Demokrasi, hukukun üstünlüğü prensibini benimsemiş sosyal ve eşitlikçi devlet anlayışının en temel sütunudur.

DEM Ve Demokrasi

Eğer demokrasi korunmazsa Kürtlerin bekası tehlike altına girecektir. Yani demokrasinin dejenere olması, toplumların temel hak ve özgürlüklerine yönelik bir tehdit oluşturulması kaçınılmazdır.

Demokrasi mücadelesi, tarihi uzun bir arayışa sahne olmuştur. Bu mücadele demokratik bir gelecek adına sürmektedir. DEM parti, dağın gölgesi, devletin baskısı ve marjinal sol, sosyalist bileşenlerin kıskacında kaldığı süre, gerçek manada bir demokrasi mücadelesi verebilmesi zordur.

DEM parti, yakın geçmişte izlediği siyaset ve içinde bulunduğu kıskaçtan çıkmadığı müddet demokrasi yolculuğunda hep eksik kalacaktır. Demokrasi için yeni bir yol, yeni bir yöntem ve  yeni bir politik ve siyaset tarzı icra etmesi elzemdir.

Marjinal sol, sosyalist parti ve hareketlerin öncelikleri ile Kürtlerin öncelikleri çok farklı olduğu söylemeye gerek yok sanırım. Bu farklılıklar sebebiyle DEM partisi sol, sosyalist  bileşenleriyle ittifakı, demokrasi mücadelesinden farklı bir mecraya kayıyor. Bu politik tutum ve davranış sosyalist kişileri meclise taşısa da Kürtlere bir kazanım sağlamıyor. Kürtlerin kronik sorunlarına çare olmuyor.

SYKP: Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi, (ESP) Ezilenlerin Sosyalist Partisi vb. gibi partilerin; bu iki partinin muhtemelen bölgedeki bir Kürt aşiretinden daha az üyesi var. Ancak DEM Partisi, içinde çok güçlü ve etkindirler. Kürtleri bırakın Kürt siyasetçilerin bir kısmı bile bu iki partinin isimlerini bilmiyordur muhtemelen.

Diğer yandan, silahlı örgüte güdümlü bir yapı ve partinin demokrasi mücadelesi vermesi, toplumun farklı katmanlarını ikna etmesi çok güçtür. Lakin örgütün gündemi ile Kürtlerin gündemi de çok farklı olduğunu söylemek lazım. Muhtemelen parti yönetimiyle yurttaşların iradesi arasında geniş bir açı farkı var. Kürt sorunun çözümü yolu şiddet değil, siyaset olmalı…

Belki de örgütün güvendiği, sözden çıkmayacak isimleri iş başında tutmak istiyor olabilir. Sokağın sesini duymayan DEM Partisi ile tabanı arasındaki siyasi, duygusal makas her geçen gün daha çok açılıyor. Selahattin Demirtaş, belki bir istisna olabilir bu konuda. Cezaevinden yaptığı okumalar, kaleme aldığı yazılar ve sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımlar sokağın sesini daha iyi duyduğunu ve doğru çıkarımlar yaptığını söylemek mümkün.

DEM parti içindeki kimi Türk-Arap Sosyalist ve Alevilerin bir kısmı örgüt ile aynı frekansta oldukları görülüyor.

Bu frekansta olanların “faşistlikten” daha fazla  mütedeyyin Kürt oluşum ve hareketlere karşıtlığı birazda İslam karşıtlığı olarak okumak lazım. Bu grup ve partilerin Kürtlerin kazanımlarından önce, birilerini geriletmeyi, temel hedef olarak görüyorlar. Ancak bu bakış ve görüşün Kürtlere bir şey kazandırmadığı süreç içinde gördük.

Kürtlerin birilerine paganda yada basamak olmasına gerek yok. Kürtler kendileri olmalı ve özgün politikalar geliştirerek, kazanım elde etmeleri için demokrasi, adalet ve barış arayışı sürdürmelidirler. Ne olursa olsun Kürtler adına hareket eden siyasal parti ve oluşumların demokrasi içinde Kürt hassasiyeti ve duyarlılığı “karşıtlığın” önünde tutmaları icap eder. Kürt siyasetçilerin dünyalarında Kürtlerin dertleri ve çıkarları önde olmalıdır. Lakin Kürt sorunu sahada ve zihinlerde büyüyor. Evet demokratikleşme tek başına Kürt sorununu çözemez, ancak sorunun çözümüne ciddi katkı sağlar ve barışı sağlamlaştırır, kalıcılaştırır.  

Ne yazık ki; DEM partisinde demokrasi mücadelesi yerine parti içi iktidar mücadelesinin yeğ tuttuğu izlenimi daha belirgindir. Fikir, düşünce ve ilke yerine dost, ahbap marjinallik, sol, sosyalist tahakküm her düzeyde belirleyici olduğu bir yapı haline dönüştüğü gözlerden kaçmamaktadır.

Politika yapılmadığında, siyaset üretilmediğinde geriye mağduriyet, slogan ve hamaset kalıyor. Sıkı yumrukları açmak, müzakere ve diyalog kapılarını aralamak amacıyla Kürtler için demokrasi mücadelesinden başka çıkar yol yok. Bu irade hem DEM partisi hem de diğer siyasi aktörler tarafından iyi değerlendirilmesi halinde kazanım elde etme imkanı doğacaktır. Türkiye toplumu için seçim den ziyade her zaman toplumsal barış özümsenmelidir. Özellikle Kürt siyasetçilerin amacı birilerini üzmek, yada mutlu etmek olmamalı. Vesayet altındaki, irrasyonel, organik olmayan bir irade demokrasi mücadelesi yürütemez. Kürtlerin geleceği için demokratik mücadelenin öne çıkarılması ilkesel olarak kabul görmeli.

Fakat Türkiye siyaseti, çapsız siyasetçilerden kurtulmadıkça demokrasi çığlığı da dinmeyecektir.

DEM Partisi, ideolojik aidiyetlerin toplumsal karşılığını bir kere daha gözden geçirmesi gerektiğini ifade etmek isterim. DEM dema demokrasiyê ye