CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da; Maltepe Ekonomi Forumu'nda konuştu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, liyakata aykırı atamalarla yozlaşmanın arttığına dikkat çekti.

Devletin saydam olması gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Siyasetçi devleti yönetmeye kalkıyorsa hesap vermesi lazım. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız, başkanı ana muhalefet partisinden olacak, yürütme organı harcamaların hesabını muhalefete verecek” dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamasından satır başları şöyle:

"Sorunları birlikte ve beraber aşmak zorundayız. Sorunları aşarken; bilimi, aklı, mantığı, uygulamaları, dünyayı iyi sorgulamak zorundayız. Önemli olan biz bu sorunları nasıl aşacağız? Neler yaparsak biz bu sorunları rahatlıkla aşabiliriz? Ekonomide ciddi bozulma olduğunu biliyoruz. Bütçe açığımız, dış ticaret açığımız, işsizliğimiz, hayat pahalılığı var. Üç temel adımdan ya da kuraldan söz ediyoruz. ‘Yeni kadrolar, yeni kurallar, yeni kurumlar’ diyoruz. Biz bu üç adımı atarsak önemli sonuçlar elde etme konusunda önemli bir merhaleyi aşmış, yakalamış olacağız.

SADAKATTEN YOLA ÇIKARAK BELLİ KİŞİLERİ KADROLARA TAŞIRSANIZ, BUGÜNKÜ YOZLAŞMA TABLOSUNU ÖNÜMÜZE ÇIKARIR

Yeni kadrolardan kastımız, devlette liyakatin olmasıdır. Yani işi ehline teslim etmektir. Eğer siz, Merkez Bankası yönetimine veya herhangi bir yönetim kurulu üyeliğine bir arkeoloğu atarsanız; bu olmaz. Banka yönetim kuruluna bir sporcuyu, güreşçiyi atarsanız, bu olmaz. Her bir kişinin bilgisi, birikimi, ağırlığı kendi alanında olursa o kendini hissettirebilir. Yeni kadrolardan kastettiğimiz, devletin yeniden yapılanmasında liyakat sisteminin yani işi ehline teslim etmenin kural olarak benimsenmesidir. Bu kuralı uygulamada, yasalarda hayata geçirmemiz lazım. Bugün; devlette, bürokraside var olan çürümenin, yozlaşmanın temel nedeni liyakat sisteminin yok edilmesidir. Bilgiye, birikime değil yani işi yapana değil; sadece belli bir kişiye sadakatten yola çıkarak belli kişileri belli kadrolara taşırsanız, sonuç bugünkü yozlaşma tablosunu önümüze çıkarır. Buradan kurtulmamız lazım.

BİR DEVLETİN SAYDAM OLMASI LAZIM

Yeni kurallardan kastettiğimiz, bir; devletin saydam olması lazım. Ben vergi ödüyorsam, vergilerin nereye harcandığını bilmem lazım. Bugün adeta bürokrasi kapalı bir kutu gibi. Soruyoruz, şehir hastanelerini kaça yaptınız? ‘Ticari sır.’ Yolu, köprüyü kaça yaptınız? ‘Ticari sır.’ Kardeşim parasını ben ödüyorsam nasıl ticari sır oluyor? Devlet yönetiminde şeffaflık, temel kurallardan birisi. İkinci kural, siyasette hesap verilebilirlik. Siyasetçi eğer devleti, bürokrasiyi yönetmeye kalkıyorsa kesinlikle hesap vermesi lazım. Hesap vermenin onurunu yaşaması lazım, siyasetçinin. Burada iki temel kuralımız var. Birisi; bizim hem İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi'nde, hem de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem modelini açıklarken ifade ettik. Kesin Hesap Komisyonu. Yani harcanan bütçenin, harcandıktan sonra paranın nereye harcandığını gösteren yasanın adına kesin hesap kanunu diyoruz. Kesin hesap kanunu, parlamentoda çok tartışılmaz, hep geleceğin bütçesi tartışılır. Oysa; paranın nereye harcandığını, hedeflerin ulaşılıp ulaşılmadığını, kesin hesap kanunu belirler. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız, Plan ve Bütçe Komisyonu dışında; başkanı ana muhalefet partisinden olacak, yürütme organı parlamentoda, yaptığı harcamaların hesabını muhalefete verecek. Bu belki AB uygulamalarında da bir ilk olacak. Temel nedeni, yürütme organının yaptığı harcamalar dolayısıyla yasama organına hesap verebileceğini bilmesidir. Komisyonda, yani uzmanların da bulunduğu bir komisyonda; yürütme organının yasama organına hesap vermesidir. Bu komisyonun bir başka önemi; ‘Ben nasıl olsa hesap vereceğim’ diyecek ilgili bakan, bürokratlar da orada hazır olacaklar, kesinlikle yolsuzlukların önlenmesi konusunda da önemli kilometre taşıdır, Kesin Hesap Komisyonu. İkincisi, Sayıştay. Uluslararası kurallara göre denetim yaparsa o zaman sağlıklı raporlar TBMM’ye gelmiş olur. Biz, Sayıştay’ın da yapısını değiştirerek, Uluslararası Sayıştaylar Birliği’nin öngördüğü temel kurallara göre Sayıştay’ın denetim yapmasını sağlayacağız. Bunun raporları da parlamentoya gelecek. Üçüncüsü, israf. Yürütme organı, en tepeden başlayarak bir genelge çıkaracak. İsrafın kesinlikle yasaklandığını öngören kuralları, bürokrasiye duyuracak. İsraf konusunda yürütme organının duyarlı olmasının temel nedeni, siyasetçi ile vatandaş arasındaki güveni inşa etmektir. Ben vergi veriyorum, ama benim vergimi harcayan yürütme organı dikkatli davranıyor, israfı engelliyor. O güveni sağlamış olacağız. Dördüncüsü, Siyasi Ahlak Kanunu. Artık siyasetin de yozlaşma zincirini kırması lazım. Siyasetin ahlaklı, erdemli, hesap verilebilir konumda olması lazım. O nedenle, Siyasi Ahlak Kanunu çıkaracağımızı taahhüt ettik. İkinci önemli ayağı, kurallar bu.

