Üniversitelerin evrensel amacı, araştırma yapmak, ileri düzeyde eğitim sağlamak, bilgiyi üretmek ve yaymak olarak ifade edilir. Bilimsel ve idari özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğe sahip, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan kurum olarak bilinir. Araştırma yapmak, eğitim ve kamu hizmeti ifa etmek üniversitelerin temel misyonlarıdır.

Hakkari üniversitesinin kurulması, Yılmaz Erdoğan’nın Vizyontele filmindeki repliği kadar halkta bir heyecan yaratmış. Filmde televizyon vericisi yanlış yere monte edildiğinden dolayı yayın kurulamamıştı. Hakkari üniversitesi de basiretsiz yöneticiler yüzünden, bilimsel yayın, araştırma yapma, nitelikli bir eğitim yapmanın çok uzağında kalmıştır. Gelinen aşamada halkın sevinci kursağında kalmış, muazzam beklentisi boşa çıkmış oldu.

Üniversite yöneticilerinin beceriksizliği yüzünden telafisi güç zararlar meydana geldi. Halk topyekun bir sükut-u hayale düştü. Doğrusu bu altından kolay kolay kalkabilecek bir fatura değil. Üniversite yöneticileri hangi ulvi ambalajlara sarılırsa sarılsınlar bu handikap onların omuzlarında kalacaktır. Bu güne kadar görev yapan rektörlerden hiçbiri; elle tutulur bir fikir üretemedi, dişe dokunur bir icraat yapamadılar. Vizyonsuzluk Hakkari halkına pahalıya mal oldu.

Üniversite yöneticileri, ildeki meslek odaları ve yerel yöneticilerle köprüleri kurma yönünde bir çaba göstermediler. Bürokratik kalıplara teşne bir profile sahip yöneticiler, halka ulaşma beceresi zayıf, yönetim ve problem çözme mahareti düşük, personel ve yerel halkla güven ilişkisi sorunlu oldu.

Bünyesinde ciddi yapısal sorunları olan bir üniversite bilim üretemez, bilimsel fikirlere sahip olamaz. Rektörlük makamına gelen mütereddit ve ürkek bir kişi topluma yeni bir hikaye sunamaz. Hakkari üniversitesinin derdi bir rektörün görevinin bitmesi onun yerine talip olanların da bir hikayeye sahip olmamasıdır. Yöneticiler karakterlerini yaratır; ve işlerine bu karakterlerini yansıtırlar. Ne yazık ki Hakkari üniversitesi bugüne kadar böyle bir rektör görmedi. Karakterden çok tatmin olmayan hırslarıyla hafızalarda yer aldılar.

Hayatın merkezine kişisel ego, hava ve heveslerini yerleştiren bir yönetici üretime ve üretkenliğe değil, kısır çekişmelere yol açar. Bilinmelidir ki, kısır çekişmeler hiçbir yenilik üretemez. Bir yöneticinin darağacında bilim yoksa, kurumsal bir kimlik inşa edemez. Böyle bir zevatın kurumsallaşma adına yapabileceği bir şeyi olmaz. Çözüm üreten zihinlere ihtiyacı var. Bilimsel çözümler ancak bu şekilde ortaya çıkabilir. Araştırmanın olduğu yerde fikir vardır, fikir varsa gelişme kaydedilir demektir.

Maalesef bugüne kadar Hakkari üniversitesi bu konuda çok zayıf ve yetersiz kalmış, muadilleriyle kıyaslanmayacak kadar kötü durumdadır. Bilimsel ve sanatsal bir etkinliğe öncülük ettiği söylenemez. Oysa üniversite yönetimi fikri mesai yapması amaç edinmeliydi. Kurumsal kalite ve kurumsal kapasitesini kişisel hezeyanlara tercih etmesi gerekirdii. Bilimsel yayın yapması ve bilim üretmesi gereken Hakkari üniversitesi adete ‘İş Kur’un (Türkiye İş Kurumu) yerine geçerek, aile efradı, dost ve ahbaplar için bir istihdam alanı gibi kullanılmıştır.

Üniversite üst yönetimi güvenlik personelinin nöbetçi kulübelerini kontrol etmeyi, temizlik personelini takip etmeyi yöneticilik sanıyorlar. “İnsan kendisi olarak var olmalı. Unvanlar ona eklenen eski tabirle arazlardır.” (İbrahim Kalın)

Bilgiyi akademik ortam, üniversiteler ve bilim insanları üretir ve toplumun hizmetine sunar. Şimdiye kadar görev yapan üç rektörde, olup bitenden kendisinden öncekini suçlayarak rahatlamaya çalıştığını da söylemek mümkün. Çünkü başkasını suçlama kişiyi rahatlatıyor ve ferdi sorumluluğu örtüyor. Kurumsallaşmanın olmadığı yerde bilimsel üretim olmaz. Kurumsallaşma nitelikli kadrolar eliyle yapılabilir. Geçen 15 yıla rağmen Hakkari Üniversitesi halen kurumsal bir hüviyete kavuşmaktan uzaktır.

Bunun en bariz örneği: Kayacan caddesi üzerinde bulunan üniversiteye ait bina ve diğer taşınmazların satışa çıkarılmasıdır. Bu fecaatin farkında olmayanlar bu kente hizmet edemezler. Meskun arsaya kat karşılığı yada yap- işlet devret modeliyle çok katlı bir otopark, okuma salonları ve cafe inşa edilebilir. Böylece uzun vadede üniversiteye gelir getirici bir değer yaratılabilir.

Nitekim üniversitelerin öz gelirlerini artırıcı projeler geliştirmesi gerektiği Maliye Bakanlığı tarafından daha önce çokça vurgulanmıştı.
Yazımızı bir mukayese yaparak bitirelim. ABD Stanford üniversitesi 1. Sınıf öğrencisi 18 yaşındaki Theo Baker, Stanford Üniversitesi Rektörü’nün akademik makalelerindeki hataları tespit edip okul gazetesinde haberleştirmesi sonucu Rektör Prof. Dr. Marc Tessier Lavigne görevini bırakmak zorunda kalıyor. Evet yanlış okumadınız üniversite 1.sınıf öğrencisi rektörü koltuğundan ediyor.

Peki bizde durum nasıl; Rektör “görevini kötüye kullanma” iddiası ile yargılanıyor, suçun sübuta erdiği yani suçun kesinlik kazandığı ispat ediliyor. Yargılama sonucu rektör ceza alıyor. Ancak o rektörü yargı bile görevden alamıyor, ahlaki sorumluluk gereği kendisi de istifa etme gereği duymuyor.

Suça değil, kişiye bakan, fiili değil, faili esas alan hukuk anlayışının sonucu böyle oluyor! Hakkari üniversite’sini, liyakatsizlik, ehliyetsizlik, hemşericilikle birlikte her türlü nepotizm kuşatmış durumda. Kısacası dünü ve bugünü ile Hakkari üniversitesi bir ‘tabela’ üniversitesinin ötesine geçemedi.