- Kimyasal silah kullanımına dair tespitleri nedeniyle tutuklanan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı, adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın yargılandığı davanın üçüncü duruşması bugün Çağlayan'daki İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 'Silahlı terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına karar veren mahkeme heyeti, tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak, Fincancı'nın tahliyesine karar verildi.
Duruşma öncesi adliye önünde meslek odaları temsilcileri, CHP ve HDP milletvekilleri ile sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla 'Şebnem Hocaya özgürlük' başlıklı basın açıklaması yapıldı.
RELATED VİDEO
'TTB'NİN SAVUNDUĞU DEĞERLER YARGILANIYOR'
TTB Başkanı Fincancı'nın iki buçuk aydır tutuklu olduğu vurgulanan açıklamada, "Oysa ki bir duruşmaya bile çıkmaması gerekiyordu hocamızın. Yaptığı açıklama tamamen ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip, soruşturma dahi açılmaması gereken bir durumdu" tespiti yapıldı.
Soruşturma açıldıktan sonra, davet gelmesi halinde savcılığa gidip ifade vereceğini söyleyen Fincancı'nın bir sabah ev baskınıyla gözaltına alındığı hatırlatılan açıklamada, şöyle denildi:
"Bu davalar, soruşturmalar ne Şebnem Hoca'mızın kişiliğiyle ilgili açılmış davalar ne de Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerine açılmış davalar. Açılan bu davaların hepsinin geldiği yer Türk Tabipleri Birliği'nin savunduğu değerler. Bu değerlere saldırı söz konusu. Nitelikli, ücretsiz, herkese ulaşılabilir sağlık hizmeti, demokrasinin hakim olduğu, barışın hakim olduğu bir ülkeyi arzulayan, bunun için mücadele eden bir örgüte saldırı şeklinde yorumlamak lazım."
fincancidava-001.jpgDuruşmayı, kitle örgütlerinin yanısıra CHP heyeti de takip etti.
TTB: GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ
Duruşma öncesi Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de, "Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya, geleceğimize ve örgütümüze sahip çıkıyoruz" açıklamasında bulundu. Demokrasi ve hukuk açısından utanç verici bir dönemin sona ermesi için toplandıklarını belirten TTB temsilcileri, şu değerlendirmede bulundu:
"Dün, Ankara’da TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması için açılmış olan davanın duruşmasındaydık. Bu adliyelerin önünde bizlere bedel ödetme niyetinde olanlar şunu bilmeliler, tarihin çöp sepeti bu niyeti besleyenlerle doludur. Tamamen siyasi hedeflerle ve ayan beyan bir hukuksuzlukla sürdürülen bu sürecin artık sonlandırılmasını, hukuki hiçbir dayanağı olmayan kararlarla halen tutuklu bulunan Merkez Konseyi Başkanımız Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın derhal serbest bırakılmasını bekliyoruz.
Geldiğimiz noktada mevcut iktidar çevreleri topluma demokrasi ve halk sağlığı için yıkım dışında bir şey vaat etmemektedir. Bu yıkım, hekimlerin meşru örgütü olan TTB’nin yargı eliyle muktedirler tarafından baskı altına alınmasında, Merkez Konseyi Başkanı’nın keyfi ve hukuksuz bir biçimde tutuklanmasında kendini göstermektedir.
Bu süreci hep birlikte, dayanışmayla aşacağımızı, Şebnem Hocamızı özgürlüğüne kavuşturacağımızı ve yine hep birlikte hekimlik değerleri, mesleki bağımsızlık, toplumun sağlık hakkı, demokrasi ve özgürlük için mücadelemizi sürdüreceğiz. Geçmişte olduğu gibi bugün de kazanan, hekim meslek örgütümüz olacaktır."
DURUŞMA ÜÇ AVUKAT SINIRININ DEVAM ETMESİYLE BAŞLADI
Savunma avukatlarının önceki iki duruşmada büyük bir salona geçmeyi talep etmelerine rağmen bugünkü duruşma da küçük salonda yapılıyor. Bu nedenle çok sayıda izleyici ve gazeteci duruşmayı ayakta izlemek zorunda kaldı. Çağlayan Adliyesi önü de polis bariyerleriyle kapatırken, adliye çevresine çok sayıda çevik kuvvet polisleri konuşlandırıldı.
Mahkeme heyetinin de yerini almasıyla duruşma başladı. Savunma avukatları duruşma salonunun küçük olmasına yine tepki göstererek, mahkeme başkanına, "Bu ısrar neden?" diyerekten tepki gösterdi. Savunma avukatlarının da duruşmayı ayakta izlemek zorunda kalmadığına dikkat çekildi.
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren de "Adil yargılanma hakkını ihlal ediyorsunuz. Hem baro başkanı hem savunmayı yapan avukat olarak avukat sınırı konusundaki kararınızı geri almanızı, uygun koşullarda savunmanın yapılacağı salona geçilmesini bir kez daha talep ediyoruz" diyerek, bu duruma tepki gösterdi.
