Bir arada ve birlikte yaşayan hiçbir ideoloji, hiçbir eğilim, hiçbir tutum ve hiçbir siyasi düşünce sadece kendi vakumunda yeşermez ve hayat süremez.

Tecrübeler göstermiştir ki, devletler kurumlar aracılığıyla yönetilir. Siyasi ve politik hayatın en önemli eksiklerinden birisi hiç kuşkusuz uzlaşma kültürünün olmamasıdır. Bu bağlamda altılı masa olarak tarif edilen Millet ittifakının anayasanın 84 maddesinde değişiklik öngören önerisiyle demokratik bir anayasanın silueti ortaya çıktı.

Farklı taban ve eğilimlere sahip, birbirinden farklı hatta rakip partilerin bir arada çalışabilmeleri aktüel siyaset açısından bir olgunluk olduğu kadar uzlaşma siyasetinin, alt yapısını ihtiva eder. Esasında siyasal zemini en sağlam toplumsal meşruiyeti en güçlü temsil uzlaşma dayalı temsiliyettir.

Uzlaşma Türkiye’de genellikle siyasi aktörler , ideolojik gruplar, farklı eğilimler düzeyinde gerçekleşmesi pek alışagelen bir mevzu olmamıştır. Cumhuriyetin yüz yıllık tarihinde 1991-1993 arası süren, CHP-DYP hükümeti bir istisna olmakla birlikte siyasi partiler arasında kurulan hükümetler bir uzlaşmanın ötesinde bir güç paylaşımı arayışının sonucudur. Böylece ülkenin bir asırlık istikrarsızlığının sebebi uzlaşma ve çoğulcu bir anlayışının tahkim edilmemesidir.

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın sözlerinden “Aslına bakılırsa bunların derdi ülkeyi yönetmek değil, sadece devletin imkanlarını kendi aralarında paylaştıracak, paravan bir şirket kurmaktır! Biz size paravan şirket kurdurmayız.”
Yukarıdaki cümlelerden anladığımız AK Parti ve MHP, yani Cumhur ittifakı bir uzlaşma zemininden, ziyade devletin imkanlarını pay etme üzerine kurulduğu sonucunu çıkarmak pekala mümkündür.

Siyasetin başarısı, oluşturduğu toplumsal mutabakatın gücü nispetinde değerlidir. Bugünkü antidemokratik uygulamalar uzlaşma anlayışı ve düşüncenin yerleşik hayatta vücut bulmamasından kaynaklanmaktadır.
Nede olsa siyaset tek bir parametre üstüne oturmuyor. Muhalefet partilerinin yeni anayasa değişiklik önerisi Türkiye siyasetinin, düşünce ve zihniyet dünyasında ciddi mihenk taşı oluşturacağı kanaatindeyim. Demokratik bir anayasa tekamül edildiğinde, ülkede önce ferah sonrada refah iklimi boy gösterecektir. Demokrasisi, kurumları ve kuralları güçlü bir ülke inşa etmenin yolu çoğulcu demokratik ve uzlaşma kültürüne dayalı bir anayasa ile mümkün olacaktır. Buna mukabil demokrasinin güçlü bir biçimde yerleşmesi ve oluşması için sosyal ve sendikal haklarında güçlü olması icap eder.

Seçmen tercihini “sadece” sistem tartışması üzerinden yapmayacaktır. Ancak şunu da belirtmekte fayda görüyorum ekonomik krizin birinci sebebinin yanlış ve kişiye göre kurgulanmış sistemden kaynaklandığı gün gibi ortadadır.

Altılı masanın heyecan ve siyaset eksikliği eleştirilse de, uzlaşma bakımından toplumun farklı kesimleri için bir parantez açmış olduğu kanaatini taşıyanlardanım. Altı siyasi partinin bir zeminde ortaklaşması demokratik kültür adına umut vericidir.

İçerik olarak bakıldığında eksikliklerden söz etmek elbette mümkündür. Nitekim metin, üzerinde uzlaşma sağlanan konuları kapsamaktadır. Üzerinde uzlaşmaya varılamayan konulara yer verilmemiştir. Bunu da siyasetin bir cilvesi olarak telakki etmek lazım.

Mesela: Kürt meselesi ve çözümüne dair hususlar, Vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim, Alevi meselesi, sosyal ve sendikal haklar ve Türkiye’nin idari yapılanması gibi hususlara ilişkin bir gönderme göze çarpmıyor. Tahminimce bunun temel sebebi altılı masanın paydaşı milliyetçi bir partinin mesafeli duruşunun sonucudur. Demokrasinin temel fazileti kutuplaşma ve kamplaşma serüvenine kapı aralamamaktır.