HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumunun Meclis Genel Kurulunda görüşülen 2023 yılı bütçeleri üzerine söz aldı.
Dede şunları söyledi:
“Enerji, maden, iyonlaştırıcı radyasyon, parçacık hızlandırıcıları ve nükleer teknoloji alanlarında faaliyet göstermek üzere 2020 yılında kurulmuş olan TENMAK bütçesine baktığımızda tüm bütçenin ruhuna uygun olarak burada da ağırlıklı olarak personel giderleri, kaynak transferleri kalemleriyle karşılaşıyoruz. Karşılığında mal ve hizmet alımı olmayan ve bütçeden karşılıksız olarak yapılan aktarımlar anlamına gelen cari transferler bütçenin vazgeçilmezi olmuş durumdadır. Ülkede tek gelirin vergi olduğu, öğretimin olmadığı, harcanan her kuruşun yurttaşa faiziyle fatura edildiği bir adisyona benzeyen AKP'nin 2023 bütçesinin gelir kaleminin büyük bir kısmı vergi gelirlerinden, bunun da önemli bir kısmı dolaylı vergilerden meydana gelmektedir. Özetle, yüzde 84'ü KDV ve ÖTV ağırlıklı olmak üzere çoğunlukla yoksullardan alınan dolaylı vergilerden oluşan bir bütçe. Ülke kaynaklarının üretimi, istihdamı artırmak yerine savaşa ayrılması, döviz kurlarındaki ve enflasyondaki rekor artışlar, yine, lüks, israf ve şatafat için savrulan paralar ve yaklaşan seçimler düşünüldüğünde bu bütçenin de yılın ilk çeyreğinde kadük olacağı ortadadır. AKP'nin hemen her bütçesinde temel kalemler; sermayeye kaynak transferi, faiz ödemeleri, savaş ve güvenlik harcamaları olmuştur.
Esasında bütün dünyanın vazgeçtiği, santrallerini tek tek kapattığı bir alan nükleer enerji. Bakın, nükleer santrallere sahip olan ve hâlen kullanan ülkeler ekonomik olarak umdukları başarıyı yakalayamamışlardır. Radyoaktif atıkların nasıl bertaraf ettirileceği hâlâ çözüme kavuşmamıştır. Yine, normal işletme anında bile çevreye sızan ve işletmede çalışanlara da zarar veren radyasyon yayılımı hâlâ ciddi bir tehdittir. Sıkça yaşanan ve milyonlarca kişiyi etkileyen nükleer kazalar, nükleer silahlanmaya bağlı uluslararası tehditlerin artması ve yine, uranyum yakıtı işletmeciliğinin sorunları ülkeleri nükleer enerjiden uzaklaştırmıştır. Artık gelişmiş ülkelerde yenilenebilir, alternatif, temiz enerji kaynaklarına yönelim var. Sormak lazım: Madem nükleer santraller iddia edildiği kadar çevreci, temiz, risksiz, ucuz, sorunsuz ve tehlikesiz neden dünyanın birçok ülkesi nükleer santrallerden vazgeçiyor ve vazgeçtikten sonra da gelip santrallerini Türkiye'de açıyor?
İktidar her fırsatta enerji krizine sığınıyor ama bu krizin asıl sebebi yönetememe krizidir. Kamu kaynaklarını har vurup harman savrulmasıdır asıl mesele. Türkiye hızla enerji krizine doğru adım adım yaklaşmakta. Bu, öyle kaynakların yetersizliği ya da yanlış kullanımıyla da açıklanacak bir durum değil, hele hele tencere kapağının kapalı tutulması ya da kum saatiyle duş alınmasıyla giderilecek bir sorun da değil. Siz 1.000 odalı saraylarda oturacaksınız ama yurttaşa diyeceksiniz ki "Tencere kapağını kapalı tutun." Sizin sadece bir avuç ayrıcalıklı kesimin yararına kurduğunuz sistemin miadı dolmuştur artık. Sermayenin AKP'yle el ele verip yok ettiği ormanları, su varlıklarını, tarım alanlarını, ekolojik koridorları ve sistemleri elbette biz kurtaracağız. Demokratik ekonomi yaklaşımıyla yurttaşların temel ihtiyaçlarını kamusal ve tamamen ücretsiz bir biçimde karşılanabileceği bir ekonomiyi yine biz yaratacağız. Sağlık, eğitim, ısınma, su, elektrik, internet ve iletişim gibi temel ihtiyaçların tamamen kamusal kaynaklardan karşılanacağı yeni bir sistemi biz inşa edeceğiz. Sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim, ısınma, temel beslenme giderleri, barınma gibi temel insani gereksinimler bir hak olarak devlet tarafından karşılanmalıdır. Bu alanlar sadece parası olanların erişebildiği ve bir grup seçkin azınlığın ulaşabildiği alanlar olmaktan çıkarılmalıdır.
Enerji alanında ücreti ödendiği hâlde enerjiye ulaşmak şirketlerin kâr hırsı yüzündün mümkün olmamaktadır. Sürekli "Malım çalınıyor." diye sızlanan ancak bilançolarına baktığımızda hepsinin yüksek kârlar elde ettiğini gördüğümüz enerji dağıtım şirketleri bu halkın vergilerini, bu halkın emeğini sömürmeye devam etmektedir. Ağır zırhlı araçlarla köy baskınları yapan bir dağıtım şirketini dünyanın hiçbir yerinde göremeyiz, tarihte bile bunun örneği yok.
Bakın, ordularını şirketlerin denetimine vererek Hindistan'ı yıllarca sömüren İngilizler bile bu kadar pervasızca davranmamıştır. Hiçbir devlet yurttaşını şirketlerin insafına terk edemez. Dağıtım şirketleri, hatların bakım onarımını yapmadığı için sürekli elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Bakım ve onarım ayrı bir külfet getireceğinden, kârları azalacağından yirmi-otuz yıllık şebekeler üzerinden elektrik dağıtımında ısrar edilmektedir.
Korkunç bir dönemde yaşıyoruz, artık savaşlar bile canlı yayında veriliyor. Rusya, Kiev'i veya Ukrayna'nın başka bir şehrini saatlerce bombalıyor, bunu televizyonlar naklen veriyor, görüntüler halk arasında endişe uyandırırken şaşkınlık da oluşuyor. Saatlerce bombalanan şehirlerde elektrikler hiç kesilmiyor, hatırlarsanız Körfez Savaşı sırasında ABD Tomahawk füzeleriyle Bağdat'ı vururken Bağdat'ta sokak lambaları sönmüyor.
Bakın, Hakkari'de yılın ilk karı yağdığından beri elektrikler şimdiden kesilmeye başladı.