GEÇEN HAFTANIN YÜKSELENİ BORSA OLDU, ALTIN HAFİF GERİLEDİ

BIST 100 endeksi, en düşük 7,915.48 ve en yüksek 8,347.58 puanı gördükten sonra haftayı, önceki hafta kapanışına göre yüzde 4.37 değer kazanarak 8,346.28 puandan tamamladı. 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 0.10 azalışla 1,967 TL’ye, Cumhuriyet altınının satış fiyatı ise yüzde 0.14 azalarak 13,220 TL’ye geriledi. Geçen hafta sonu 3,239 TL olan çeyrek altının satış fiyatı 3,236 TL’ye düştü. ABD Doları yüzde 0.39 değer kazanarak 30.31 TL’ye, Euro yüzde 0.33 artışla 32.98 TL’ye yükseldi. Yatırım fonları ve bireysel emeklilik fonları yüzde 1.3 değer kazandı. Altındaki dalgalı seyir, orta vadedeki yükseliş trendi öncesindeki geçici iniş-çıkışlar olarak değerlendirilmeli. Tüm uzmanlar bu yıl ons altının rekor kırmasını bekliyor. Dolar ise Fed’in faiz indirimleri sonrasında belli ölçüde zayıflayabilir. Ancak bu Türkiye’de doların yükselmeyeceği anlamına gelmiyor. Beklentiler kurun en az 37 TL olacağı yönünde, 40 TL’ye kadar yolu var.

KÜRESEL PİYASALARA YÖN VERECEK VERİLER

Küresel ölçekte ekonomik aktivitenin endişe edildiği kadar yavaşlamayacağı yönündeki öngörüler piyasalarda iyimserliği artırıyor. Para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed’in bu ayki toplantısında politika faizini sabit bırakacağına kesin gözüyle bakılıyor. Fed’in mart ayında faiz indirime başlama ihtimali beklentisi yüzde 46... Bu hafta pazartesi günü Dallas Fed imalat aktivite endeksi, salı günü CB tüketici güven endeksi, çarşamba Fed’in faiz kararıyla ADP istihdam raporu, cuma günü ABD’de tarım dışı istihdamla işsizlik oranı verileri açıklanacak. Avrupa’da ise salı Euro Bölgesi’nde dördüncü çeyrek GSYİH, çarşamba Almanya’da TÜFE, perşembe Euro Bölgesi TÜFE ile İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) faiz kararı piyasaların yakından izleyeceği göstergeler olacak. Asya’da ise merakla beklenen veriler, Japonya’da işsizlik oranı ve sanayi üretimi, Çin’de Caixin imalat sanayi PMI verileri...

SIKILAŞTIRMA BURAYA KADAR... GERÇEKTEN Mİ?

TCMB, anlaşılan o ki politika faizinde son artırımını yaparak, faizi yüzde 45’e yükseltti. Gerçekten parasal sıkılaşma adımları yeterli olduğundan mı, yoksa siyasi iktidarın baskısı sonucunda mı bu kararın alındığını herkes sorguluyor. TCMB’nin karar metninde, dezenflasyonun tesisi için gerekli sıkılık düzeyine ulaşıldığını, gerektiği sürece bu sıkılık düzeyinin sürdürüleceği ileri sürüldü. Tespit bu, ama gerçeklikle ne kadar uyumlu olduğu çok tartışmalı. Öncelikle TÜİK enflasyonu üzerinden yapılan hesaplar ve 2024 enflasyon beklentisinin gerçeklerle uyuşmadığını, ‘hissedilen enflasyon’ açıklamasıyla TÜİK bile utangaçça itiraf etmişken... Peki gerçekten Türkiye’de pozitif reel faize geçildi mi? Gerçek enflasyonun en az yüzde 100 civarında seyrettiği Türkiye’de TL mevduat faizleri, yüzde 50’nin altında! Kur korumalı mevduatta yaklaşık 2.5 trilyon TL duruyor ve beklenen çıkışlar gerçekleşmiyor. Peki nasıl oluyor da, TCMB bu tespitleri yapıyor?

