İpek Yolu, uygarlık serüveninin yoludur. Dinler, diller, hikâyeler, masallar, anlatılar, müzikler, danslar, serüvenler, gezginler, misyonerler, baharatların olduğu egzotik, mistik doğunun tüm değerleriyle dolu; ticaretin, pazarlamanın ve iletişimin en uzun karayoludur.
Nil Nehri kıyısındaki Mısır Firavunlarına mal götüren Suriyelilerin, Hatay’daki Asi Irmağı ile başlangıcını yaptığı; İran Erez, Aras, Rusya’da Don, Hindistan’da Ganj, Çin’de Sarı Nehir (Huangpu) arasındaki insanlık köprüsüdür İpek Yolu.
Suriye–İran arasındaki yolun bir bölümü de Zap üzerinden giderdi.
İpek Yolu’nun etkisi ve izleri hâlâ Hakkâri’de mevcuttur.
İnsanlığın sadece geçmişi değil, geleceğini de yürüyeceği yoldur bu nehirler yolu...
1980’li yıllarda ilk İpek Yolu belgeselini izlediğimde, Şanghay’da tarla teraslama işi yapan bir Çinli annenin sesiyle, Çukurca’da Biyadır’da garıs toplayan Kürt annenin dağa seslenen gırtlağından çıkan dağ avazının aynı ritme, aynı tınıya sahip oluşu beni hayrete düşürmüştü!
Yıllarca aklım, Şanghay–Şengar (Sincar) yakınlığının mesafesini ölçmekle meşguldü ki...
Can dostum Mustafa Erdoğan çözmüş bile olayı.
Devasa bir dans dünyası imparatoru olan sevgili Mustafa Erdoğan, Anadolu Ateşi’nin 25. sanat yılındaki devasa, 500 kişilik gösteriye hazırlanıyor ve adını “İpek Yolu” ile taçlandırmıştı.
Nazım’dan sonra Nil’den Sarı Nehir’e kadar olan mesafeyi Hakkâri–Zap mutfağında soslaması, Zap’ın motifleriyle süslemesi, gururun ötesinde...
Yani bir tek fetih için gidenlerin, ticaret için gidenlerin; Seyyah marka polo’ların şanından daha daha ötesindedir.
Baharat, zencefil, zerdeçal, ipek halı–kilimi geçiyoruz; insanlığın sanat yolunu dünyaya o öğretiyor.
O, yeni, sanat dolu, dans dolu, reqqas dolu, govend, dilan dolu bir İpek Yolu’nun mimarı: Hakkârili Mustafa Erdoğan.
Muminé reqqasının, govenda Reşo’nun, Şere, Dımdım, Baso, Hay Hay Memo ağıtının; köprüler ile, nehirler ile, dünya ile, evrensel duvarları aşarak akıp gittiğini, denizlere, okyanuslara ulaştıran Mustafa Erdoğan’a tabii ki bin takdir, bin teşekkür edeceğiz.
Doğu ile Batı arasında bu kadar devasa bir yolu sanat, folklor, dans ile evimize ulaştıran bu beyine tabii ki minnet duyacağız.
Tabii ki o büyük Bajer Serejini Dado annenin ellerinden öpeceğiz.
Ona ve hepimize öğretmenlik yapan Adil Erdoğan’a hürmetle eğileceğiz.