Bir kentin sorunlarını dile getirmek marazlık değildir. Kurulu düzene itiraz etmek kolay değil bunun farkındayım.
Hakkari’nin örf, adet ve geleneklerinin değişmesinden çok daha fazlasına ihtiyaç var! Ancak bu değişim literal bakıştan öte ufuk açıcı bir şey olmalıdır.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; Türkiye’nin en genç nüfusun olduğu il Hakkari. Yine aynı kurumun verilerine göre Türkiye’de işsizliğin en yoğun olduğu il Hakkari.
LGS ve YKS sınav sonuçlarına göre Hakkari her zaman Türkiye sonuncusu. Bu gidişatın nedenlerini araştırmak; eğitim ve öğretime özgü sorunlar, sağlıklı ve sürdürülebilir bir eğitim sisteminin olmaması, niteliksiz eğitim kadroları dışında: siyasi, kültürel ve toplumsal etkilerinin varit olması da araştırmaya değer bir konudur.
Hakkari ilinde her yıl 5.000 civarında kişi başka yerlere göç ediyor, bu göçün sebebi/sebepleri nelerdir? Her yıl emekli, memur-işçi olanlardan kaçta kaçı il dışında yaşamayı tercih ediyor. Hakkarili olup okumuş, nitelikli insanların kaçta kaçı göç ediyor ve bunun sebepleri nelerdir? Bu konu araştırılırsa ilimize ilişkin bize bir fikir verebilir. İlçelerinden göç almayan, çevre illere özellikle çokça göç veren tek il olma özelliği Hakkari’ye münhasırdır.
Bir kenti anlamak, sosyolojisini ve ekonomisini tanımlamak için neye ihtiyaç var. Çok istatistik, rakam yada araştırmaya gerek yok. O kent sakinleri için cazip olmaktan çıkmışsa herhangi bir istatistik bilgiye gerek yoktur. En kestirme ve en dramatik sonuç bir insanın geleceğini görmediği memleketini terk etmesidir.
Bir insanın doğup büyüdüğü memleketini terk etmesi sıradan bir olay değildir; bu karara yol açan sosyal ve psikolojik başka neden ve faktörler olmalıdır. Peki kentin yetişmiş insanları, yakınlarını, büyüdükleri sokakları bırakıp neden terk eder. Bir insan memleketinden neden umudunu keser.
Aslında kentin kalıcı bir huzur ortamına ulaşamayacağına inanmak ne kadar kaygı verici bir olaydır. Bunun bir çok sebebi olabilir, ancak en kestirme sebep toplumsal katmanların aşiret-kabile gerilim ve sorunların yükünü taşıma zorluğudur diye düşünüyorum. Bu tür gerilimler insanın doğduğu, büyüdüğü topraklardan uzaklara gönderebilir.
Şehirleşme, sanayileşme, nitelikli eğitimin kadük kalması önemli sosyolojik sebepler arasında yer alır. Hakkari’nin bugünden daha yoksul olduğu geçmiş yıllarda diğer illere bu kadar göç vermiyordu, çünkü hem kentte bir huzur vardı hem de insanların bütçesini zorlayan bu günkü gibi taziye ve düğün sektörü bu kadar istismara açık değildi. Yerleşik gelenekler insanların canını bu kadar acıtmıyordu. Bu can sıkıcı gelenekler insanların umudunu kırıyor; yıllar geçtikçe insanların refah payını düşürüyor ve geleceğe dair duygusal kopuşa yol açıyor.
Esasında yerel medya bu işlere çanak tutuyor, şaşalı düğün haberleri siteleri süslüyor, kimi zaman insanların iştahını ve hırslarını kabartıyor. Popüler kültürde çok kullanılan bu tür fiyakalı-gösterişli haberler kişinin bir ortamda fark edilmesini sağlayan ayırt edici özelliği gösteriş ve cabası oluyor. Kendini herhangi bir şekilde ifade edemeyen, yada bir özelliğiyle toplumda yer edinemeyen birileri taziye ve düğün aracılığıyla duygularını tatmin etme çabasına giriyor. İnsanların belini büken bu düğün ve taziye furyası zengini de fakiri de, çalışanı da işsizi de, memuru da esnafı da, bir çeşit mağdur ediyor. Hakkari ilinin göç vermesinin nedenlerin başında bitmez tükenmez bu gelenek ve adetler başat rol oynuyor desek yeridir.
Bir kentin yaşanabilir olduğunu önce göç yollarındaki değişimle fark edilir. Ne zaman kentte yaşanan sosyal olay ve etkisinden kimse göç etmiyor, o zaman bazı şeyler toparlanır. Toplumsal değerler zihinsel kabusa dönüşmemelidir.
Şehir sakinleri olarak ahvalimiz belli zaten. Bolluk içinde değiliz. Bu şehirde meskun olanlar kendileri için değil, hep başkaları için yaşamaktadır. Böylece bireysel hayat ve özele saygı kültürü yok denecek kadar az. Yaşamamız gereken hayatı, başkalarına teslim ettiğimizin bile farkında değiliz.
Çok yönlü ve karmaşık sorunların çözümü de elbette çok yönlü ve girifttir; çözümde tek yönlü değildir. Toplumun hislerine, ihtiyaçlarına, dertlerine tercüman olacak, kişi ve kurumlara ihtiyaç var. Bu şehir, aşkı ve nefreti aynı anda yaşatıyor insana…Şehri memleket yapan oraya olan insanın bağıdır.