TCMB REZERVLERİNDE DÜŞÜŞ SORUN YARATABİLİR

TCMB brüt rezervleri geçen hafta 138.1 milyar dolara geriledi. Bir önceki hafta brüt rezervler 139.8 milyar dolar seviyesindeydi. Net rezervlerde düşüş 5.8 milyar dolar oldu ve 23.7 milyar dolar seviyesine geriledi. Bu rakamlar, KKM’nin duyurulduğu Aralık 2021’den bu yana net rezervlerde en hızlı düşüşe işaret ediyor. SWAP hariç net rezervler ise - 41.8 milyar dolar oldu. Bir önceki hafta bu rezervler - 39.3 milyar dolar seviyesindeydi. Net rezervlerdeki düşüş, hala kırılgan olan Türkiye ekonomisi açısından hiç de olumlu bir gelişme değil. Hele ki kur şoklarına açık ve kriz içinde bir ekonomiyseniz, ki öyleyiz! Özellikle, yerel seçimler sonrasında, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında yaşanmış olana benzer kur hareketleri beklenirken, rezervlerdeki bu düşüş, TCMB’nin olası müdahaleler için elini zayıflatan bir gelişme.

TL MEVDUATTA YÜZDE 0.3 DÜŞÜŞ

Bankacılık sektörünün toplam mevduatı, geçen hafta önceki haftaya göre 11.3 milyar TL azalarak 15 trilyon 415 milyar 1 milyon TL’ye geriledi. Sektörün toplam mevduatı 11 milyar 251 milyon 545 bin TL azalışla 15 trilyon 415 milyar 67 milyon 283 bin TL’ye indi. Bankalardaki TL cinsi mevduat yüzde 0.3 düşüşle 8 trilyon 835 milyar 277 milyon 366 bin TL, yabancı para cinsinden mevduat ise yüzde 0.6 artışla 5 trilyon 991 milyar 70 milyon 949 bin TL oldu. Bankalarda bulunan toplam yabancı para mevduatı, 210 milyar 103 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, bu tutarın 177 milyar 343 milyon doları yurtiçinde yerleşik kişilerin hesaplarında toplandı. Yurtiçi yerleşiklerin toplam yabancı para mevduatında, parite etkisinden arındırılmış veriler göz önünde bulundurulduğunda 982 milyon dolarlık artış görüldü. Bu gelişmede TL mevduat faizlerinin yüzde 50 bandının altına düşmesi bir etken olabilir. Tabii bir de ‘hissedilen enflasyon’ meselesi var ki, bu da TL mevduat faizlerinin ‘pozitif reel faiz’ hissi uyandırmaması! Gelecek haftalarda TL mevduatında düşüşler devam edebilir.

KKM’DEN ÇIKIŞLAR BEKLENTİNİN GERİSİNDE

Politika faizi artırımlarına ve yapılan tüm düzenlemelere karşın KKM’den çıkışlar ne beklenilen hızda ne de beklenilen miktarda gerçekleşiyor. Çıkan paranın TL mevduata geçişi de istenilen ölçüde değil. Bu eğilimi, döviz mevduatındaki pariteden arındırılmış olarak gerçek kişilerde 234 milyon dolar, tüzellerde 748 milyon dolar artıştan görebiliyoruz. Geçen hafta yurtiçi yerleşiklerin pariteden arındırılmış döviz mevduatı bir öncesi haftaya göre 982 milyon dolar artış kaydederken, yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 345.8 milyon dolar artışla 177.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. KKM hesaplarındaki tutar düşüşü sürdü. BDDK verilerine göre, KKM hacmi 2 trilyon 529 milyar TL’den 2 trilyon 502 milyar 600 milyon TL’ye geriledi ve 2.5 trilyon TL oldu. TL mevduat faizlerinin yüzde 50’nin altına gerilemesi, döviz kurlarında özellikle seçim sonrasında hızlı artışlar olacağı beklentisi, KKM’den çıkışların sınırlı kalmasını getiriyor.

HAMBURGERE GÖRE ENFLASYON YÜZDE 200!

