Cezaevlerindeki pek çok mahkum, haklarında mahkemenin verdiği hapis cezasını tamamlamalarına rağmen, cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliye edilmiyor. Avukatlar, disiplin cezası bile olmayan, cezasını tamamlamış hükümlülerin kurul kararıyla tahliyesinin durdurulmasının insan haklarına aykırı olduğunu vurguluyor.

2020 yılında ceza infaz yasasında yapılan değişiklikle oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulları, şartlı salıverilme koşullarını sağlayan hükümlüler hakkında iyi hal değerlendirmesi yapıp, tahliye erteleme yetkisiyle donatıldı. Cumhuriyet Savcısının başkanlık ettiği ve içerisinde cezaevi müdürü, ikinci müdür, idare memuru, cezaevi doktoru, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma baş memuru ile kurum müdürü tarafından seçilen teknik bir personelin yer aldığı İdare ve Gözlem Kurullar’ında kararlar alınırken, hükümlü ya da avukatı bulunmuyor. Hükümlünün savunmasını almayan İGK, 6 aylık periyotlarla toplanarak hükümlülerin iyi halleri için karar veriyor.

İnsan Hakları Derneği, İdare ve Gözlem Kurulları’nın Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu belirterek, 12 Aralık 2020 tarihinde Danıştay’a yürütmenin durdurulması talebiyle dava açmıştı. İHD’nin açtığı davada henüz karar verilmedi.

“Kurul kendini mahkeme yerine koyuyor”

Kurulların aldıkları kararları ve hükümlülerin tahliyelerini ertelemesini 9. Köy’e değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mehdi Özdemir, “İGK’nın, çalışma yapıları itibariyle şartlı salıverilme süreleri gelmiş hükümlülerin iyi hal değerlendirmesini objektif kriterleri gözeterek yapması beklenmektedir. Ancak uygulamada gördüğümüz hadise, kurulun kendini mahkeme yerine koymasıdır. Cezaevlerindeki bu kurulların, mahkemece yapılması gereken kimi suç isnatlarını kendisi tarafından yapılarak muğlak ifadeler ile herhangi bir somut olaya tekabül etmeyecek veya suçlama konusu olmayacak, kimi durumların aleyhe değerlendirip ve iyi halli olunmadığına dair kararlar alarak, mahpusların tahliyesini ertelediği görülmektedir” dedi.

İGK’nın idari bir kurum olduğunu da vurgulayan Özdemir, şöyle konuştu; “Bu kurul kendi içerisinde mahpusların özgürlük ve güvenlik hakkı kapsamında olağandan daha fazla cezaevinde kalmasını sağlayacak bir karar verme yeterliliğine sahip değildir. Bu kurul verdiği tahliye ertelemeleri kararları ile en temel haklardan olan hukuki güvenlik hakkını, kişi özgürlüğünü ve güvenlik hakkını ihlal etmektedir. İnfaz hakimliğine ve ağır ceza mahkemelerine yapılan itiraz ve şikayetler de genellikle dikkate alınmayarak, mahpusların cezaevinde fazladan kalması sağlanmaktadır. Mahpuslar 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununda belirtilen süreler itibariyle şartlı salıverilme koşullarını sağlaması ile disiplin cezası almamış ise salıverilme hakkından faydalanmaktaydı. Ama İdare ve Gözlem Kurulları keyfi ve hukuk dışı kararlar ile bu mahkumların tahliyelerini erteleyebilmektedir. Adil yargılanma usulü uygulanmaksızın bir hukuk dışı süreci hep birlikte yaşmaktayız.” dedi.