ÖDEDİĞİM VERGİLERİN HESABINI SORAMIYORSAM O ÜLKEDE DEMOKRASİ YOKTUR

Yeni kurumlar veya var olan kurumların daha sağlıklı işleyişi. Bir; Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız. Bir ülke kendi geleceğini planlayamıyorsa, o yürütme organının veya o ülkenin ekonomide başarılı olması, büyük başarılara imza atması mümkün değildir. Kaynakları verimli kullanması mümkün değildir. Planlama olacak ki savurganlık sona ersin, kaynaklar en verimli alanlarda kullanılabilsin. İkincisi, Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. Eğer ben vergi ödüyorsam, yeni doğan çocuk vergi ödüyorsa, en yaşlımız vergi ödüyorsa; biz ödediğimiz vergilerin nereye harcandığını bilmek zorundayız. Vergilerin sağlıklı, adil bir şekilde toplanıp toplanmadığını bilmek zorundayız. Ulusal Vergi Konseyi kurulmalı, her yıl vergilerle ilgili bütün ayrıntıları bir rapora bağlamalı ve Resmi Gazete'de yayınlamalı. Merak eden herkes; ister üniversite kesimi, ister iş adamları, esnafı, çiftçisi, işsizi, sendikası girecek, orada vergilerin ne olduğunu ne kadar vergi alındığını; bütün ayrıntıları orada öğrenecek. Böylece toplum olarak ödediğimiz vergilerin hesabını sorma bilincini yakalamış olacağız. Bu demokrasinin güçlenmesi demektir. Ben ödediğim vergilerin hesabını soramıyorsam veya sormuyorsam o ülkede demokrasi yoktur. Kimse kusura bakmasın.

Bir başka yeni kurum, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu. Yeni bir kurum olarak ortaya çıkacak. Dolayısıyla demokrasinin güçlenmesi, hiç kendini öteki hissetmemesi için bir kurum. Kurumun kurallarını yerine getirmesi konusunda, bu kurum yetkili olacak.

İNSAN ONURUNU KORUYACAĞIZ

Dördüncüsü, Aile Destekleri Sigortası Kurumu. Madem bir sosyal devletiz, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmemeli. Yardımı onları sıraya dizerek, yoksulluğunu afişe ederek yapamazsınız. 1971 yılında parlamentoda kabul edilen, aile destekleri sigortası olarak adlandırılan uygulanmadı. Nedeni, yoksulluğu siyasete malzeme etmek. Yoksulun onuruyla oynamak. Elli yılı aşkındır uygulanmayan bu sigorta dalını uygulayacağız, insan onurunu koruyacağız.

Var olan kurumlar var. Sıcak siyasetin büyük ölçüde yozlaştırdığı kurumlar var. Merkez Bankası'nı gerçekten bağımsız kılacağız. Asıl görevine dönecek. Fiyat istikrarını sağlayacak. Kamu İhale Kurumu'nu yeniden yapılandıracağız. BDDK, SPK bunları da yeniden ehil insanları getirerek, bu kurumları yeniden inşa edeceğiz. Bugün tamamen bir tarafa atılan Ekonomik Sosyal Konsey'i yeniden inşa edeceğiz.

Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok

Yeni kadrolar, yeni kurallar, yeni kurumlar. Bunları yaptığımız zaman Türkiye kalkınır mı? Hayır. Bir şey daha yapmamız lazım. Bu kurumlarda, görev alanların belli bir strateji içinde hedefe kilitlenmesi lazım. Yoksa, hedefe kilitlenemezler.

Stratejinin de dört ayaklı olması lazım. Bir, demokrasi. Demokrasi yoksa can ve mal güvenliği yoktur, medya özgürlüğü, adalet yoktur, yabancı sermaye de yoktur. Demek ki, stratejinin en temel ayaklarından birisi ülkede demokrasiyi inşa etmek.

İkincisi üreten Türkiye. Özellikle sanayi ve teknolojide, katma değeri yüksek ürün üretmeye kilitlenmesi lazım Türkiye’nin. Üretemezseniz söz sahibi olamazsınız. Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu üniversitelerin bilgi üretmesidir. Üniversitelere sıcak siyasetin girmemesi ve her türlü düşüncenin özgürce tartışılması lazım. Bunu yapabilirsek Türkiye büyür.

HAKÇA BÖLÜŞMEZSENİZ, BARIŞI SAĞLAYAMAZSINIZ

Stratejinin üçüncü ayağı, güçlü bir sosyal devleti inşa etmektir. Demokrasiniz olabilir, üretim de yapabilirsiniz. Ama hakça bölüşmezseniz o ülkede barışı sağlayamazsınız. Yeni kuracağımız kurumlar arasında Aile Destekleri Sigortası dedik. Hepsi birbirini tamamlayan bir zincirler halkası.

Dördüncüsü de sürdürülebilirlik. Demokrasi sürekli gelişen bir kavramdır, üretim, sosyal devlet anlayışı sürekli değişen kavramlardır. Statik durursanız, kaybedersiniz. Bütün alanlarda kendinizi yenilemeniz, dünyada öncü olmanız gerekir.”