Savunma avukatı Özkan Yücel de, adliye önündeki polis yoğunluğuna tepki gösterdi. "Adliye önü teslim alınmış durumda. Hiç baktınız mı? Barikatlar kurulmuş, 'sen giremezsin, sen girebilirsin'. Sorumlusunuz. Adliyede gerçekten daha büyük salon yok mu? Hukuk adaleti temin etmek için vardır ama aynı zamanda vicdandır da" dedi. Mahkeme heyetine, hukuktan yana tavır koymalarını isteyen Özkan, "Bu kadar güvenlik önlemine ihtiyaç var mı? Kimden neyi saklıyorsunuz? Bu korku, bu önlem niye? Karl Marks'ın bir sözüyle size seslenmek istiyorum: 'Başlarını özgürleştirebilmek için önce kendinizi özgürleştirin'" çağrısı yaptı.
Savunma avukatlarının taleplerini reddeden mahkeme heyeti, Şebnem Korur Fincancı'ya beyanda bulunması üzerine söz verdi.
FİNCANCI: 'NEDEN Mİ HEDEFTEYİZ? İKİZDERE DE KIRMIZI PULLU BALIKLARIN DA HAKKINI SAVUNDUĞUMUZ İÇİN...
Geçtiğimiz duruşmada da, "Savunma değil beyanda bulunacağım" diyen Şebnem Korur Fincancı şöyle konuştu:
"Öncelikle herkese teşekkür ediyorum. Karar ne olursa olsun; bizi bir araya getiren bu duyguyu, yurttaşlık bilincini, kolektif varoluşu sağlamak önemli. TTB 70 yıl önce tam da bu amaçla ve anayasal güvenceyle kurulmuştur. Bu dava üzerinden yaratılmak istenen korku iklimi; ifade, düşünce ve bilim özgürlüğüne yasak anlamına gelmektedir. Ama nafile! Korkunun ecele faydası yok! Bizim örgütümüz TTB'dir. TTB neden mi hedefte? Herkese nitelikli, ücretsiz, eşit sağlık hizmeti istediği için... Toplumsal, koruyucu sağlık hizmetlerini öncelediği için... Sağlığın ticarileştirilmesine ve özelleştirilmesine karşı çıktığı için. Kışkırtılmış sağlık politikalarına, sağlıkta şiddete, çalışma barışını bozan uygulamalara, adrese teslim kadrolaşmaya karşı çıktığı için... Ekolojik yıkıma ve krize karşı her türlü canlıya sahip çıktığı için."
Tutuklanan belgesel yönetmeni Sibel Tekin'in iddianamesini de kendisi hakkında iddianameyi hazırlayan savcının hazırladığını düşündüğünü söyleyen Şebnem Korur Fincancı, "Çünkü o savcı da bana işimi öğretmeye çalışmıştı. Meğer o savcı belgesel çekmeyi de biliyormuş" dedi.
EMRE İTAAT ETMEK KİMSEYİ SORUMSUZ KILMIYOR
Eski ülkü ocakları başkanı Sinan Ateş cinayetini de hatırlatan Fincancı, savunmasını şöyle tamamladı: "Gencecik bir akademisyen (Sinan Ateş), mahallerde uyuşturucu satan, 35 yıl hüküm giyen bir taraftan öldürüldü. Bu ülkede, insan öldürmek failleri cezaevinde tutmaya yetmiyor ama bilimsel görüşünü vermek insanların cezaevine girmesine neden oluyor. Çıkar karşılığı bu ülkenin yazgısını birilerinin ellerine teslim eden gerçek vatan hainleri de yargılanacak. Emre itaat etmek kimseyi sorumsuz kılmıyor. Bizim karşı duruşumuz da budur; kötülük hiç kimseye bulaşmasın diye."
Financı'nın savunmasının ardından salondaki izleyiciler alkışladı.
TÜRKDOĞAN: TMK 7/2 UYGULANMIYOR
Mahkeme müdafi avukatlarının beyanlarıyla devam etti. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, müvekkilinin tutuklu yargılanmasıyla anayasanın 18. maddesinin ihlal edildiğini söyledi. Türkdoğan, Fincancı’ya yöneltilen 'örgüt propagandası' (TMK 7/2) suçlaması yönünden anayasaya aykırılık talebinde bulundu ve "Bu ülkenin anayasası, taraf olduğumuz yasalar uygulanmayacaksa çok ciddi bir sorunumuz var demektir. 2019'da TMK 7/2'ye ekleme yapıldı, 'düşünceyi açıklamak suç oluşturmaz' diye. Bu niye uygulanmıyor da Şebnem Korur Fincancı burada yargılanıyor?"
Anayasa'nın 37'inci maddesine atıfta bulunan Türkdoğan, mahkemenin tabii hakim ilkesinin gerekliliklerini yerine getirmediğini vurgulayarak, bu yönden de anayasaya aykırılık itirazında bulundu. Bu itirazların ciddiye alınması gerektiğini ifade eden Türkdoğan, AİHM’in Polonya hakkındaki kararlarını hatırlatarak, "İktidarın siyasi kazanım elde etmek amacıyla yaptığı tüm bu yargılamalar AİHM'den dönecektir" değerlendirmesinde bulundu.
