Bir sorun gördüğünde sesini çıkarmayacaksın. Kulağın üstüne yatacaksın. Böylelerine iyi insan diyorlar! Toplum olarak biraz böyle düşünür, böyle yaşarız. Yöneticilerimiz eleştirilmekten pek hoşlanmazlar. Tolstoy derki: “Ben farklı bakmayı da denedim, fakat gördüklerim hep aynıydı.”

Doğruları yazmamak, gerçekleri konuşmamak bu dönemin alameti farikalarından. Hiç kimseye, kuruma yada gruba karşı bir garezim yoktur. Amacım birilerini rencide etmek, aşağılamak veya hakir düşürmek değildir. Eleştiriden ziyade yaptığım bir durum tespitidir. Bunun böyle bilinmesini isterim.

Gelişmiş dünya ülkelerinin en bilinen özelliği; bilgi toplumu olmalarıdır. Üniversiteler için başarı kriteri de bilimsel yayın sayısıdır. Dolaysıyla üniversiteler kapılarını bilime kapatamazlar, aksi taktirde üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkar. Modernleşme ve kültürel etkileşim bilgi sayesinde yayılır.

Bilgi toplumuna giden yol, üniversitelerin özek yapısıyla sağlanır. Çünkü bilgi özünde sivil bir karaktere sahiptir. Kısacası: Üniversitelerin idari ve akademik olarak özerk bir yapıya sahip olması hayati önemdedir.

Bizim toplumumuzda; Hz. Ömer’in mum kısası çokça anlatılır: Hz. Ömer halifeyken devlet dairesinde devletin mumunu, özel görüşmelerinde kendi malı olan mumu yakarak hizmetlerini gördüğü anlatılır. Bizim yöneticilerimiz sözleriyle Ebuzer’i anlatsalar da, fiil ve eylemleri daha çok Muaviye’yi hatırlatıyor. Bırakın kendi özel görüşmelerinde kendi mumunu yakmayı, bütün aile efradını ve tüm şurakasını makamının verdiği imkanlardan yararlandırmaktan geri durmuyorlar.

Bir yöneticiyi, asil yapan onun adaleti gözetmesi, kul hakkına girmekten sakınması ve insan haklarına riayet etmesidir. Kurumları yönetmeye talip olanlar, iyi yetişmiş, bilgili, ahlaken faziletli ufku açık karakter sahibi olmaları gerekir. Yoksa; dünya yansa, bir tutam otları yanmayanlar topluma katkı sunamazlar.
Gelelim Hakkari Üniversitesine: 7 Fakülte, 1 Enstitü, 1 Yüksekokul ve 3 tane Meslek Yüksek Okulu olduğu biliniyor.

15 Yıllık üniversitenin verdiği toplam mezun sayısı 9.400.Öğrenci sayısı 4.900, kusura bakmayın ama bizim köydeki ortaokul bile bu üniversiteden daha fazla mezun vermiş. 2023 yılı için kontenjanların %97.4’ü dolduğu basına yansıdı. Fakat şunu da bir kenara not edelim; ÖSYM tarafından YKS sınavlarında yaptığı değişiklik nedeniyle diğer üniversiteler %99 oranında bir doluluk oranına ulaştı. Yani bu durum Hakkari üniversitesine özgü değil!

Şimdi birkaç soru ile devama edelim: Bugüne kadar ulusal yada uluslar arası “hakemli” dergilerde yayınlanan kaç tane makaleniz bulunmaktadır. Akademisyen sayısına düşen makale sayısı kaçtır. Mezunlarınızın işgücüne katılım oranı nedir? Merkezi araştırma laboratuvarınız var mı? Varsa bugüne kadar ne kadar işlem yapmıştır?

Hakkari maden kaynakları bakımdan zengin bir coğrafyadır, maden sahalarının ilin ekonomisine katma değer sunması için herhangi bir araştırma veya çalışma yaptınız mı? Hakkari ilinin kış turizminin potansiyeline dönük bir çalışmamız oldu mu?

Malum Hakkari 1.derece deprem bölgesinde bulunmaktadır. Belediye ve diğer paydaşlarınızla bu konu üzerine bir çalışmanız mevcut mu? Paydaşlarınız olan sivil toplum örgütleri, meslek odaları ve yerel yönetim birimleriyle kaç tane toplantı, çalıştay vb. yaptınız?

Hakkari ili için; ziraattan ticarete, hayvancılıktan tarıma kadar bir araştırma geliştirme projesine öncülük ettiniz mi? Hakkari iki ülkeye komşu ve sınır kapılarına sahip bir kent sınır ticaretinin geliştirilmesi anlamında bir öneriniz var mı? Üniversitelerin, asıl fonksiyonu AR-GE çalışmaları yapmak değil mi? Üniversiteler sıradan kurumlar değildir. Vatandaşın vergisi ve kamu kaynaklarıyla yapılan hizmetleri lütuf gibi sunmak acizliktir.

Şu zaman içerisinde şu kadar bina yaptık, şu kadar altyapı sorunu giderdik gibi tafra satmak pişkinliktir. A, kişisi yerine B, kişisi de yönetici olsaydı kamu kaynakları ile aynı işi yapacaktı. Çünkü göreviniz ve sorumluluğuz gereği bu işi yapmak zorundasınız. Bu bir meziyet yada övünç kaynağı değildir.

Unutmayın ki Hakkari, hemen her şehir gibi, içinde insanların yaşadığı, tartışmaların yapıldığı, zamanın hiçbir anlamda durmadığı bir yer. Dünün mantığıyla bugünün sorunlarını çözemezsiniz.

Üniversitenin ikinci etap yapımı eksiklerle doludur. Yol yapım sorunu olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Peyzaj çalışmalarına henüz başlanmamıştır. Öğrencilerin vakit geçirebileceği yeşil alanlar oluşturulmamıştır. Barınma sorunu devam ediyor gibi. Tolstoy yine derki: “İnsan kendi değerini ancak çalışarak koruyabilir.”

İnsan zihni paradigmalarla düşünür. Paradigma bir anlamlar, kavramlar koleksiyonudur. Hakkari üniversitesinin yöneticileri ise dogmalarla düşünür, kuruntularla avunurlar. Velhasıl: Hakkari üniversitesinin hikayesi papatya falıyla ömür biçmek gibi.