Neredeyse iki yıldır, ABD’nin desteğini arkasına alan İsrail, Gazze’yi gece gündüz demeden; kadın, çocuk; okul, hastane ayırt etmeden bombalıyor. Yetmezmiş gibi, Gazze’nin mücahit halkını abluka ile açlığa mahkûm ediyor. Bu zulüm sürerken dünya sessiz; çünkü İsrail, birçok ülkeyi ekonomik olarak etkisi altına almış durumda. Küresel ölçekte iş dünyasında güçlü bağları olan Yahudi sermaye grupları, İsrail’e sürekli maddi destek sağlıyor. Ne yazık ki, bir çok müslüman ülkenin sermayedarları da Yahu
Bir de bunlara arka çıkan sözde Arap Birliği, Arap kralları ve aileleri; ne yazık ki yıllardır ABD’nin siyasi ve ekonomik etkisi altında hareket ediyor. Zaten bu ülkelerin büyük çoğunluğunda halkın değil, sarayların sözü geçiyor. ABD başta olmak üzere; Kanada, Almanya ve İngiltere gibi dünyanın en büyük silah tüccarları da bu sürecin arkasında duruyor. Sadece Müslümanlarla değil, tüm dünyayla dalga geçer gibi bu yaşananları “başarı” diye sunmaktan da geri durmuyor katil İsrail.
Ortadoğu’da halkların ne düşündüğü ne medyaya yansıyor, ne de resmi açıklamalarda kendine yer buluyor. Sanki milyonlarca insanın sesi bastırılmış, susturulmuş gibi. Aslında tepki var, öfke var; ama dışarıdan bakınca hiçbir şey olmuyormuş gibi görünüyor. Bunun birçok nedeni olabilir. İslam coğrafyasına baktığımızda, çoğu ülkede halk iradesinin esamesi bile okunmuyor. Kimisi monarşiyle, kimisi mezhep temelli yönetimlerle idare ediliyor. Oysa İslam’ın özü adalet, hakkaniyet, halkın söz sahibi olmasıdır. Ama bu ülkelerde İslam’ın sadece adı kalmış; ruhu çoktan kaybolmuş gibi…
· Bunlar olurken, ülkemiz Türkiye’de bir kısmımız içi yanarak, elinden bir şey gelmediği için sadece yaşananlara duasıyla kalıyor.
· Bir kısmı ise, “Aman beni ilgilendirmez, zaten Araplar zamanında bize ihanet etti, müstehaktırlar,” diyor.
· Bir kısmı İsrail mallarını boykot ediyor.
· Bir kısmı ise hem İsrail’e beddua ederken bir yandan da “Cola”sını yudumluyor.
· Bir kısmı da sloganlarla Gazze’ye destek veriyormuş gibi yapıp, arkadan gemilerle her türlü lojistik desteği İsrail’e sağlıyor ve ticaretine devam ediyor. (Bunlar, kaymak takımı.)
· Bir kısmı da TV kanallarında, programlarda ve haber bültenlerinde İsrail’e lanet yağdırılırken aynı TV’lerin baş reklamlarında İsrail mallarının olduğunu görüyoruz.
Ülkemizde durum bu iken bir de çevremize bakalım…
· Azerbaycan yönetimi İsrail’e destek sağlıyor, yakıt gönderiyor; halkı ise İsrail’e sempatiyle bakıyor.
· Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan gibi Türk devletlerinin bir kısmı Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni devlet olarak tanıdı ve elçi atadı. Bu devlet (Kıbrıs Rum tarafı), topraklarını İsrail’e üs olarak kullandırıyor. Aynı zamanda topraklarının büyük kısmı İsrailliler tarafından satın alınmış durumda.
· İranlılara gelince (Farslar - Şiîler - Acemler); kendi dertlerine düşmüşler. İsrail ise onların Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan ve Yemen’deki İran destekli güçleri eş zamanlı olarak vuruyor.
· Kürtler ise, çoğunluğu vicdani ve insani olarak Gazze’ye üzülürken, bir kısmı da İsrail’i kendilerine dost olarak görüyor ve Kürtlerin kurtuluşunu İsrail’in desteğinde görüyor.
Araplar:
• Trump’ı kızların saç dansıyla karşılayan BAE diktatörü,
• Netanyahu’nun seçim kampanyasına 50 milyon dolar veren Katar şarlatanı,
• İsrail ve ABD ile “stratejik ortak” kabul edilen, bekçiliğini yapsın diye yüz milyarlarca doları ABD’ye veren ve aynı zamanda başkanına özel uçak alan suud diktatörü
• yine Mısır’da darbe ile gelen diktatör Sisi… olup bitenlere sessiz kalıyorlar; hatta destek vermekten geri durmuyorlar.
Giyimde, lükste ve deve sütünde Arapların örf ve adetlerini önemseyen bu ikiyüzlüler, mesele Gazze’deki zulme gelince sağır ve dilsiz kesiliyorlar.
· Suriye ve Irak desen, onların kendilerine hayrı yok.
Bütün bunlara şahit olan bizler, Avrupalılara söverken, Avrupa ülkelerinde vicdani duruş sergileyenlerin daha çok olduğunu görüyoruz.
Son durum bu iken:
· Bir kısmımız bu zulme bir paylaşım yapmakta çekinmiyoruz çünkü bunun bizim ülkede baş ağrıtmadığını bildiğimiz için rahatız. Ancak her zulme aynı hassasiyetle yaklaşmadığımız müddetçe, ahlaklı ve erdemli bir birey, düzgün ve vicdanlı bir toplum olmaktan hep geri kalacağız.
Yine, İsrail zulmüne karşı onların onların silahlarıyla (bilim, teknoloji, araştırma ve üretme, her işe ihlasla sarılma) ruhuyla mücadele etmediğimiz müddetçe, katil İsrail’e yapacaklarımız bedduadan öteye geçmeyecektir.
Ve ne yazık ki şunu da görmemiz lazım:
Başımıza gelmediği için bilmiyoruz; Gazze’nin yiğit evlatlarının ortaya koyduğu irade ki günde ortalama 50 kişi şehit ediliyor… Bu duruma, bu abluka ve katliamlara hangi ülkenin yurttaşları dayanabilir oda başka bir konu başlığı…
Son birkaç aydır, sanırım devlet aklı, İsrail’in bu tehlikeli ve yayılmacı (ekonomik ve askerî) olarak bu kadar güç kazandığını; Yahudi inancına göre “vaadedilen topraklara” ulaşma hırsının yavaş yavaş bize yaklaştığını görüyor olmalıki buna karşı bir strateji geliştirmiş durumda. Gelişmeler bunu gösteriyor.
Sözlerimizin sonu Necip Fazıl’ın şu sözleri olsun:
“Yıkılasın İsrail,
Enkazını göreyim,
Sana ülke diyenin
Yüzüne tüküreyim!”