"Devlet vatandaşına tuzak kuramaz" diyen Türkdoğan, savunmayı raporlar, Anayasa Mahkemesi ve taraf olunan uluslararası yasa ve sözleşmelere atıf yaparak yaptığını söyledi. İktidarın yargı üzerinde baskısının olduğunu ifade eden Türkdoğan, Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş kararlarını örnek olarak sundu ve "Katolog suç yok ortada ama müvekkilimiz tutuklu" dedi.
Siyasi iktidarın niyetinin, özel yetkili mahkemeleri getirmek olduğunu anlatan Türkdoğan, anayasaya aykırılık talebine ilişkin 13 sayfalık dilekçesini yazılı olarak mahkemeye sundu. Türkdoğan, Fincancı’nın beraatını, mahkeme aksi kanaatte ise tutukluluğuna son verilmesini istedi.
AVUKAT YILDIRIM: SUÇ UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR
Üç duruşmada da davanın anayasaya aykırılığını anlattıklarını belirten Avukat Hülya Yıldırım, "Tüm bunlara karşın ısrarınız, kararların siyasi olduğunu gösteriyor. Biz de ısrarcıyız, suç unsurları oluşmamıştır. Sinan Ateş cinayetinde şüpheli olan bir kişi, cinsel saldırı faili bir kişi serbest bırakılabiliyorken Şebnem Korur Fincancı’nın salıverilmesinde mahkeme kamuya yönelik nasıl bir tehlike görüyor?" sorusunu yöneltti.
Öte yandan duruşma sırasında koridorda bulunan çok sayıda polisin telsiz sesinin gelmesine izleyiciler ve avukatlar tepki gösterdi. Avukat Meriç Eyüpoğlu, telsiz seslerinden dolayı konsantre olamadığını söyledi.
AVUKAT EYÜPOĞLU: KARŞIMIZDA ÂDETE BİR KARA DELİK VAR
Duruşma tarihlerinin kısa aralıklarla verilmesine dikkati çeken Avukat Meriç Eyüpoğlu ise şunları söyledi: "Sanırım bu son savunmam olacak. O kadar çok hukuka aykırılık oldu ki yaz yaz bitmedi. Adeta bir kara delik var karşımızda. Ne desek boşluğa düşüyor. Baştan sona hukuka aykırılıkları yaşadık. Şebnem Korur Fincancı'nın ifadesini almadan önce davaname hazırlayan, sonra iddianameyi hazırlayan savcı, ne olur ne olmaz diye TTB Merkez Konseyi üyeleri için bir de 'örgüt üyeliği' soruşturması başlatıyor. Biz böyle savcıyı anmayalım da ne yapalım?".
Önceden mütaalanın hazırlanmış olduğunu belirten Eyüpoğlu, bunun adil yargılama ve en temel insan haklarına aykırı olduğunu ifade etti ve ekledi: "Savcının deliller dahi tartışılmamışken, önceden hazırladığı mütalaa ile davaya gelmesi adil yargılamaya da etik ilkelere de aykırıdır. HSYK'ye disiplin ve görevi ihlalden başvuracağız."
Avukat Özkan Yücel ise şu savunmayı yaptı: "Size adına hukuk denilen, helvadan yapılan puttan bahsedeceğim. Siyaset, yargı eliyle toplumu dizayn ediyor. Size de aynı şeyleri söylüyorlar. (Mahkeme heyetine hitaben) İstenmeyen kararları veren hâkim, savcıları al, gönder, sür. Bunlar sizin için parmak sallama anlamına gelmiyor mu? O şov devam ediyor. İlk duruşmada söyledik. Bu olmaz dedik. Cumhuriyet savcısına 'Mütaalan nedir?' diye sormadınız. Bugün de aynı şeyi yaptınız. Hukuk böyle bir şey değil. 3 aydır tutuklu. Ne karar vereceksiniz acaba? Bu sessizliğinizden korkuyoruz. Adil bir kararın çıkacağı konusunda endişeliyiz. Umarım utanmak zorunda kalırız. Biz sizinle hukuk üzerinden konuşuyoruz. Bu sessizliğiniz teslimiyet sessizliği gibi geliyor. Size Venedik, AİHM kararlarını sunduk. Tutukluluğa devam derseniz madalya olarak boyumuz da taşırız ama hukuku zedelemiş, yaralamış olursunuz. İlk duruşmada daha beraat kararı vermeniz gerekiyordu. Bir an önce müvekkilin beraatini karar verin ve bu şov bitsin" dedi.
DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Daha sonra son sözleri sorulan Şebnem Korur Fincancı "Bitmedi sürüyor o kavga ve sürecek, yer yüzü aşkın yüzü oluncaya dek" dizelerini okuyarak, beyanını tamamladı.
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, 'silahlı terör örgütü propagandası yapmak' suçlamasıyla 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına hükmetti. Tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak, Fincancı için tahliye kararı verildi.