TBMM Genel Kurulu'nda Vergi Düzenlemesi: İlk 7 Madde Kabul Edildi TBMM Genel Kurulu'nda Vergi Düzenlemesi: İlk 7 Madde Kabul Edildi

Bir yanda enflasyon, diğer anda kur baskısı... Birbirini tetikleyen ve halkın satın alma gücünü sürekli azaltan bu döngüye ilişkin çarpıcı ve ilginç bir gösterge de Big Mac endeksi olsa gerek! TCMB eski Başekonomisti Hakan Kara hesaplamış ve sosyal medya hesabından paylaşmış. Big Mac fiyatlarını ABD Doları ve TL enflasyonu üzerinden baz alarak yaptığı bu hesaplamanın sonucu şöyle: Big Mac fiyatı 180 TL. Son 20 yılın göreli olarak en pahalısı. Dünya ortalamasının yüzde 36 üzerinde. Son iki yılda Big Mac fiyatı 2 dolardan 6 dolara çıkmış. Dolar bazında yüzde 200 sandviç enflasyonu! Aslında bu gösterge, TÜİK’in enflasyon verilerine göre çok daha gerçekçi diyebiliriz. Big Mac üzerinden yapılan hesabı, et, süt ve süt ürünleri üzerinden yaparsanız, göreceksiniz ki bu ürünlerde de en az bu oranlarda fiyat artışı yaşanmış.

SAĞLIKSIZ BESLENMENİN DİĞER ADI: SKİMPFLASYON

Marketlere gittiğinizde dikkatinizi çekiyordur, artık çok farklı ürünler var! Söz gelimi tavuk kemiği! Bırakın kırmızı eti, tavuk bile alamayacak durumda olan dar gelirliler, bu kemikleri kaynatıp, çorba ve yemeklerine lezzet katmaya çalışıyor. Bir örnek daha verelim, yağsız süt... Yağ oranı normale yakın sütlerin litresi en düşük 30 TL’yken bu sütler 20 TL’ye satılıyor. Bir bardağa doldurduğunuzda biraz süt katılmış su olduğunu net bir şekilde görüyorsunuz. Yine pek çok üründe, söz gelimi kokteyl sosislerde bileşimlere bakarsanız, anlayacaksınız ki ürün iyiden iyiye kalitesizleşmiş. Nişasta basılmış, gıda boyası eklenmiş salamlar bir başka örnek. Daha pek çok örnek verilebilir. Tüm bu ürünler, kaliteli ürünlere parası yetmeyen dar ve orta gelirliler tarafından mecburen satın alınıyor. Fiyatı biraz yükseltip kaliteyi dibe çekmek, yüksek enflasyon ortamının bir sonucu ve işte skimpflasyon denen de bu!

SATIN ALINABİLECEK KADAR AZ GRAMAJ

Süper marketlerde ve ucuzluk marketlerinde ambalajlı kırmızı et, süt ürünleri ve beyaz et ürünlerine dikkatlice baktığınızda, yarım kilodan 400 grama düşen gramajların yanı sıra 320 gram, 200 gram gibi gramajlara denk geliyorsunuz. Bu gramajlar küçük puntolarla yazıldığı için ilk etapta fark etmiyorsunuz, ancak birkaç kez satın alınca işin içinde bir iş olduğu anlaşılıyor. Bunun sebebi, marketin ya da üreticinin dolandırıcılığı falan değil, ekonomi yönetiminin bu ülkeyi içine düşürdüğü kriz. Bu düşürülen gramajlar sayesinde en azından orta gelirli kırmızı et tüketmiş gibi oluyor. Ya da peynir veyahut tavuk! Sorun şu ki, gramajı düşüreceğiniz seviyenin de bir sınırı var. Söz gelimi 200 gram ambalajlı tavuk döneri 100 grama düşürmek pek de mümkün olmasa gerek! Bu gramaj eksiltmeden sonra, üreticilerin yapacağı tek şey kalan azıcık kaliteyi de biçmek olacak. Mahfi Eğilmez’in vurgu yaptığı shrinkflasyon işte bu gramaj eksiltme meselesi...

AÇGÖZLÜLÜK ENFLASYONU MU, VERİ SAHTEKARLIĞINA KARŞI SAVUNMA MI?

‘Soğan mafyası’ saçmalığını hatırladınız mı? O günden bu yana hemen her üreticinin, aracının ya da perakendecinin buna benzer suçlamalarla karşı karşıya kaldığını gördük hep birlikte. Hem de bu saçma suçlamaları yapanlar, devletin üst düzey yöneticileri oldu. Tedarik zincirinin başından sonuna ekonomik aktörler ‘fırsatçı’, ‘komplocu’, ‘dolandırıcı’ etiketleri yediler. Uzun süreli ve yüksek seyreden enflasyonist ortamlarda, gerçekten de fiyatları enflasyonun çok üzerinde artıran firmalara, aracılara rastlanabiliyor. Bu tarz enflasyonu azdıran fiyat artışlarına ‘greedflasyon’ yanı ‘agözlülük enflasyonu’ ardı veriliyor. Ancak, bu Türkiye’de çok fazlaca rastlanan bir durum değil, zira Türkiye’deki temel sorun veri sahtekarlığı kaynaklı ve doğal olarak üreticisinden dağıtımcısına zincirin her noktasında resmi enflasyonun üzerinde bir zam yaparak, kar marjını bir ölçüde korumaya çalışan bir davranış biçimi gelişiyor. Buna da dense dense ‘gerçek enflasyon tahmini’ denebilir herhalde!

