6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, asrın felaketi olarak kayıtlara geçti. Millet olarak yaşadığımız acı tarifsiz elbette. Bir o kadarda ibret verici ve dersler çıkarılması gereken bir affet. Deprem sonrası müdahale sürecinde de sorunlar, ihmaller, sui-istimaller birbirini kovaladı buda bir gerçek.

“Depremin ortaya çıkardığı yalın gerçek; siyasal sistem ve kamu yönetim sistemimizin sorunların gerekçelerini üretmede mahir, karşılaşılan sorunları çözmede ise maharetsiz olduğudur.” (Tanju Tosun, Deprem, siyaset, yönetim ve esnek şehirler, Politikyol, 14.02.2023)

Ülkemizin talihsizliği fay hatlarının üzerinde olmasından ziyade, yönetsel süreçlerinin geliştirilmemesinden kaynaklanıyor. Ülkede coğrafi/fizik fay hatları kadar toplumsal fay hatları da sorunlu bir alan. Toplanan yardımlar üzerinden koparılan fırtına sadece küçük bir misal. O yüzden bu ülkede hiçbir alanda sağlıklı bir inşa süreci geliştirilmedi. Bir ülke için en ihtiyaç duyulan şey kurumsal ve örgütsel deneyimdir.

Bu büyük afet karşısında hangi devlet olursa olsun bocalar, zorlanır. Hazırlıksız yakalanmış olmak mazur görülebilir. Lakin afet sonrası koordinasyon, organizasyon ve STK’lar ile eşgüdüm eksikliğini kimse maruz göremez-görmemelidir.

Afet ve felaketler konusunda hiçbir deneyim ve uzmanlığı olmayan kişileri ilgili kurumların başına getirmek tek başına bir felakettir zaten. Felaketlerle baş edebilmek için, ilgili kurumların başında bulunan kişilerin gelişmiş mesleki formasyonlarıyla hayata katıldığı, bununla birlikte bilimsel bilgiyle desteklendiği durumlarda kalıcı çözümler bulmak mümkün olabilir.

Yetkililer devletin aparatlarını kullanırken bilimsel bilgi yanında demokratik katılıma da tahammül etmelidir. Buradan bakıldığında Türkiye’nin yaşadığı kaynak sorunu değil, yönetim ve ortaklaşmama sorunudur. Başarılı bir yönetim ancak felsefi düşünceden, bilimsel akıldan, evrensel hukuk normlarından ve nitelikli eğitimden beslenir.

2018’den bu yana beş yıldır AFAD’ın Başkan Yardımcısı ve Afetlere Müdahale Genel Müdürü olan İsmail Palakoğlu’nun adı depremden bu yana eleştirilerin odağında. İmam Hatip lisesi ve ardından Ankara İlahiyat mezunu olan ve yüksek lisansını “tasavvuf” konusunda yapmış birisi

Biyografisinde “1998-2008 yılları arasında özel bir vakıfta Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Mütevelli Heyeti üyeliğinde bulundu” yazılı.

10 yıl görev yaptığı vakıf Malatya’nın Darende ilçesinde bulunan Es Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı. Yani Somuncu Baba! Peki, AFAD’ın afetlerden sorumlu İsmail Palakoğlu’nun bu tarikatla ilgisi ne? Palakoğlu, Osman Hulusi Efendi’nin damadı. Yüksek lisansını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Bölümü Tasavvuf Anabilim Dalı’nda tamamlayan Palakoğlu’nun tezinin konusu da zaten şeyhi ve kayınpederi: “Çağımız mutasavvuflarından Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş’in hayatı, eserleri ve tasavvuf anlayışı” Palakoğlu’nun afet konusunda bir kitabı ya da çalışması yok. Yani tek uzmanlık alanı şeyhi olan kayınpederi. Daha sonraki kariyeri ise Diyanet Vakfı’nda geçmiş. 2012 yılında Türkiye Diyanet Vakfı Genel Müdürlüğü’ne atanmış, 2016-2017 yıllarında Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu Üyeliklerinde bulunmuş, 2016-2017 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri genel müdürlüğü yapmış. 2018’de de AFAD’a geçmiş. AFAD’da bu kariyerle ona verilen görev de kritik: Afetlere Müdahale Genel Müdürü.

(Kaynak.Yıldıray Oğur, Serbestiyet, 13 Şubat 2023) AFAD konusunda dişe dokunur tek bir iş yapmamış olan Genel Müdüre kalan tek şey Oduncu Baba türbesine gidip dua etmek galiba!

“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir. (Nisa suresi, ayet 58)

“En önemli şeyleri asla, en önemsizlerin insafına bırakılmamalıdır.” (Goethe)