ZAVALLI KOLTUK
  
  Kavgalara sebep, kırılmalara neden, yıkımlara gebe, reklam, gösterişli yapıtlara, sadaka-i cariyeli niyetlere şahitsin. Lakin imzan yok, haberin yok, dilin yok, hepsinden ve her şeyden bihabersin. Ey Zavallı koltuk! 
Yükselmen, alçalman cismin de var, ismin de yok. Sadece sana yapışanın rütbesi, oturanın unvanısın Ey Zavallı Koltuk. 
Fıtne-u fesadın, kucaklamanın, dışlamanın başısın. Siyasetçinin savaşı, bürokrasinin teri, fani ve baki yükselmenin azmi, gayreti, hedefisin. Sen Zavallı Koltuk.  
Ey Zavallı Koltuk! Marifetin, muhabbetin, tatlı ve acı sözlerin, kibirle yaslanmanın, vakurla duruşun, azametinle, heybetinle baba oğluna kırgın, anne kızına mesafeli, öğrenci öğretenine havalı, köy köye, devlet devlete dargın, seninle kardeşkanı oluk oluk akmakta…  
Ey Zavallı Koltuk! Sana acımamak elde değil. Şamar oğlana dönmüşsün. Gelen oturuyor, giden oturuyor. Sen ezilirken bizler rütbe yükseltiyor. Sen yıpranırken bizler yeni takımlar değiştiriyor. Sen çöp olma yolunda ilerlerken bizler uçuş moduna geçiyor. Sen farklı bir hizmet için geri dönüşüm fabrikanın çarkları aşamasından geçerken, bizler üzerinde yıllarca akıttığımız terin, yediğimiz helal haram lokmanın, imza attığımız hayır ve şer projelerin, rüşvet, faiz, tefeci, torpil kıskacında küfür ile iman döngüsünde mahşeri âleme ter ter hesap vermenin sınavını yaşıyoruz…  
Yeniden yenilenip geriye dönebilsen, hafızanı toparlayabilsen, üzerinde ne oyunlar oynandığını dile getirebilsen, ne tezgâhlar çevrildiğini, haykırabilsen biz sana heveslenenlere, seni ele geçirebilmek adına özünü, sözünü, benliğini kaybedenleri dile getirebilsen bir ibreti âleme ders olma adına… 
Konuş Ey Zavallı Koltuk konuş! Duyduğun bedduaları, işittiğin duaları, burktuğun gönülleri, sevinç çığlıkları yaşattığın kalpleri, hakkına girdiğin kulları, anne sütleri gibi helal alın terlerini ellerinden alınıp, haramzade koltukçu yandaşlarına, akranına geçirenleri haykırabilir misin? Yoksa dillerin susacağı, dağ - taşın konuşacağı, kimsenin kimseden hakkı bırakılmayacağı, annelerin çocuklarını bırakacağı o çetin mahkeme-i Kübra’ya mı bıraktın?
Kabristanda bir ip hesabını dahi vermeyen biz mevki, makama özenenlere bir nasihatin, bir ibretlik hikâyen yok mudur? Kul hakkından haberdar yalnız kulak tıkayan bizlere, kâinatın en yüksek mertebesi olan insan rütbesinden, koltuk seviyesine düşecek kadar alçalan, bir avuç toprağa gark olacak dinazor azametinde, solucan garipliğinde biz zavallılara... 
Şahitliğinde alınan rüşvet, faize atılan imza, torpille helal lokmaya haram katma gibi günü kurtarma, ahireti unut(tur)ma  adına haksız imza erlerinin vay haline!!! 
Yani anlayacağın güzel koltuk; üzerine oturanın hesabı çetin, vebali büyüktür…
  
Selam ve dua ile…