Nesrin Nas, Erdoğan Aydın, Fikri Sağlar ve Ahmet Faruk Ünsal ile "Çetele" programında siyasilere dönük saldırılar ve politikanın gündemi konuşuldu. ARTI TV'de canlı olarak ekrana gelen program sırasında Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ahmet Davuoğlu'nu ziyareti ve sonrasındaki basın toplantısı da gerçekleşti.

Programda bu ziyarete ilişkin değelendirmeler de yapıldı.

'TAM DA BAHÇELİ'Yİ RAHATSIZ EDEN ŞEY BU'

Nesrin Nas, "Bunun önemli bir ziyaret olduğunu düşünüyorum. Yeni sistemde bir ana muhalefet yok ama en büyük parçasının şiddet karşısında, ki Kılıçdaroğlu'nun kendisi de şiddete uğrayan bir lider olarak, bu ziyareti yapması, bu mesajı vermeleri, birlikte olmaları önemli. Tam da Bahçeli'yi rahatsız eden şey bu zaten" diyerek şöyle devam etti:

"Önce güvenlik devletini birlikte kurdular Bahçeli'nin ititşiyle, güvenlik devleti kurarak tüm baskı ve propaganda araçlarını ellerine aldılar. Bu kutuplaştırma ve ayrıştırma araçlarını da ellerinde tutmaları demek. Bu nedenle Erdoğan ve Bahçeli asker ve yargının desteğiyle kaybetmelerini önleyecek bir yapıyı tahkim etmeye çalışıyorlar. Bu sayısal çoğunluğu elde etmeye yönelik değil, karşı tarafı eksiltmeye yönelik bir yapı. Yani muhalefetin birbiriyle yan yana gelmesini önleyecek, birbiriyle konuşamaz hale getirecek ve onları parçalayacak bir takım araçları devreye sokarak bunu yapmayı hedefliyorlar.

Çandar: Dış politika, Ortadoğu gerçeğine uygun yeniden düzenlenmeli Çandar: Dış politika, Ortadoğu gerçeğine uygun yeniden düzenlenmeli

'BU BİR EŞİK; YA TÜRKİYE'Yİ KARANLIĞA GÖTÜRECEK YA DA AYDINLIĞA KAVUŞTURACAK'

"HDP'nin kapatılması talebi ve bununla birlikte CHP ve İYİ Parti'ye de teröre yardım ve yataklıktan soruşturma açılsın demesi, Bahçeli'nin, tam da bunu hedeflediği içindir. Bu nedenle muhalefetin şiddete karşı, HDP'nin kapatılmasına karşı, HDP'lilere yönelik fezlekeye karşı, 6-8 Ekim iddianamesine karşı alacağı tutum, Türkiye siyasetinin geleceğini belirleyecektir. O nedenle çok kritik bir eşikte olduğumuzu düşünüyorum. Bu bir eşik. Bu eşik Türkiye'yi ya karanlığa götürecek, ya aydınlığa kavuşturacak. Bütün araştırmalarda muhalefeti tarif ederken '52'ye ulaştı, 53'e ulaştı' deniliyor. Bunu yaparken de HDP oylarını hep burada sayıyorlar. Bir yandan HDP'yi orada sayacaksınız ama diğer yandan HDP'ye yönelik her türlü baskı, şiddet karşısında kafanızı öne eğeceksiniz. Böyle bir muhalefetin topluma güven vermesi mümkün değil. O açıdan bugünkü ziyreti çok önemli buluyorum, yol açıcı olarak görüyorum. Merkezi bir güç oluşturmak yerine Türkiye'nin reel sorunlarının konuşulmasına ve siyasete bir alan açabilirler."

'BU ŞEKİLDE ALTENATİF BİR MERKEZ İNŞA ETMEK MÜMKÜN DEĞİL'

Erdoğan Aydın da "Gerçekten de böyle bir sıkışıklık içerisindeyiz" diyerek şu ifadeleri kullandı:

"Bu ziyareti ben de çok önemsiyorum. Bu ziyaretin HDP'nin karşılaştığı hukuksuzluklar karşısında da aynı cesaretle kendini yenilemesi lazım. Bu şekilde alternatif bir merkez inşa etmek mümkün değil. Hatta AİHM Büyük Daire kararı karşısında bile oturup, örneğin İYİ Parti'de önemli bir temsilcinin kalkıp insanların isimlerinin üzerinden bile bilinçli bir bölücülüğü, ayrımcılığı kışkırtması gibi maalesef nahoş örneklerle karşılaştık. Aslında bu ziyaretten muhalefet partilerinin bütünün birlikte ve hukusuzluğa karşı daha net bir sözünü duymak isterdim doğrusu."

'TÜRKİYE'DE SİYASETİN DİLİNİ SERTLEŞTİREN DEVLET BAHÇELİ DEĞİL, SAYIN CUMHURBAŞKANI'

Ahmet Faruk Ünsal, ziyaret sırasında sadece Bahçeli'nin eleştirilmesine karşı çıktı:

"Bence de çok kıymetli bir ziyaretti, verilen mesajlar da önemliydi ama ben gerek Kemal Bey'in, gerekse Ahmet Davutoğlu'nun verdiği mesajlarda Türkiye muhalefetinin genel hastalığından kurtulamamış bir tarz olduğunu tekrar üzülerek müşade ettiğimi ifade etmek isterim. Türkiye'de siyasetin dilini sertleştiren Devlet Bahçeli değil. Devlet Bahçeli kim? Yüzde 7-8'lik bir siyasi parti. Nihayetinde Meclis'teki milletvekili sayısı belli. İktidara eklemlendiği için iktidarın nimetlerinden yararlanıyor. Böyle küçük bir cesamete sahip olmasına rağmen bütün sistemin suçunun Bahçeli'ye yıkılarak onun doğrudan muhatap alınması, gerek Kılıçdaroğlu, gerek Davutoğlu tarafından hedefin doğru konulmadığı anlamına gelir. Türkiye'de siyaset dilini zehirleyen sayın Cumhurbaşkanının kendisidir. Siyaseti sertleştiren sayın Cumhurbaşkanının kendisidir. Eğer sistemde bir tıkanıklık varsa bunu tıkayan sayın Cumhurbaşkanının kendisidir."

'TÜRKİYE TEOKRATİK MONARŞİ İLE YÖNETİLİYOR'

Fikri Sağlar da "Dilerdim ki bütün siyasi partiler aynı anda birleşerek hemen benzeri ziyaretleri yapsalardı. Sayın Selahattin Demirtaş tutuklanıp cezaevine konulduğu zaman sayın Kılıçdaroğlu'na bu doğrultuda bir öneride bulunmuştum, 'Gidip ziyaret edin çünkü bir partinin genel başkanıdır. Tutukludur ama masumiyet karinesine göre suçlu değildir. Dolayısıyla siyasi partilerin dayanışması demokrasi adına önemlidir. Eğer siz demokrasiyi benimsemişseniz ona uygun davranmalısınız' diye önermiştim zamanında ve nitekim de ben gitmiştim. Üç senedir söylüyorum, Türkiye'de rejim değişti. Eski düzen devam ediyor sanıyolar ama Türkiye teokratik monarşi ile yönetiliyor. O yüzden Türkiye'nin kaynaklarını bir grup insan istediği gibi kullanıyor" diyerek görüşlerini dile getirdi.