Tahliye ertelemesi en çok siyasi hükümlülere uygulanıyor

İnsan Hakları Derneği verilerine göre, 2021 yılının başından bu yana en az 313 hükümlünün tahliyesi birden fazla kez, 6’şar ay ya da 3’er aylık periyotlarla İdare ve Gözlem Kurulları tarafından engellendi. Yine İHD verilerine göre, tahliyesi kurul kararlarıyla ertelenen hükümlüler arasında 42 kişi “ağır hasta mahkumlar” listesinde yer alıyor ve bu durumda olanların büyük bölümü siyasi ya da politik suçlardan yargılanmış hükümlülerden oluşuyor. Adli vakadan hükümlü bulunanların tahliyesi ertelenirken, kesinleşmiş disiplin cezalarının esas alındığını ifade eden Özdemir, “Politik hükümlülerde ise cezaevindeki yaşam bir bütün olarak değerlendirilerek, kişinin tarafsız veya taraflı koğuşta yer alması, dilekçe ve mektuplarında yer alan bazı ifadeler, ailesi ile telefon görüşmesinde kullanmış olduğu sözler, mahkemeye vermiş olduğu dilekçeler ve ortak alanlarda kullandığı ifadeler gibi yersiz herhangi bir suçlamaya yer vermeyecek meşru ve temel haklar kapsamındaki söz ve cümleleri gerekçe gösteriliyor. İdare ve Gözlem Kurulları soyut gerekçelerle ayrımcılık ilkesini de ihlal ederek kararlar veriyor” dedi.

İdare ve Gözlem Kurumları ile cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin 9. Köy’e açıklamalarda bulunan 63. Türkiye Hükümeti Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, “İdare ve Gözlem Kurulları Avrupa Birliği’nden esinlenerek oluşturuldu. Aslında çok daha önceden gündeme gelmişti ama 2020 yılında yasalaştı. Esasen kanunun amacı tutuklu ve hükümlülerin sorunları çözmek olarak belirtilmişti. Ama ne yazık ki bürokrasideki liyakatsiz ve yanlı atamalar her yerde etkisini gösteriyor. Bu kurullar aldıkları kararlar ile yetkilerini bir hakim ve savcı ile özdeşleştiriyorlar. Bir insan suç işlemiş bile olsa devletin güvencesi altında Anayasa’ya göre yaşamalı ve idareler de bu Anayasa’ya uygun davranmalı” diye konuştu. İdare ve Gözlem Kurulları kararları ile “topluma gözdağı verildiğini” savunan Doğan, “Topluma, buraya bir düştüğünüzde kurtulma imkanınız yok veya çok ağır koşullarla karşılaşacaksınız anlamında mesaj veriliyor. Toplum demokratik hakkına da sahip olamıyor ve demokratik haklar mücadelesinde geri noktada duruyor” dedi.

İcra Baskınında İç Çamaşırlarına Kadar Haczedildi: Eşyalar Açık Artırma ile Satışa Sunulacak İcra Baskınında İç Çamaşırlarına Kadar Haczedildi: Eşyalar Açık Artırma ile Satışa Sunulacak

“Devlet beyaz bir sayfa açtırmalı”

Genel bir affı zorunluluk olarak gördüğünü de söyleyen Doğan, şöyle konuştu: “Türkiye’de suç işleme zeminleri çoğaldı. Suç işleme zeminlerini ortadan kaldırmadan cezaevlerine girişleri engelleyemezsiniz. 2 Mayıs itibari ile 33 bin 449 kişiden fazla insan cezaevlerinde bulunuyor. 25 bine aşkın kişinin düşünce suçlusu olduğu ifade ediliyor. İltisaklı diye bir tıbbi kavramı hukuk kavramı olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar. İlintili, ilişkili olmak ile açıklıyorlar. Böyle saçma birşey olabilir mi? Herkes her şeyle ilintili olabilir. Bu yüzden Türkiye’nin genel bir affa ihtiyacı var. Öncelikle suç işleme zeminleri ortadan kaldırılmalı, ardından belirli suçlar ve katliamlar kapsam dışına çıkarılarak devlet beyaz bir sayfa açtırmalı. Önceki yıllarda devletin böyle bir pratiği vardı. Defalarca bu şekilde af düzenlemesi yapıldı.” kaynak: Rojan Mamo-9koy