Verileriyle eleştirilerin odağında olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine (nisan-haziran dönemi) ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) sonuçlarını 2 Eylül'de açıkladı. TÜİK'e göre, Türkiye ekonomisi geçen yılın aynı çeyreğine kıyasla yüzde 2,5 büyüdü. Yılın ikinci çeyreğinde büyümede bir yavaşlama yaşanırken, büyümenin topluma nasıl yansıdığı ise tartışmaların başında geliyor. Yoksullar daha da yoksullaşırken, sosyal, siyasal ve ekonomik kriz daha da derinleşiyor. 

Aynı zamanda iktisatçı olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Sezai Temelli, ülke ekonomisinin durumu ile olası çıkış yollarını değerlendirdi. 

'YÜZDE 85 YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA'

Türkiye ekonomisinin ciddi bir kriz içerisinde olduğuna dikkati çeken Temelli, iktidarın buna karşı "hayal sattığını" söyledi. Hükümet yetkililerinin krizin olmadığına dair söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını dile getiren Temelli, "Her şey yolundaymış gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. Ama bu gerçek değil. Çünkü ekonomi gerçek anlamda bir krizde. Krizin etkilerini görmek için sokağa çıkmanız gerekiyor. Sokağa çıktığınızda işçiler, emekçiler ve yoksul halkla karşılaşırsanız. Bugün nüfusun yüzde 85'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yaşamın her alanında katlanmış bir ekonomik kriz var” dedi. 

'YÜZDE 1 SERVETİNE SERVET KATIYOR'

Eylül Ayında Kiralar Yükseldi: Türkiye'de En Pahalı 20 İl Açıklandı Eylül Ayında Kiralar Yükseldi: Türkiye'de En Pahalı 20 İl Açıklandı

Ülke kaynaklarının ülkede bir gruba aktarıldığına dikkati çeken Temelli, "Faizler düşerken de kazanıyorlar, çıkarken de kazanıyorlar. Bu bazen ihale yoluyla, bazen hazine arazileri yoluyla, bazen ucuz kredi yoluyla, bazen işçinin hakkının gasp edilmesi yoluyla ya da bütçe hakkının gasp edilmesi yoluyla aktarılıyor. Bu kesimin refahında hiçbir gerileme olmadığı gibi servetlerinde giderek artışların sürdüğünü görüyoruz. Bu kesim ülkenin nüfusunun ancak yüzde 1'idir. Kaç ailedir derseniz; ancak 85 milyonluk ülkede yüz bin kişilik bir kesime denk geliyor" şeklinde konuştu. 

'ÇÖKTÜRME PLANI' VE EKONOMİK KRİZ BAĞI  

Ekonomik krizin Kürt sorununun etrafında yaşanan gelişmelerle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Temelli, 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan “Çöktürme Planı” sonrası ekonominin de çöktürüldüğünü kaydetti. Temelli, "Sadece 10 yıllık bir analiz bile bize temel nedeni gösteriyor. 2014 yılında dönemin başbakanı Erdoğan, '2023'e geldiğimizde kişi başına gelir 25 bin dolar olacak' diyor. Ekonomiyle ilgili çok olumlu vaatlerden bahsediyor. Oysa 10 yıl geçiyor bu perspektifin neredeyse yarısına bile ulaşamamış bir ekonomiden bahsediyorsun. 10 yıl önce Kürt meselesinde demokratik çözümü noktasında gelişmelerin önünü açmak yerine bütün bu gelişmelerin önünü tıkayacak bir plan hazırlandı” diye kaydetti.

'DEMOKRASİ OLMADAN EKONOMİ DÜZELMEZ' 

Ekonominin çökmeye başlamasıyla birlikte insanların sofrasındaki ekmeği dahi koruyamaz hale geldiğine dikkati çeken Temelli, "Asgeri ücret açlık sınırını altında. 10 yılda gelmiş olduğunuz bu tablonun birinci nedeni nedir? Akıl almaz bu yönetim halidir. Çözüm sürecinden kaçan ve savaşa kilitlenen bir aklın eseridir. Ülkenin kaynaklarının büyük bir bölümünün silaha ve savaşa ayrıldığını görüyoruz" şeklinde konuştu. 

Ekonominin "demokratikleşmeyle" düzelebileceğini vurgulayan Temelli, "Ekonominin demokratikleşmesi nedir? Topluma ait kaynakların toplum yararına yeniden dağıtılmasıdır. Oysa burada topluma ait kaynaklar gasp ediliyor. Savaş baronlarının emrine, sarayın emrine tahsis ediliyor. Sonuç olarak yaşanamaz ülke durumu ortaya çıkıyor” dedi. 

'KRİZ ŞİDDETİ DOĞURUYOR'

Ekonomik krizden en çok etkilenen kesimlerin durumuna değinen Temelli, "Bu, çocuklarımızı, yetişkinlerimizi, hastalarımızı ve engellilerimizi en fazla etkileyen durum. Çünkü toplumun en mağdur kesimi, açlıkla sınanacak hale getirilmiş. İnsanlar yeterince beslenemiyor. Toplumsal barışı ortadan kaldıran gerilimlerin yükseldiğini izliyoruz. Her türlü şiddeti artık günlük vakalarının içinde yaşıyoruz. Çünkü geçinememe hali şiddeti besleyen unsurlardan biri. Beslenemeyen, barınamayan, sürekli ekonomik baskının altında ezilen kitleler, bu şiddet girdabının içine sürükleniyorlar” ifadelerini kullandı. 

