Geniş kapsamlı bir perspektiften bakıldığında bugünkü küresel dünyanın adil bir dünya olmadığı tartışma götürmez bir gerçek olarak duruyor.

Yazıyı fazla uzatmadan tarihte yaşanmış “adalet” eksenli iki olayı siz değerli okuyucuların taktirine sunacağım.

“ Camiyi yık ama adaleti yıkma” Hz. Ömer
Topraklarının zorla gasp edildiğini, buna karşılık hakkını geri almayacağını düşünen Yahudi, Şam valisine haber göndererek “ sizi halife Ömer bin Hattab’a şikayet edeceğim, hakkımı almak için ta Medine’ye gideceğim. İslam halifesi Ömer adaletli bir yöneticidir, inanıyorum ki beni gözetecektir.” der.

Ve yollara düşer! Ta Medine’ye kadar gelerek Müslümanların halifesinin, Hattab’ın oğlu Ömer’in huzuruna çıkar. Yahudi, Şam’da olan biteni başından sonuna kadar, olduğu gibi Hz. Ömer’e anlatır.

Yahudi’yi sükunetle ve büyük bir dikkatle dinleyen Hz. Ömer hiçbir şey söylemez ve etrafındaki yardımcılarına “çabuk bana ölmüş bir hayvanın kemiğini bulun getirin.” diye emreder. Dışarı çıkan Müslümanlar bir süre sonra ellerinde bir kemikle geri gelirler ve Ömer’in bunu ne yapacağını bilmedikleri için büyük bir merakla kendisine verirler.
Halife Ömer, kemiğe bir şeyler yazar ve Yahudi’ye verir. Sonra da derki; “bu benim Şam valisine mektubumdur. Bunu götür ve kendisine ver!”

Hz. Ömer, Şam valinse bir mesaj yazmıştır. Ve mesajı da kağıda değil, bir kemiğe yazmıştır, hayvan kemiğine Yahudi bunu alır ve günler süren bir yolculuktan sonra, Şam’a geri döner. Döner dönmez de Şam valisinin huzuruna çıkar. Vali, onun kendisini şikayet etmek için Halife Ömer’in yanından geldiğini bildiğinden, merak içinde beklemektedir. Yahudi Hz. Ömer’in yanından geldiğini, hakkını aramak için Medine’ye kadar gittiğini söyleyince, Şam valisi, “Söyle o zaman Ömer sana ne dedi?” diye sorar. Bunu üzerine Yahudi, “Ömer bana tek kelime bile etmedi, hiçbir şey söylemedi. Sadece size şunu gönderdi.” diyerek elindeki kemiği Şam valisine uzatır.

Kısa bir şaşkınlık geçiren vali, merak ve hayretle kemiği elin alır ve üzerindeki yazıyı okumaya başlar. Yazıyı okuyan, Şam valisinin yüzü kıpkırmızı olmuş, şaşkınlıktan gözleri açık kalmıştır. Kemiğin üzerinde aynen şunlar yazılıdır.

“Valii, valii,! “CAMİYİ YIK AMA ADALETİ YIKMA”

ADALET ARAMANIN HİKAYESİDİR

Amerika Birleşik Devletlerinde siyahi bir genç işine giderken mecburi yol güzergahını beyaz adamın evi önünden geçmektedir. Beyaz adamın evinde genç bir kız ve birkaç çocuk vardır, anne vefat etmiştir, baba işe gitmektedir. Siyahi genç iş dönüşü de aynı yolu takip edip evine döner. Siyahi genç evli ve üç çocuk babasıdır.

Her gün iş dönüşü kız siyahi gençten yardım ister, içeri odun taşıma vb işleri genç gönül rızasıyla yapar. Günler günleri kovalar, günün birinde baba evde yok, çocuklar dondurma almak için kasabaya gönderilmiş. Siyahi gencin mutat hayatı devam etmektedir. İş dönüşü beyaz adamın evinin önüne geldiğinde genç kız yine yardım ister, odanın kapı kolunda sorun olduğunu söyler ve adamı içeri davet eder. Siyahi genç her zamanki gibi, iyi niyetini koruyarak odaya girer kapı kolunu kontrol eder, kapı kolunda sorun olmadığını söyler ve çıkmak ister.