KARAMSAR OLDUĞU KADAR GERÇEKÇİ BİR RAPOR!

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) ‘Türkiye Ekonomik Görünüm Raporu’nun ikincisini yayımladı. Raporda, tüketimde beklenen geri çekilmenin gözlenmemesi nedeniyle, ilk rapordaki yüzde 3.7’lik büyüme tahmini revize edilerek 2023’te büyümenin yüzde 4.2 civarında olacağı öngörüldü. 2024’te büyümenin yavaşlayacağı ve yüzde 3.2, 2025’te ise yüzde 3.5 olacağı tahmini yapıldı. Politika faizinin 2024 yılında yüzde 45 ile zirve yapmasının beklendiği belirtilen rapora göre, enflasyonun bu yıl sonunda yüzde 40, önümüzdeki yıl sonunda ise yüzde 24 olması bekleniyor. Enflasyondaki düşüş sürecinde gereken politika önlemlerinin alınmaması halinde ise maliyetin istihdam ve toplumsal refahı olumsuz etkileyeceği tespiti yapıldı. Merkezi yönetim bütçe açığının ise milli gelire oranının 2024’te yüzde 5.9, 2025’te yüzde 4.3 olarak gerçekleşmesi öngörülüyor. Ekonomi yönetimine göre karamsar gibi görünse de, gerçek veriler dikkate alındığında iyimser bile sayılabilecek tahminler bunlar.

GOLDMAN SACHS’TAN ŞAŞIRTICI TAHMİNLER

Goldman Sachs uzmanları, TCMB’nin keskin bir hamleyle parasal genişlemeye geçiş yapabileceğini ve faiz oranlarının yıl sonuna kadar 20 puan düşebileceğini ileri sürdü. “Enflasyonun piyasaların fiyatladığından daha hızlı düşmesiyle birlikte, mevcut piyasa fiyatlamasının aksine, gevşeme döngüsüne yıl ortasında başlamanın erken olmayacağını düşünüyoruz” değerlendirilmesi yapılan rapordaki faiz indirimi beklentisi, TCMB’nin yüzde 36’lık enflasyon tahmininden daha iyimser bir enflasyon beklentisinin bulunduğuna işaret ediyor. Tabii Goldman Sachs tüm bu öngörüleri resmi verileri temel alarak yapıyor! Goldman Sachs, 12 aylık dönem için dolar kurunu ise 37 TL olarak güncelledi.

ÇİN MERKEZ BANKASI ZORDAKİ EKONOMİYE 1 TRİLYON YUAN LİKİDİTE SAĞLAYACAK

Çin Merkez Bankası Başkanı Pan Gonşen’e göre Çin Halk Cumhuriyeti, daha fazla fonu serbest bırakmak ve ekonomiye yardımcı olmak için şubat ayı başında bankalar için zorunlu karşılık oranını düşürecek. Pan yaptığı açıklamada, bankaların rezervde tutmak zorunda oldukları nakit miktarında yüzde 0.5 puanlık indirim yapılacağını ve bu indirimin piyasaya 1 trilyon yuan (139 milyar dolar) uzun vadeli likidite sağlayacağını söyledi. Zorunlu karşılık oranının düşürülmesi likiditeyi serbest bırakırken böylece bankalar müşterilerine kredi verebiliyor ve ekonomik büyümeyi desteklemek için daha fazla tahvil satın alabiliyor. Çin Merkez Bankası 2023 yılında bu oranı iki kez düşürmüş, son indirim eylül ayında gerçekleşmişti. Çin ekonomisinde işler iyi gitmiyor ve Çin Merkez Bankası ekonomiyi canlandırmak amacıyla, sürekli yeni düzenlemeler yapıyor.