“Temsil edilen değil, temsil eden konuşmalıdır. Ama bu şehirde temsil edenler sessiz, temsil edilenler ise sessizliğe mecbur...”
Bu yazı bir suçlama değil.
Bir linç kampanyası değil.
Bir koltuğu hedef alan kişisel bir öfke hiç değil.
Ama bu yazı, yıllardır yerinde sayan bir şehre “neden böyle oldu?” diye sorma hakkıdır.
Bu sessizliği kırmak için iki isim üzerinden bir başlangıç yaptık. Kitabın ortasından konuştuk. Yanlış anlaşılma ihtimalini göze aldık. Çünkü biliyoruz ki bir kurum yıllarca aynı anlayışla yönetilip de hiçbir somut ilerleme gösteremiyorsa, orada artık bir zihniyet sorgulanmalıdır.
Temsiliyet bir ayrıcalık değil, sorumluluktur.
“Bazı koltuklar zamanla makam olmaktan çıkar, kişisel kalelere dönüşür.”
– Makamın Zindanı, colemerghaber.com
Bu şehir yıllardır aynı simaları görüyor, aynı sesleri duyuyor.
Ama şehrin sesi duyulmuyor.
Kurum Ne Yapar? Ne Yapmıyor?
Bir Ticaret ve Sanayi Odası, bir kentin ekonomik aklıdır.
Oda varsa:
- Esnafın sırtı yalnız kalmaz.
- Üreticiye rehberlik edilir.
- Aidatlar, faaliyet raporlarıyla birlikte açıklanır.
- Her yıl şeffaf bütçeler, planlar, raporlar yayımlanır.
- Yerel firma büyütülür, ulusal pazara taşınır.
Peki Hakkâri’de bunların hangisi var?
Cevap: Belirsizlik.
- Odanın internet sitesinde düzenli yayınlanmış rapor yok.
- Aidat toplandı mı, kimden ne kadar alındı, şeffaf değil.
- Kurumun kaç personeli var, maaş giderleri nedir?
- Oda bir yatırım yapıyor mu, yoksa yalnızca ofis mi işletiyor?
Şeffaflık, yalnızca modernlik değildir; kamusal güvenin temelidir.
“Bir şehir, ne kadar şeffafsa o kadar medenidir.”
– Aliya İzzetbegoviç
Diğer Şehirler Ne Yapıyor?
Van TSO, yılda birden fazla sektörel buluşma, ihracat eğitimleri ve fuar organizasyonu düzenliyor.
Diyarbakır TSO, girişimci destek programları, yatırımcı-üretici buluşmalarıyla aktif.
Yüksekova TSO, Hakkâri’nin bir ilçesi olmasına rağmen, tekstil ve sınır ticaretinde ciddi yol almış durumda.
Ve şimdi şu soruyu hep birlikte sormak zorundayız:
“Oluyorsa orada, neden burada olmuyor?”
Hakkâri, sadece toprağın değil, zihnin de sınırında mı tutulmak isteniyor?
Almanya’da Apartman Yönetimi Bile Daha Şeffaf
Almanya’da dört katlı bir binada bile, yıl sonunda kiracıya kalem kalem hesap dökümü gönderilir.
Su, elektrik, temizlik, bakım… ne harcandıysa yazılır.
Harcama, kullanılan metrekareye ve kişi sayısına göre bölüştürülür.
Vergi dairesine bildirilir. Şeffaflık, orada sadece bir ilke değil, bir alışkanlıktır.
Oysa Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası’nın yıllık bilançosunu gören var mı?
Harcama kalemlerini bilen, personel maaşına dair kamuoyuna açıklama duyan?
Bu çağın dili artık söz değil; belgedir.
“Rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza...”
– İsmet Özel, Amentü, Erbain, 1980
İşte bu yüzden biz, kurumların kutsallığına değil, belgelerin açıklığına inanıyoruz.
İddialar: HATSO'ya Ait Mülkler Satıldı mı?
Şehirde yüksek sesle konuşulan, ama yetkililerin sessiz kaldığı bir iddia var:
Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası’na ait bazı taşınmazlar satıldı.
Çok katlı mülklerin elden çıkarıldığı, bazı satışların belirli kişilere yapıldığı iddia ediliyor.
Bu ciddi bir sorudur. Ve şu 5 sorunun kamuoyuna açıkça cevaplanması gerekir:
- Satılan mülkler hangileridir, kaç tanedir, nerelerdedir?
- Satışlar hangi prosedürle gerçekleştirilmiştir? Açık ihale var mıdır?
- Alıcılar kimdir?
- Satış fiyatları rayiç bedelle örtüşüyor mu?
- Satış gelirleri nerede kullanıldı? Bütçeye mi aktarıldı?
Bu sorular iddiaya dayanıyor olabilir. Ama bu sorular cevapsız bırakılırsa, dedikodu olmaktan çıkar, kurumsal bir kriz olur.
Sessizlikten Sorumluluk Doğar
Sussan yutkunamazsın, konuşsan yalnız kalırsın…
Ama bir şehir, sessizlikle yönetilmez.
“Kurumlar kişilerin malı değildir; halkın ortak aklıdır.”
Eleştiri, kişisel düşmanlık değil; kamu bilincidir.
Bir kurum, kendini savunmak zorunda kalmamalıdır.
Belgeleriyle konuşmalıdır.
“Bana deha değil, belgeler gerekli.”
– İsmet Özel, Amentü
OKUYUCUYA NOT
Bu yazı, Hakkâri Ticaret ve Sanayi Odası’na yönelik yazı dizimizin üçüncü metnidir.
Önceki iki yazı (1) “Yeni Nefes, Taze Kadro” ve (2) “Makamın Zindanı – An’da Hapsolmak”, kurumun temsil biçimi ve bireysel temsildeki zihinsel tıkanıklığı ele almıştı.
Bu üçüncü yazı, yapısal boşlukları, şehirde konuşulan iddiaları ve kamu denetiminin önemini sorgulayan yeni bir evredir.
Bu dizinin amacı ne düşmanlık üretmek ne de iktidar talep etmektir.
Biz sadece bir şehri konuşurken, bir çağı anlamaya çalışıyoruz.
Bir hafta yerel, bir hafta genel yazılarla bu çizgide ilerleyeceğiz.
Amacımız yıkmak değil, birlikte yeniden kurmak.
Kaynakça:
- Özel, İsmet. Erbain – Kırk Yılın Şiirleri. Şule Yayınları, 1980.
- İzzetbegoviç, Aliya. Doğu ile Batı Arasında İslam, İnsan Yayınları.
- ColemergHaber Arşivi: “Makamın Zindanı – An’da Hapsolmak” / “Yeni Nefes, Taze Kadro”