Cumhurbaşkanlığı kararıyla iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'nin feshine yönelik açılan davanın duruşması Danıştay'da görüldü. Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı kararının iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.

Danıştay'ın kararına tepkiler devam ederken bir tepki de İHD Hakkari Şubesi'nden geldi.

Yüksekova’ya Doğal Gaz Verilmeye Başlanıyor: Proje Sona Erdi Yüksekova’ya Doğal Gaz Verilmeye Başlanıyor: Proje Sona Erdi

Türkiye'nin 2011 yılında imzaladığı, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesini, Mart 2022 tarihinde, Cumhurbaşkanı’nın verdiği kararla feshedildiği belirtilen açıklamada, İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bugüne kadar hazırlanmış en önemli ve en ayrıntılı sözleşme olduğu kaydedildi.

İHD'nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi.

"Bu sözleşmenin bizim coğrafyamızda yaşayan kadınlar açısından çok büyük bir önemi var. Çünkü bu sözleşmenin imzaya hazırlanmasının, imzaya açılmasının esas nedeni, yine coğrafyamızda verilen bir kadın mücadelesi. Diyarbakır’da kocası tarafından annesi katledilen, kendisi de ağır biçimde yaralanan Nahide Opuz, iç hukuktan istenilen sonuç alınmayınca Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açtı. Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi Nahide Opuz’u aile içi şiddete karşı koruyamadığı için Türkiye’yi mahkum etti. Bu kararın ardından Avrupa Konseyi, üye olan bütün devletlere, kadınları şiddete karşı koruyacak bir sözleşme hazırlama konusunda çağrı yaptı. Ve bu çağrı sonucunda ve coğrafyamızdan birçok kadın hukukçunun katılımıyla İstanbul Sözleşmesi gibi son derece önemli ve ayrıntılı bir sözleşme hazırlandı. İstanbul Sözleşmesinin en önemli yanı şuydu: Sözleşme diyordu ki, “Hiçbir örf, hiçbir adet ve hiçbir namus anlayışı kadına yönelik şiddetin gerekçesi yapılamaz.” Ve bütünüyle sözleşme, gerçekten kadınları yaşamın her alanında şiddete karşı koruyacak çok önemli hükümler içeriyordu. Bu sözleşme AKP döneminde imzalandı ama yine AKP döneminde ve Cumhurbaşkanı’nın tek başına verdiği bir kararla feshedildi. Aslında bu sözleşmenin feshi, Türkiye’de yaşanan son derece baskıcı, ayrımcı, erkek egemen ve militer zihniyetin, ne kadar yoğunlaştığının da bir göstergesini oluşturuyor. Danıştay 10. Daire’nin verdiği kararın içeriğine baktığımızda, son derece tehlikeli bir bakış açısını da yansıttığını görüyoruz. Danıştay’ın bu kararıyla Türkiye, açıkça tek bir kişinin verdiği kararlarla yönetilen bir devlet olarak da simgeleşiyor. Maalesef ki Danıştay’ın, savcının son derece olumlu ve usule uygun mütalaasına rağmen oy çokluğuyla verdiği bu karar, aynı zamanda coğrafyamızda hukukun, siyasetin ne kadar egemenliği altında olduğunun da bir göstergesi … Bizler insan hakları savunucusu kadınlar olarak, İstanbul Sözleşmesini çok önemsiyoruz. İstanbul Sözleşmesi bizim “anayasamızdır” diyoruz ve İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz."