Bugün cuma namazına gidenler imamların okuyacağı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanmış hutbede ekonomik hayatla ilgili uyarıları dinleyecekler diyen Fehmi Koru'nun yazısı şöyle;

Cuma namazına gitmeyen veya gidemeyenler de öğrensin diye olacak, hazırlanan metin önceden paylaşıldığı için, hutbede ne denileceğini biliyorum.

Bir bölümü şöyle:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.”

Gazeteci Nevşin Mengü, Yurt Dışı Çıkış Yasağı ile Serbest Bırakıldı Gazeteci Nevşin Mengü, Yurt Dışı Çıkış Yasağı ile Serbest Bırakıldı

Önümüzdeki günlerde enflasyonla mücadele kapsamında alınacak tedbirlere zihnen hazırlık sayabiliriz bu hutbeyi.

Vatandaşın cebini ‘cep delik cepken delik’ haline getiren hayat pahalılığı, genellikle bu tür gelişmelere karşı duyarsız kalması yadırganmayan bazı kalemlerin ve yorumcuların şikayetlerine de yol açtı. Köşelerde el yakan fiyat artışlarına artık yer verilmeye başlandı.

Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Enflasyonu en kısa zamanda kontrol altına alacağız” açıklaması geldi.

Onu da okuyalım:

“Enflasyonun yol açtığı hayat pahalılığı konusundaki sıkıntıları da biliyoruz. Maliyetleri düşürmek ve fırsatçılarla mücadele etmek suretiyle, en kısa sürede enflasyonu da kontrol altına alarak, etiketlerdeki fahiş fiyat artışlarının önüne geçeceğiz.”

Acaba bu nasıl başarılacak?

Ekonominin dıştan müdahalelere pek aldırmayan kendine özgü kuralları var. ‘Arz-talep kanunu’ bunlardan biri. Özellikle bizdeki gibi ‘serbest piyasa ekonomisi’ yürürlükteyse fiyatları kontrol altına almak hiç kolay değil.


Günümüzde ‘narh’ kullanım dışı. Sokaktaki genç-yaşlı insanlara “Narh nedir?” diye sorulsa, onun devlet veya yerel yöneticiler eliyle fiyatlara müdahale aracı olduğunu bilmedikleri görülecektir. Eskiden fiyatlar ‘narh’ ile dondurulurdu.

‘Narh’ uygulaması piyasa ekonomisine aykırı olduğuna göre yapılabilecek olan -daha önce de uygulandığı için- bellidir: Belediyelerin talimatla bazı ürünlerin marketlerden daha ucuza satılmasını sağlamak üzere devreye sokacakları çadır marketler…

Geçmişte bir seçim öncesinde böyle bir yola başvuruldu, fiyatları indirmede hiç mi hiç başarılı olmadı.

Sebebi belli: Hayat pahalılığına sebep olan enflasyon yapay değil. Bir merkezden verilen emirlerle yükselmiyor fiyatlar. Üretim azlığı en büyük etken. Dışarıdan getirilen ürünlerle denge sağlanmaya çalışılması yerli üretime darbe vurdu. Türk lirasının değeri yabancı paralar karşısında feci bir düşüşe uğradığı için artık dışarıdan getirilen ürünler de ucuza mal edilemiyor.

Faizin yüzde 20 üzerinde seyrettiği, devletin ancak yüksek faizle borçlanabildiği bir ülkede ne yaparsanız yapın fiyatları aşağıda tutamazsınız.

Öyleyse faiz indirilsin…

Bu da o kadar kolay değil. Merkez Bankası bunu birkaç defa denedi, her denemede TL’nin değerinde biraz daha düşüş yaşandı.

Yakında yeni bir deneme daha yapılacağı beklentisi bile dolara yeniden değer kazandırmak için yeterli oldu.

Ekonominin bu halinde devlet politikalarının da payı var.

İsrafın…

Yatırımlarda önceliklerin iyi belirlenmemesinin…

Kayıtdışılığın…

Dış politikada tutulan yolun…

Bunlar bir çırpıda benim aklıma geliverenler; üzerinde düşünülse hem yeni sebepler akla gelebilir, hem de benim genel başlıklar olarak sunduğum konulara ayrıntılı örnekler verilebilir.

Diyanet’in hutbeler yoluyla insanlara aktarmaya çalıştığı mesajların işe yaramayacak olmasına mı üzüleyim, yoksa devleti yönetenlerin enflasyonla mücadele adına verdikleri sözlerin yerine gelmeyecek olmasına mı, bilemedim.

Devlet Bahçeli ne demek istedi?

Umutları tazeleyecek, insanların çalışma ve kazanma iştahlarını yeniden kabartacak, yapılan yanlışlıklardan vazgeçildiği görüntüsünü verecek köklü bir değişim yaşanana kadar üzülmeye devam edeceğiz.

Onun da bir an evvel gerçekleşmesi şart.

MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin dün yaptığı cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili açıklama başkalarında farklı düşünceler uyandırsa bile, bana seçimin yaklaştığı hissini verdi.

Dediği aynen şu Bahçeli’nin:

“2021 yılı girdi gireli zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışılmaktadır. Televizyon ekranları özellikle bu tartışmanın odak noktası halindedir. Papatya falları açılırken, talih kuşunun kimin başına konacağı, çekilişten kimin çıkacağı sürekli gündemdedir. Her akşam ekranlara beşlik simit gibi dizilen sözde uzman ve sivri yorumcular bir torbaya doldurdukları isimleri sırasıyla gün yüzüne çıkarmaktadır. Milletimiz bu sakil ve sefil tartışmadan bıkmış usanmıştır. Zillet ittifakı adayının eşgali ve robot resmi bile çizilmiştir.”

Şikayet edilen konu MHP’nin küçük ortağı olduğu ‘Cumhur İttifakı’nın başlattığı bir tartışma. AK Parti sözcüleri konuyu gündemde tutuyor, papatya falını onun adına konuşan ve yazanlar açıyorlar.

Hem de hergün.

Bunu MHP’nin ve genel başkanının bilmemesi mümkün değil.

O halde?

Galiba “Sandık gelsin” çağrısına az kaldı.