Asrımızın önemli meselelerinden biri kavramların veya muhtevasının yanlış mülahaza edilmesidir. Kavramların yerli yerinde kullanılmaması toplumun mefkuresini derinden etkilemektedir. Bugün toplumda kullanılan kavramların tesiri daha etkili olmuş durumdadır. Yanlış kullanılan kavramlar hem insanların zihinlerinde, hem de hayatlarında kimi zaman bir kaosa yol açabilmektedir. Modern dünyada maalesef yaratıcıya ait isim ve sıfatlar kasıtlı olarak insanların icraatlarını ifade etmede kullanılmaktadır. Böylece kutsal birçok kavram beşere izafe edilmektedir.

Halbuki dilin ve kavramların gayesi, iletişim kurabilme ve anlaşılabilmektir. Kişi her kavme ya da topluma onların anlayabileceği lisanda doğru tanımlanmış kavram ve kelimelerle hitap etmelidir. Bundan dolayı konuşurken ve yazarken hitap ettiğimiz kesimi doğru tanımak lazım. Kişinin düşünce ve davranışlarında şekil ve özün birbirinin tamamlaması ne kadar önemli ise, mesajını iletirken de bu kural aynı oranda önem teşkil etmektedir. Toplumda kavramların özüne uygun kullanılması iletişim açısından dikkatle değerlendirilmelidir. Kavram terminolojisi açısından bilmek ve anlamak aynı şeyleri ifade etmediğinin idrakinde olmak, tahayyül etmek gerekir. Bir konu hakkında bilgi sahibi olma ile irfan sahibi olma farklı şeyler olduğunu tasavvur etmek lazım. Başarılı bir iletişim için anlamak ve anlaşılmak temel kural olmalı ve bu muvazeneye önem verilmelidir. İnsanın duygu ve düşünce korelasyonunu (iletişim) kısıtlamak ya da genişletmek onun hayat tarzını değiştirir. İnsanın mutlu ve huzurlu bir hayat idame edebilmesi, öncelikle insani münasebetlerini kusursuz bir şekilde kurup devam etmesi ile mümkündür. Böylece insanın sosyal ilişkileri sayesinde hayatı anlamlı, ruh halinin sağlıklı olmasına vesile olur. Zira insanın düşüncesi geleceği üzerinde belirleyici rol oynar. Çünkü her şey düşüncede ve hayallerde başlar ve sonra fiiliyata dönüşür.

Zaman kavramının nasıl idrak edildiği, nasıl kullanıldığı veya kullanış şekli toplumdan topluma farklılık gösterir. İç dünyamızın kaidelerinin dış alemin kurallarıyla örtüşebilmesi zaman-insan mefhumu nispetinde değerlendirilmelidir. Zamanı doğru kullanma düşünce ve idealimiz zihni hususiyetlerimizle doğrudan bağlantılıdır. Toplumdaki bilgi ve güç ilişkisini anlayabilmek için insanların kavramlara bakış açısı ve organize düzenlerini karşılaştırmak gerekir. Zaman ve yaşam arasında nasıl sıkı bir bağın olduğu anlaşılmış olsun.

“İki nimet vardır ki; insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır. Sıhhat ve serbest zaman”(Hadis-i Şerif)

Zamanın ne olduğunu ve onu nasıl kullanılması gerektiği okuldan ziyade aile ve hayat okulunda öğrenilir. İnsan zamanı kullanmayı kendini eğitmesi sayesinde öğrenir. Çünkü eğitim sistemimizde zamanı verimli kullanma ile ilgili ne bir ders ne de uygulama var. Lakin hayatı önceden tanzim ederek yaşamak çok daha verimli olacaktır. Her insan kendine uyacak bir metotla zamanını taksim etmelidir. Yerkürede takvimlerin kullanılması bu açıdan çok çarpıcı bir örnektir. Tarihte isimleri hafızalardan silinmeyen ve ortaya ciddi eserler koyan medeniyetlerin takvim kullanmış olmaları manidardır. Zamanı verimli ve doğru kullanmada, ilim ve teknolojinin yardımı değil, insanın ruhunun, iradesinin ve aklın yardımı olacaktır. Zamanın faydası insanın onu iyi kullanabilmesine bağlıdır ve bu faydayı sadece kabiliyet ve kapasitesi belirler.

“Kaybedilen bir saniyeyi dünyanın bütün hazineleri geri getiremez.” (Fransız Atasözü)

“Zamanlarını iyi kullanmayı bilenler, ilim ve tecrübeyi hayatlarıyla birleştirirler.” (Montaigne)

Her şey zamana ihtiyaç duyar. Zaman sahip olduğumuz eşsiz bir kaynaktır. Zaman son derece kıt bulunan bir şeydir. Zamanın hiçbir şekilde yeri doldurulamaz. Belli sınırlar içinde bir kaynağın yerine bir başkasını koyabilir, mesela insan gücü yerine teknolojiyi kullanabilir ancak zamanı ikame edecek başka hiçbir kaynak yoktur.

Yaşam repertuarında zaman-mekan döngüsünün tahkim edilmesi önemli bir yer tutar. Zaman ve mekanı kullanma tarzımız alışkanlık ve isteklerimize göre bir boyut kazanır. Zamanın yanlış ve verimsiz kullanılması, insanın hem dünya hem de ahiret hayatını sıkıntıya sokacak sonuçlar doğurması muhtemeldir. Zamanı ve mekanı doğru ve amacına uygun kullanmak insanın gelişen en gerçekçi alt yapısını oluşturur.

İslam toplumunda ibadetler için yerin-mekanın bir önemi yoktur. Dünyanın her yerinde ibadet edilebilir; ama zaman çok önemlidir. Çünkü her ibadetin kendine has vakti bulunmaktadır. Hatta vakit ibadetin şartıdır. Yani vakitsiz ibadet yerine getirilmiş sayılmaz.