Ancak kız kapıyı kapatır ve oğlana sarkıntılık eder, siyahi genç Allah’tan korktuğu için midir, yoksa beyazların egemen olduğu ülkede başına geleceklerinden korktuğu için midir bilinmez namusunu korumayı başarır ve tevessül etmez. Gençler boğuşurlarken kızın babası pencerenin önünde belirir. Gördüğü manzara karşısında hemen içeri dalar, siyahi adam kaçarak kurtulmayı başarır.

Olay mahkemeye intikal eder, kızın boğazında ve yanağında darbe izleri ile yaralar olur. İddiaya göre siyahi genç kıza sahip olmak istemiş, kız kabul etmeğince tartaklandığı ve şiddet uygulandığı şeklinde olup, olay esnasında kızın babasının baskını ile kızın gencin elinden kurtulduğu yönündedir.

Mahkeme günü, müşteki tanık ve sanık hazır edilir. Müşteki kız ifadesinde gencin kendisine saldırdığını, boğazını sıktığını, kendisine tokat attığı iddiasını sürdürür. Tanıkta gördüklerini anlatır, kızın beyanlarına yakın ifade verir. Hakim hem tanığı, hemde müştekiye saldırgan hangi eliyle tokat attığını sağ mı, sol mu iyice düşünün hatırlayın ve ona göre cevaplandırın, çünkü katip söylediklerinizi kayda geçirecektir.

Müşteki ve tanık kendilerinden emin olarak sol eliyle kızı tokatladığını ve aynı elle kızın boğazını sıktığı konusunda ısrarcı olurlar. Müşteki ve tanık savunmasından sonra sıra sanık savunmasına gelir. Kendisine söz verilince duvarda asılı bulunan kutsal kitaba elini basarak doğruyu söyleyeceğine yemin eder. Ceketini çıkarır masaya koyar ve sol kolunun olmadığı ortaya çıkar. Mahkeme heyeti de buna şahit olur.

Sonuç mu? Tom Robinson adlı gencin suçu işlediğini gösteren en küçük tıbbi bir kanıt ortaya konulmaz, ancak cezaya çarptırılmaktan da kurtulamaz. Çünkü mahkeme heyeti ve Jüri üyesi egemen güç beyazlardan oluşuyordu.

Bizim ülkemizde mahkemeler çok mu farlı içtihatlara sahip dersiniz; Amerika Birleşik devletleri Mahkemelerinde, beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde, her zaman beyaz adam kazanır. Bizim ülkemizde de siyasi gücü olan adamın dünyasıyla, siyasi gücü olmayan adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde kuşkusuz her zaman siyasi gücü olan kazanır.

Çok sayıda örneği var, fakat yazımızın konusu yargı süreçleri değil. Ancak bu tür kararlar yargı adına üzücü ve kaygı vericidir ve gerçeğin ta kendisidir. Bir insana adil davranılması gereken yegane mekan mahkeme salonları olmalıdır. Savcılar gerekli araştırmayı yapmaz, hakimler delillere bakmaz, gelen talimatlar doğrultusunda karar verdiklerinde adaletten, hukuktan söz etmenin yeri ve anlamı kalmamıştır.

Bizim ülkemizin yargıçları suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırma gereği duymazlar. Hakim kim olursa olsun, ne kadar hukuki bilgi ve tecrübe sahibi olursa olsun, ne kadar soylu bir aileden gelirse gelsin, hangi hukuk fakültesini bitirmiş olursa olsun, istediği kadar yurt içi, yurt dışı eğitim ve seminerlere katılmış olursa olsun, gücünü hukuktan, adaletten Anayasa ve yasalardan almadan iradesine ipotek koyduruyorsa beş para etmezin tekidir.

Bir yargı mensubu için ‘’beş para’’ etmez tabirinden daha aşağılayıcı bir tabir olamaz.
Mahkeme salonlarından yazılı “Adalet mülkün temelidir” zehabına kapılmadan belirtmeliyim ki; Adaletle adaletsizlik ne kadar gelgit yapsa da son kertede adalet kazanacaktır.