“Adil olmayan kanun, kanun değildir.” (Aziz Augustinus)

Demokratikleşme ve normalleşme yolundaki temel ihtiyaç, 1982 darbe koşullarında çerçevesi çizilmiş olan anayasanın teşmil ettiği zihniyetin
değişmesidir. Sözü edilen zihniyet, farklı boyutlarda olsa da var olan siyasi partilere ve kurumsal yapılara sirayet ettiği görülüyor. Varsayımlara dayalı korkular üzerinden üretilen zihniyetin temel kodları üzerinden bir çok iç sorunüretilmiştir. Bunlardan biri “yönetimde istikrar” için %10 baraj handikabıdır. Aradan geçen bunca zamana rağmen, boyutları ve düzeyi değişse de, bu soruna ilişkin kapsamlı bir çözüm iradesi geliştirilmemiştir. Çünkü sahici olmayan korkular üzerinden öğretilmiş vehimleri sürdürmek anormal bir yönetim tarzıdır. Normal olanı ise; korkulardan sıyrılmak ve temsiliyetin her alanda güçlendirilmesini hedefleyen özgürlükçü, demokratik sistemin hayata geçirilmesidir. Yeni seçim kanununda yapılan değişiklikler, beklentiler ve 2018 milletvekili genel seçimleri projeksiyonu dikkate alınarak yapıldığı görülmektedir. Ancak “temsilde adalet yönetimde istikrar”ın sağlanması için sağlıklı bir zihni dönüşüm gerekir. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde “yönetimde istikrar” kaygısı olmadığına göre “temsilde adalet” ilkesi esas alınmalıydı. Gerçeklikle bağı bulunmayan bu tür mühendislik projeleri ülkenin demokratik yapısına katkı sunmayacaktır. Ülkede toplumsal ve siyasal sorunlara ilişkin pozisyonlar, çoğunlukla karşıtlık üzerinden kuruluyor ve çözüme yönelik pozitif katkı sunmaktan uzak kalıyor. Oysa siyasi, sosyal ve toplumsal gelişmeler sebep-sonuç ilişkileri üzerinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Seçim Kanunu’na gelirsek; Açıkça muhalefetin aleyhine, iktidarın lehine sonuç doğuracak şekilde tasarlanmış bir siyasi mühendislik metnidir. Bir başka değişle, Türkiye’nin demokratik ve siyasal yapısına katkı sunmayan bir kanundur. Son derece ince bir “siyaset kurnaz”lığının ürünü olan bu yasa ülkenin içinde bulunduğu siyasal problemlerine çözüm üretmekten uzaktır. Eski kanuna göre “başbakan ve bakanlar” seçim çalışmalarında resmi araçlarını
kullanamazlar, resmi protokol uygulanamaz, karşılama törenleri yapılamaz. (madde 65)

Buradaki amaç seçimlerde partilerin yarışması, “devlet”in seçim işlerine karıştırılmamasıdır. Yeni sistemde başbakan olmadığı için bu yasak sadece bakanlara uygulanıyor. Cumhurbaşkanı uygulamadan muaf tutuluyor. Ancak Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanıdır. Devletin tüm imkanlarının kullanmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Kanuna göre; ittifaka giren partilerin çıkaracağı milletvekili sayısı, ittifakın oylarıyla değil, her partinin alacağı oylarla belirlenecek. Bunu anlamı nispetten düşük oranda oy alan partiler ittifaka dahil olsalar bile, milletvekili çıkarma şansları yok. Bu durumda oransal dağılım büyük partilerin işine yarayacaktır. İttifaklardan herhangi birisi aldığı oy oranında daha az milletvekili çıkarabilecektir. Ülke barajının yanı sıra birde doğal bölge barajları var. Nispetten düşük oy oranına
sahip partiler, ittifak mekanizması ile ülke barajını aşıyor ancak seçim bölgesi barajları nedeniyle milletvekili çıkaramıyor.

Yeni kurulmuş yada kurulacak bir partinin seçime girebilmesi için TBMM gurup kurmuş olması yetmeyecek, teşkilatlanma düzeyine bakılacak yani belli bir sayıdaki (illerin yarısı 41 ilde) illerde tüm teşkilat yapılanmasını tamamlamış olması gerekecek. Seçim erken yada zamanında yapıldığında büyük kongresini altı ay önce mazeretsiz yapmayan partilerde seçimlere katılamayacak. Meclis gurubu kurmanın seçime girmek için yeterli olmadığı maddesindeki değişikliğin HDP’nin kapatılması durumunda başka bir parti altında seçime girmeyi zorlaştırmayı amaçladığı yorumları yapılmaktadır. Cumhurbaşkanı seçimlerinde ittifak halen mümkün. Kanun kısıtlayıcı bir hüküm ihtiva etmiyor.
Ezcümle yeni seçim kanunu “temsilde adaleti” sağlamaktan uzaktır. “Yönetimde istikrar” ne kadar hayati ise; “ temsilde adalet” ilkesi de bir o derece hayatidir. En adil sistem ise barajın olmadığı yada minimum seviyede tutulduğu bir seçim kanunu yapmaktan geçer. Cumhurbaşkanı ittifakın oylarıyla, milletvekilleri kendi partisinin oylarıyla seçilecek. Adres gösterilerek yapılan baraj oranının %7’e düşürülmesi %10’dan daha iyi olduğu açıktır, hakkını teslim etmek gerekir. Seçim kanunlarındaki değişiklik zamanı gelmiş fikirlerin önüne set çekemez. Milletin basiret ve ferasetine herkes güvenmelidir. 2023 seçimleri yasal düzenlemeler üzerinden yapılan siyaset mühendisliğinden ziyade, saha gerçeklerine uygun seçim mühendisliği yapanın kazanacağı bir yarışolacaktır.