25.11.2025 tarihli “Yorumsuz Kalan Yazılarımız!” başlıklı makaleme yapılan değerli yorumlar için tüm okurlara içten teşekkür ederim.

Memleketimizin kültürel hafızaya ihtiyacı var.

Bu konuda kim ne katkı sağlarsa bir kazanım olacaktır.

Gelelim okuyucu yorumlarına:

Marunisli Ali: Rumuzuyla yazan okuyucumuz, “İlimizde tarihî süreç içerisinde
yaşanmışlıklara aykırı ses çıkaranların ötekileştirildiği ve dışlandığı, bu nedenle
donanımlı birçok insanın Hakkâri’yi terk etmek zorunda kaldığını” belirtiyor!
Haklı bir haykırış. İkinci bir tespiti ise “yoksulluk döneminde kitapları başucu
edenlerin, refah dönemlerinde artık kitapların raflarında süs görevi gördüğü”
yönündedir. Maalesef acı gerçek bu.

Ammar: Rumuzuyla yazan okurumuz, “İlimizin hangi sorunlarını yazdınız da
yorum yapmadık?” sorusunu yöneltmiş. Kendi adıma söyleyeyim; ilimizin içme
suyu, imar durumu, şehir içi ulaşım, alternatif yol arayışı, Üzümlü Sınır Kapısı,
çarşı merkezinde bulunan seyyar satıcı–işportacılara yer temini, eski belediye
binası yerine yeraltı çarşısı–pasaj ve üstüne park yapılması, eski öğretmenevi
yerine inşa edilen çelik yapının birilerine peşkeş çekilmesini önlemek, Sat

Gölleri’nde yapılan festival, eğitim sorunu ve üniversite ile ilgili yazılar yazdım.
Hepsi sitede duruyor. Meraklısına duyurulur.
Bahsettiği köprüler hakkında bilgi sahibi değilim. Yoksa o mevzuyu da
yazmaktan üşenmezdim.

İskan: Rumuzuyla yazan okurumuz, “Yerel basının bir kent için kültürel nabız”
olduğunu özümsemiş. Çok yerinde bir bakış.
Cuma: Rumuzuyla yazan okurumuzun “Bir toplumun gerçek dönüşümü, fikir
üretmenin değere dönüştüğü an başlar.” tespiti çok kıymetli.

Colemerg: Rumuzuyla yazan okurumuz, “Bir kentin kültür düzeyi, aslında o
kentte söylenene ne kadar karşılık verildiğiyle ölçülür.” demiş; farklı bir
perspektif.

İsmail Sıhhat Kaya: Dostum, “Hakkâri’nin kültürel sessizliğini hatırlatmış.”

Hepimiz kendi şehrimizi anlatırken kendimizi anlatırız. Hepimiz kendi
şehrimize benzeriz. Yaşamın en temel hedeflerinden biri, yaşanan tecrübelerden yola çıkarak kaliteli
bir kişilik inşa edebilmektir. İnsana yalnızlıkla kalabalığı aynı anda hissettiren şehirdir.
Bu nedenle şehir; bazen ayrılık, bazen vuslat, bazen de güzel anıların birikime teşne mekânlardır.
Şehir kişiyi eğitir; kişi de şehrini çabası ve birikimiyle zenginleştirir. Hiç
şüphesiz, insan şehrinden ayrı bir varlık değildir.

Bir şehir, insana ilgi sahaları sunabiliyorsa ya da belli bir sahanın içinde kişinin
kendini geliştirmesini sağlayabiliyorsa özel bir şehirdir. Sanırım Hakkâri böyle
bir şehir!

Eğitimli şehir, halkı mutluluğu bilen, refahı yayan şehirdir.
Eğitimli şehir, ümitsizliğe düşmeden yol alan şehirdir. Bu yolun ucu başka
memleketlere de çıkabilir. Ama yolu başka memlekete düşenin de şehriyle bağı
kopmamalı. Kentimizden ayrılanlara “umuda tutunun ve şehrinize değer katın”
derim. İnanıyorum ki bu insanlar, şehrimize katkı sağlamaya namzet kişilerdir.

“En çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri.
Herkesin yüzü ıslak, başı öne eğik.
Sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi...”
(Victor Hugo)
Hayatın kıymeti, ardımızda bıraktığımız izlerde gizli.