Her okul; güzel, kaliteli yarınları inşaa edecek ve bu inşa temelden çatısına kadar her santimi helal dairesinde narin bir titizlikle meydana getirilmeli ki içinde yetişen, yarına umut olan canlarımız bizlere yol ve helallik dairesinde önderlik yapacak nesiller olsunlar.
Büyük umutlarla açılışı yapılan her okulun başına da; başarılı, cesaretli, ufku geniş, disiplinli, her daim yarının hayaliyle, heyecanıyla dolu olan, en ufak bir tökezlemede, geri tepmeyen, kaliteli, donanımlı motor görevini yapabilecek bir idareciye ihtiyaç şarttır ve zaruri olmalıdır.
Pısırık, sallabaşını al maaşını, sadece aybaşı ve tatil yâda taksit derdinde olanlar eğitimci olamazlar ki idareci olsunlar...
Hakkâri’de her okul aynı malzemeden meydana gelmişse, her eğitimci aynı eğitimi veriyorsa, müfredatlar birebirse, nedendir bu okullar arasında ki uçurumun nedeni?
Ya eğitim sistemi temelden kokuyor. Ya en başından, en sonuna (talebeden idareciye) kadar bir metal yorgunluğu, ideali, hedefi, azmi, gayreti olmayan bir durgunluk, pasiflik var...
Ya aldığımız vebalin hakkını hakkıyla verelim. Ya o koltukları işgal ederek Hakkâri eğitimi üzerinden, ülke eğitiminden ırak durmayalım...
Rüşvet, torpil, adam kayırma, eğitim yuvasını aile yuvasına çevirme gibi çirkef ahlaksızlıklarla makamlar, mevkiler yükseltiliyorsa, eğitimde, yönetimde, idarecilikte liyakat yoksa koltuk ön plana alınıyorsa ismi eğitim olsa da bataklıktan başka bir şey değildir...
Hakkâri eğitimi, ne zaman gözü bir üst makamda, bir başarı takdim belgesinde, bir alkışta olmaya çaba sarf eden, rahat düşkünü idareciler yerine, hak ve hakikatten taviz vermeyen, her bir okulun camını, koridorunu, boyasını, tuvaletini, çatısını kendi evinden daha güzeliyle koruyan idareciler olmazsa…
Eğitimci kadrosunu aile fertlerinden biri gibi görmezse, aralarında ayrımcılık yaparsa, dışarıya (duyarsız velilere)karsı korumazsa, talebesinde gruplaşma oluşturursa, evde evladına sunduğu imkânları okul talebesi evlatlarına sunmanın gayret, çaba ve savaşına girmezse, o koltuğu liyakat ehline devretmesi dünya ahiret faydasıdır...
Kısacası ülke eğitimi her ne kadar ahlaki olarak rayında ilerlemiyorsa da; Hakkâri eğitimi baştan sona bir değişimin içinde olmalıdır. Bu değişim ilkin muallimlerimde kendini göstermeli ki; eli altında filizlenen bu masumlar; yarının valisi, hâkimi, öğretmeni, doktoru, esnafı, üretkeni olduklarında haktan korkan, hakkaniyet dairesinde adil olmayı, adil kalmayı başarmalılar. Yoksa Kürtçe, Türkçe, matematik, fizik, din kültürü yüz değil iki yüz olsa ne yazar.
Yani diploma alıp hak etmediği makamı, koltuğu işgal yerine, irfanı, erdemliği, takvası yerinde, bir rıza- razı ilişkisi dâhilinde lokması helal bir kul olması daha makbul değil midir?
Dünyevi kariyerleri yıldızlı beş, ama ahlakı, vicdanı edebi eksilerde olan; devleti ihalelerle soyan bir vali, kararları çarpık bir hâkim, ettiği yemini unutan bir doktor, malzemeden çalan, ortak olan bir mühendis… Gibiler değildir toplumun aradığı şahsiyetler. Aldığını helal eden, bereketlendiren şahsiyetlerdir toplumun arzusu…
Ey makamı hak etmeyen haramzadeler… Selam ve dua ile...