Eğitimde; Türkçe, Kurdî, matematik, fizik, müzik yani anlayacağımız günü kurtarma, dünyevi makamlarda derece yapma, maddi basamak yükseltme,  derslerinden öte, karakter oluşturan, insanı yaşatan, hava değişimli bireylerden çok; oturaklı, hayat okulunu benimseyen ahlaki dersler ön planda tutulmalıdır.

Edepten yoksun, hayâdan ırak, marifet bilmeyen, hürmet etmeyen, samimiyet oluşturmayan, güven vermeyen; öğretmenine, ebeveynine, büyüğüne, küçüğüne saygıda- sevgide kusur eden, 100’lük talebenin hangi yararlı hizmetinde destek olacağız, el verip ayakta tutacağız. Velev ki makama gelmiş makamı işgal etmiş hırsız, yalancı, torpilci, rüşvetçi, adam kayırmacı, emek düşmanı, kul hakkında her türlü esnekliğe gebe, ahlaktan bihaber bireyin kendisine, ailesine, memleketine, devletine, insanlığa ne gibi yararlı hizmetler olmuş yâda beklenir?

Namaz kılmayan, adil davranmayan, hak - hukuk bilmeyen bir doktor, öğretmen, savcı, hâkim, mühendis olmak mı? Yoksa terazisine dikkat eden esnaf, metresine özen gösteren marangoz, çekicinin hakkını veren kaportacı, terinin sıcaklığını helal lokmasının hazına erdiren namazlı çoban, pale, rençber, makine yağında kaybolmuş gariban olmak mı? 

Namazdan ırak, terazi kefenini kaçıran, metreyi kısaltan, teri haram lokmayla soğutan, namazsız marangoz, esnaf, rençper yerine başı sadece secdede eğilen, hakkın üstünlüğüne damga vuran hâkim, savcı, avukat, maaşını helal eden doktor, öğretmen, mühendis olmak mı?

Hırsız bir müteahhit, ölçüsüz bir mühendis, adaleti tanımayan bir hukukçu, hırsızla ortak hareket eden bir bürokrasi, torpil, rüşvet, adam kayırma, kul hakkını tanımayan bir koltuk, bir makam sevdalısı olmaktansa, Türkçesi kıt, şalvarı yırtık, ayakkabısı delik, yüzü nurlu bir emekçiyi tercih ederiz eğitimde.

Eğitim, dört duvarı aşıp hayat okuluna atılınca anlaşılır, kişinin eğitimde ne kadar yol aldığı, nasıl eğitildiği, aile ve okul eğitiminde nasıl bir karaktere büründüğü…

Dün de bu gün de Hakkâri insanı, mazisinden aldığı ahlakı, edebi, maneviyatı, yardıma koşması, kin, nefret, öfke ipine sarılmadan darda olana, yolda kalana, yaşlısına sahiplenmekte, insani olarak çoğu toplumlardan çok farklıdır, farklı kalma duruşunda ısrarcıdır.

Her ne kadar 90’lı yılların medyasıyla büyüyen ülke halkının; Hakkâri ve Hakkârilerin medeniyetinden bihaber, ön yargıyla yaklaşan kesimin bakışı; Colemerg’e yolları düşünce, kalıplaşmış düşüncelerini bertaraf edince, Hakkâri halkıyla birebir hayatı yaşayan, paylaşan, nefes alıp verenlerin tayinleri çıkınca; gidip gezdikleri, geleneklerini, göreneklerini, kültürlerini Hakkâri ile karşılaştırdıkları ülkenin farklı memleketlerde… Hakkâri’nin tanıtımında elçilik yapan, nice öğretmen, doktor, hukukçu, güvenlikçilerin dillendirerek kulağa gelen, Hakkâri halkının mertliği, cana siperliği, misafiri kendisinden, ailesinden bilmesi, sahiplenmesi fısıltıları, dün de bu günde yarında memleket adına guru vericidir…

İl dışından gelen her bir misafire Hakkâri’nin yerli ve asilleri tarafından hal hatır sorması, eksiğini gücü nispetinde karşılaması, güler yüz, tebessüm çabasına girmesi… Bu güzellik okuma yazma bilemeyen ama maneviyatı yüksek atalarımızdan yadigârdır. Bundan son yıllarda insanlığını unutan mala değer verenler müstesnadır. Kendini kaybetmişlere kanıp tüm halkı aynı kefene atmak körlüktür.

Marifet; makamlarda liyakatsiz yükselmek değil, insanlık mertebesinde ahlaklı kalmaktır.

Hakkâri’nin eğitim camisinde büyük emeği olan, neslimizi mazisiyle harmanlayarak geleceğimize uyarlayan, iki ve daha fazla kuşağı aynı ortamlarda büyüklerinin nasihatlerine, tecrübelerine götüren, yaşlıların gönlünü hoşnut eden… Örnek davranışlarıyla kendisini; talebesine, memleketin geleceğine güven veren donanımlı, bir o kadar aktif kıymetli Kerim Yaşar, Necdet Tanyürek ve gayretli hocalarımızı ayriyeten tebrik eder. Geleceğimize geçmişin güzelliklerini yeni nesle aşılayan daha nice program ve projelerde muvaffak olmaları dileğiyle. Selam ve dua ile…