Yerel seçimler, mahalli sorunların giderilmesi ve bölgesel kalkınmanın yerel halka yansıtıldığı bir rekabet ortamının yaratılması hedeflenmelidir.

Hemen hemen her seçim döneminde bu kentte yaşayan insanların bam teline dokunan gelişmeler olur ve bizlerde çoğu kez toplu hezeyan krizlerine gireriz.

Normal toplumlarda insanlar, seçimde niçin oy verdiklerini bilirler. Ama ne yazık ki, bizim gibi feodal gelenekten gelen, aşiretsel bariyerleri henüz aşamamış, birey olma rüştünü ispat edememiş yerleşim yerlerinde, aile ve kabileleri efsunlamak kolaydır. Kimi aşiret lideri, bazı parti adaylarına kitlesel ziyaretlerde bulunup destek açıklamasında bulunurlar. Ancak bu fiilin çokta sonuç doğurmadığı bilinmektedir. Ne yazık ki; küçük yerlerde siyaset böyle cereyan eder. Bugün aşiret tabanlı siyaset sosyolojisi yerinde yeller esmektedir. Bu tespit, yerel siyaseti anlamada nirengi noktasını oluşturur mahiyettedir. Toplumsal dinamikler göz ardı edilerek neşet eden bir siyaset dizayn etmek mümkün görünmemektedir.   

Yerelde hizmetin yapılabilmesi için iktidar partisinin kazanması gerektiği algısı yaygındır. Ama unutmayalım ki; bu kenti iki dönem kayyımlar yönetti. İlk kayyım döneminde göstermelik birkaç kaldırım, birkaç ışıklandırma dışında dişe dokunur bir hizmet yapılmamıştır. Bu kentin, imar, kentsel dönüşüm, içmesuyu, yeşil alan, mezarlık, park, kanalizasyon, ulaşım vb hiçbir sorunu temelden ele alınmamış ve çözülememiştir. Hali hazırda yapıların %63’ü halen kaçak durumdadır. Yani ruhsatsız yapılardır.

Diğer taraftan halk adına siyaset yaptığını iddia edenler, aşiret bagajlarınızdan sıyrılmayı, kendi şahsi istikbal, çıkar ve menfaatleri için bu toplumu ayrıştırdıkları izlenimi vermektedir. Unutmayın, feodal zihniyetin ürünü olanlar, eğitim durumu, formasyonu ve müktesebatı ne olursa olsun bu şehre bir katkısı olmayacaktır. Bu kente söyleyecek sözünüz yoksa, sermaye ve kapitalist zümrelerin arkasına sığınarak toplum adına siyaset yapılamayacağını bilin artık. Dar kalıp anlayışlarınızı, kişisel hesaplarınızı bir kenara bırakarak toplumun gerçekleriyle yüzleşin. Sizlerde bilirsiniz k; bu şehrin sermayedarları, oligarkları bugüne kadar hiçbir yoksulun hayatına dokunmadı, ihtiyacı olan hiçbir öğrenciye burs vermedi. Yıllardır bu memlekete tek bir çivi çakmadılar. İstihdam adına hiçbir teşebbüste bulunmadılar.  

Bilmeyenler için söylüyorum, bir iş adamı, yada özel kurumlar devletin bir kurumuna ayni yardım da bulunursa yapılan yardım tutarı kadar KDV’sinden, nakdi yardım yaparsa, yine yaptığı yardım tutarı kadar Gelir Vergisinden (GVU Kanunu md.13) mahsup edilir. Kısacası bir cebinden çıkardığını diğer cebine koymuş olur.

Vizyon sahibi, ufuk açıcı olun. Projelerinizle propaganda yapın ki, bu toplum ona göre siyasi tercihini yapsın. Seçim yarışına indirgenmiş fırsatçı ve faydacı siyasetin tipik örneği Hakkari’ye bir şey kazandırmaz.

İktidar partisinin, adayı kazanması halinde belediyeyi mevcut kadrolar eliyle yönetmeye devam edecektir. On yıldır iş başında olan bu kadrolar sadra şifa olamadılar. Bundan sonrada olamayacaklar bu çok açık.

Hiç kimse bu yazıyı farklı bir yere çekmesin. Amacımız birilerini övmek yada yermek değildir, var olan gerçekleri kamuoyu adına tespit etmektir.

DEM partisi, adayının kazanması muhtemeldir. Bugüne kadar bu adayın Hakkari’ye hizmet adına bir fikir beyan etmiş midir? Bu şehri hangi kadrolarla yöneteceğini, hangi projeleri hayata geçireceğini bilen var mıdır? İnsanın evi camdanken, başkasının penceresine taş atarken iki kere düşünmeli! Eleştiriye kapalı yapılar ile özeleştiri cesaretinden mahrum yapılar halk adına siyaset üretemezler.

“Adaylarını nasıl belirlediğini söyle, kim olduğunu söyleyeyim” cümlesi Hakkari’nin mevcut siyasi fotoğrafı sadeleştiriyor. Adayların bu kadar birbirlerine benzemesi enteresan. Bu adayların, ilin kaynak planlaması, yapısal sorunları yada finansal yönetimi hakkında neler söyleyebilirler doğrusu insan merak etmiyor değil.

Ehliyet, liyakat bilgi ve birikim sahibi olanlardan neden kimse aday gösterilmiyor? Yoksa bu niteliklere sahip kişiler talepte bulunmuyor mu? Bu güzelim şehre  hep birlikte neden sahip çıkmıyoruz?

Şunu unutmayalım; Ne zaman insanlarımız siyasete duyguları ile tepki vermeyi bırakıp akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, doğru kıyaslar yaparak ilkesel tepkiler vermeyi öğrenir işte o vakit dürüst, liyakat  ve ehliyet sahibi yöneticiler buluruz. Siyasilerin çıkarları değil, vatandaşın öncelediği bir hizmet anlayışının bütünlüklü olarak kurulması en büyük temennimiz olsun…