi gerekiyor.
Kadro Değişimi Değil, Zihin Dönüşümü
Kürt siyasal hareketi, kadro sadakati ve direniş geleneği üzerinden yükseldi. Ancak bu gelenek, yenilenme refleksini çoğu zaman bastırdı. Kongre süreçleri, sadece aynı isimlerin yeniden dönüşümünü değil, farklı kesimlerden – özellikle kadınlar, gençler, engelliler, kent dışı diaspora ve inanç topluluklarından – temsilcilerin önünü açmalı. Bu, kadro politikalarının değil; halkla kurulan ilişkinin, temsiliyetin ve toplumsal karşılığın değişmesiyle mümkün olabilir.
Demokrasi, Katılım ve Şeffaflık Çıtası
Siyasi partiler, Kürt coğrafyasında uzun süredir baskıyla, yasakla, kayyumla, gözaltıyla mücadele ediyor. Ancak dış baskılar, iç demokrasinin eksikliğini görünmez kılmamalı. Kongreler öncesinde adayların, yönetim kadrolarının, programın halka açık, tartışmaya açık biçimde konuşulması gerekir. Şeffaflık, halkın iradesine güvenmek demektir. Siyasetin sadece delegelere değil, bütün bir halka ait olduğunu kabul etmektir. Kürt siyasetinin bu konuda öncü olması beklenirken, yer yer kapalı devre yapıların tekrarına düşmesi, temsil krizini derinleştiriyor.
Kürdistan’ın Çeşitliliği: Eşitlik Değil, Kapsayıcılık
Kürt coğrafyası; dağlısı, ovası, merkezîsi, sınır kasabası, diasporadakisiyle tek tip değildir. Her il, ilçe ve belde; kendi özgün yapısını, tarihsel deneyimini ve sosyolojik derinliğini barındırır. Bu nedenle, bir partinin kongresi sadece cinsiyet ve yaş temsiliyetine değil; coğrafi, sınıfsal, kültürel ve siyasal çeşitliliğe de duyarlı bir kadro yapısı inşa etmelidir. Derecikli bir köylüyle Yüksekova’daki bir öğrenci aynı partiye oy veriyorsa, o partinin merkez karar organlarında da kendini görmelidir.
Yerelden Gelen Siyaset: Somutluğun Hafızası
Kürt siyaseti için belki de en yakıcı ihtiyaçlardan biri, yerelin sadece "destek gücü" değil, aynı zamanda "siyasal akıl" olarak tanınmasıdır. Hakkâri’nin Derecik ilçesinde sınır ticaretine dönük baskılar, Şemdinli’de gençliğin işsizlik ve göçle imtihanı, Yüksekova’da kadın emeğine dayalı yerel üretim çabaları gibi somut sahalar, Kürt siyasetinin besleneceği ana damarlardır. Yerel deneyim, salt istatistiksel veri değil; siyasal sezgi, sosyal bağ ve halk iradesinin dokusudur. Kongreler bu yerel dokuyu taşımazsa, temsil ettiği toplumsallığı da giderek yitirir.
Ademi Merkeziyet ve Demokratik Siyaset
DEM Parti gibi demokratik özerkliği savunan yapılar, merkezileşmiş siyaset yapma refleksinden uzak durmalı. Yerel birimler, ilçe ve belde düzeyindeki yapılar yalnızca uygulayıcı ya da aktarma organları değil; kendi siyasal gündemini oluşturabilen, inisiyatif sahibi yapılar haline gelmelidir. Ademi merkeziyet, yalnızca teorik bir model değil; Kürdistan gibi çok merkezli, çok katmanlı, çok dilli bir yapıda yaşamsal bir zorunluluktur.
Kayyum Gerçeği ve Meşruiyetin Onarımı
DEM Parti’nin defalarca kayyum atamalarıyla karşı karşıya kalması, kongrelerin niteliğini daha da önemli kılıyor. Halkın oylarıyla seçilen yöneticilerin görevden alınması, halkın siyasete olan inancını sarsmaktadır. Kongre süreçleri bu nedenle sadece iç işleyiş değil; temsilin yeniden meşrulaştırılması süreci olmalıdır. Kongrelerden çıkan kadrolar, hem meşruiyetin taşıyıcısı hem de siyasi özgürlük mücadelesinin yeni aktörleri olmalıdır.
Bir Kuruluş Anı Olarak Kongreler
Bir siyasi partinin kongresi, sıradan bir örgütsel toplantı değil; zihniyetin, örgütlenmenin ve halkla kurulan ilişkinin yeniden kurulduğu anlardır. Kürt siyaseti, her kongreyi bir başlangıç, bir silkiniş ve bir yeniden düşünme alanı olarak görmelidir. Temsilin, cesaretin, adaletin ve çoğulculuğun sesi olmak; sadece merkezin değil, her dağın, her ovanın ve her beldenin diliyle konuşmayı gerektirir.
Sonuç Yerine: Bu Bir Çağrıdır
Bu yazı bir değerlendirme değil; bir çağrıdır.
Bu çağrı sadece bir siyasi partiye değil, Kürt halkının geleceğine dair söz ve sorumluluk iddiası olan herkese yöneliktir. Kongre süreçleri yalnızca kadro yenileme değil; zihniyet tazeleme, halkla bağları onarma ve birlikte yaşamın inşasına katkı sunma fırsatlarıdır. Özellikle şiddetin giderek derinleştiği, toplumsal çözülmenin hızlandığı, gençliğin göçle ve umutsuzlukla sınandığı bir eşikte, bu çağrı; siyasal aktörlere, yerel yönetimlere ve toplumsal muhalefete yöneliktir.
Yeni kadrolar yalnızca görev üstlenmeye değil; toplumu barışa, adalete ve birlikte yaşama taşıyacak birer siyasal özne olmaya aday olmalıdır.
Kürt siyasal hareketi, kendi iç demokrasisini halkın gerçek ihtiyaç ve sesleriyle buluşturduğu oranda hem kendi meşruiyetini güçlendirecek hem de toplumsal dönüşümün önünü açacaktır.
Bu çağrı, işte bu tarihsel sorumluluğa davettir.
Ek: Hakkâri Üzerine Not
Yerelden başlatılan zihniyet dönüşümünün en belirgin örneklerinden biri Hakkâri’dir.
İlçelerle merkez arasındaki siyasal ilişki sadece oy desteğiyle değil, aynı zamanda temsil mekanizmalarıyla da kurulmalıdır. Bugün Derecik, Şemdinli, Çukurca gibi ilçeler; kendi özgün toplumsal dinamikleriyle merkez siyasetin taşıyıcı damarları hâline gelebilecekken, merkezde belirlenen ve çoğunlukla dışarıdan gelen kadrolarla bu bağ kopmakta, temsiliyet zemini zayıflamaktadır.
Oysa geçmişte MHP gibi merkez sağ ya da ulusalcı partiler dahi, ilçe kökenli adayları il başkanlığına taşıyarak tabanla doğrudan bağ kurabilmiştir. Bu, olumlanması gereken bir temsiliyet refleksidir. Kürt siyasetinin, halkıyla en derin bağa sahip olan yerel figürleri yalnızca belediye ya da mahalle düzeyinde değil; il, bölge ve genel siyasal yapılarda da değerlendirmesi; hem temsil krizini onaracak hem de siyaseti daha sahici ve güçlü kılacaktır.
Bu, yalnızca Hakkâri için değil, tüm Kürt coğrafyası için geçerlidir.