Temelli, "Ekonomik nedenlerden dolayı artık bir aileyi ayakta tutmanın mümkün olamayacağını görüyoruz. Yaşlıların bakım meselesi giderek sorun olmaya başladı. Engelli yurttaşlar zaten istihdam olanağından yoksunlar. Başka istatistik, üzülerek söyleyelim; intiharlar giderek artıyor. Özellikle genç intiharların arttığını görüyoruz. İnsanların bunalıma girmesi, intihara sürüklenmesi ekonomik koşullarla çok alakalı" dedi.  

HAVUZU BOŞALTAN 3 MUSLUK!

Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in kamuoyu ile paylaştığı plan ve programların ekonomik krizi ortadan kaldıracak düzeyde olmadığının altını çizen Temelli, şunları söyledi: "Ellerinde sağlıklı bir ekonomik model yok. Ekonomik model olması da mümkün değil. Bu biraz havuz problemine benziyor; yani havuzu dolduran bir musluk, boşaltan 3 musluk var. Havuzu dolduran bir musluk, işte milletin gırtlağına çökmüşler. Emekçinin haklarını gasp edip, onu havuza boşaltıyorlar. 3 musluk ise havuzu boşaltıyor. İşte bir musluk savaşa giden harcamalar, bir musluk saraya giden harcamalar, bir musluk sermayeyi karlılığına giden harcamalardır." 

'EN AZ YÜZDE 5'LİK BÜYÜME OLMALI'

Ekonominin ayakta kalabilmesi için en az yüzde 5'lik bir büyümenin olması gerektiğini söyleyen Temelli, en son açıklanan rakamlara işaret etti. Temelli, "Son açıklanan rakamlar yüzde 2,5 bir büyümeyi gösteriyor. Yani yüzde 5 hedefinin çok çok altına düşmüş durumda. Bu da çok daha büyük bir sorunu, yani durgunluk (stagflasyon) sorununu karşımıza çıkartacak. İstikrarlı bir ekonomiye ulaşmasını sağlayacak bir büyüme değil. O yüzden bu büyüme aslında bir işsizliğe, durgunluğa işaret ediyor. Önümüzdeki süreçte ülke ekonomisinin yüzde 2,5 büyüme bandında kalması ülkenin küçülmesine de karşılık gelecek. 2,5 diyorsunuz, 1,5 milyon nüfus artışı söz konusu ise net büyüme yüzde 1'e denk gelir. Yüzde 1 büyüme bir ülke açısından krize denk gelir” şeklinde konuştu. 

'ENFLASYONU DÜŞÜREMEDİLER'

"Türkiye'de ‘yağmurdan kaçarken doluya tutulma’ hali söz konusu olacak" diyen Temelli, şunları kaydetti: "Enflasyonla mücadele programı başarısız olmuştur. Merkez Bankası yıl sonu hedefini sürekli değiştirmek zorunda kalıyor. Faizleri Ağustos ayında düşürmeyi planlıyorlardı. Düşüremediler. Hatta yıl sonuna kadar da düşürmeyi başaramayacaklar. 2025'te yüzde 10'lara doğru çekmek, 2026'da tek haneye düşürmek gibi bir projeleri vardı. Bunun gerçekleşmeyeceği ortaya çıktı. Şimdi hem enflasyon söz konusu hem de enflasyonla mücadele edelim diye ekonomiyi daraltan bir ikinci kriz hattı ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

'ÇÖZÜM İKTİDARIN DEĞİŞMESİ'

Ekonomik kriz ve diğer sorunların çözülmesi için iktidarın değişmesi gerektiğini belirten Temelli, "Çünkü bu iktidar artık gidişatı tersine çevirebilecek bütün araçlardan yoksun kaldı. Dolayısıyla yapmış olduğu ittifakla ve kurgulamış olduğu hükümet sistemiyle bugün artık dönülmez bir yola girmiştir. Bir çıkmaz sokakta sürekli duvara çarpa çarpa ülke ekonomisini de perişan etmiştir. Toplumu da perişan etmiştir. Bu iktidarın ortaya koyacağı ekonomik politikalarıyla işlerini düzelmesini beklemek tam hayaldir" diye belirtti. 

'DEMOKRASİ CEPHESİ' VURGUSU

Temelli, iktidarın değişmesi için mücadele verilmesi gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti: "Toplumsal muhalefet ve siyasi muhalefet, mutlaka bu konuda yoğunlaşmalı. Biz bunun öncülüğünü yapmak konusunda kararlıyız. Bütün toplumu yan yana gelmeye davet ediyoruz. Büyük bir toplumsal ittifakın, büyük bir barış siyaseti ve ekonomik barışla buluşabileceği ittifakı ilmek ilmek örmeliyiz. Bunun için yol olmalıyız. Bu iktidardan sonrasını kurgulamak, bu iktidardan sonrasını dizayn etmek ve inşa etmek bütün toplumsal ve siyasi muhalefetin önceliği olmalıdır. Herhangi bir partinin programı ya da bir seçim rekabetiyle değil. Gerçekten büyük bir demokrasi cephesinde buluşmayla yol alınabilir. Düze çıkabilmek adına böyle güçlü toplumsal bir ittifaka ihtiyaç vardır. Ekonomide bir iyileşmenin başarıya ulaşmasını istiyorsanız hukuk alanında da bir iyileşme olmalı. Tecrit sonlanmalı, siyasi tutsaklık sona ermeli. Acil sorunları hızla çözebilecek bir programda ortaklaşmak gerekiyor. Bizim bütün çabamız bu yönde” diye konuştu.

MA / Mehmet Aslan