İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün resmi sitesinde yer alan raporda, “HRW tarafından elde edilen belgeler, alıkonulan kişilerin Suriye'de gözaltına alındıklarını ve Kuzeydoğu Suriye'de bir işgal gücü olan Türkiye'nin Dördüncü Cenevre Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal eder şekilde Türkiye'ye nakledildiklerini göstermektedir” denildi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Ortadoğu Direktör Yardımcısı Michael Page, “Türkiye yetkilileri, işgalci bir güç olarak, Kuzeydoğu Suriye'de işgal kuralları uyarınca keyfi gözaltı ve kişileri kendi topraklarına nakletme yasağı da dahil olmak üzere halkların haklarına saygı göstermekle yükümlüdür" dedi.

Page, “Bunun yerine yetkililer, Suriyelileri gözaltına alarak Suriye'de gerçekleştiği iddia edilen faaliyetlerle ilgili kuşkulu ve belirsiz suçlamalardan yargılanmak üzere onları Türkiye'ye götürerek yükümlülüklerini ihlal ediyor” ifadelerini kullandı.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile Türkiye destekli silahlı grupların Ekim ve Aralık 2019’da Rojava’nın Serekaniye ilçesinde Suriye vatandaşlarını gözaltına aldığı bilgisine yer verilen raporda, “Kürtler ve Araplardan oluşan bu kişiler, iddia edilen suçlar Suriye'de gerçekleşmesine rağmen savcılık makamları tarafından Türk Ceza Kanunu kapsamında suç işlemekle itham edildiler ve Türkiye'deki cezaevlerine nakledildiler” denildi.

HRW dava dosyalarına ulaştı

Rapora göre, HRW, 63 Suriye vatandaşının gözaltına alınmasına ilişkin 4.700 sayfalık dava dosyalarına ulaştı ve belgeleri inceledi.

Yayınlanan rapor ve delillere göre Türkiye'ye “yasadışı” şekilde nakledilen Suriyelilerin gerçek sayısının yaklaşık 200 olabileceğini tahminine yer verilen raporda, Türkiye hükümetine yakın haber kaynaklarında da yakın zamanda gözaltına alınan ve Türkiye'ye nakledilen Suriye vatandaşlarına atıf yapıldığına dikkat çekildi.

Raporda şu tespitlere yer verildi:

“Dosyalarda yer alan Türkiye makamlarına ait resmî belgelerdeki suçlamalar arasında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, terör örgütüne üyelik ve kasten öldürme fiilleri yer almaktadır. Suçlamalar esas olarak alıkonanların Suriye'nin kuzeydoğusunda Kürt yönetimi Demokratik Birlik Partisi (PYD)'nin silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile bağlantılı olduklarına ilişkin ispatlanmamış iddialara dayanıyor. Türkiye hükümeti ve mahkemeleri, PYD ile YPG'yi bir ve aynı olarak görüyor ve onları Türkiye'nin onlarca yıldır çatıştığı silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile yakından bağlantılı buluyor. Türkiye hem PKK’yi hem de PYD’yi terör örgütleri olarak görüyor.

Belgelerin İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yapılan incelemesi, Türkiye makamlarının birçok dosyada tutuklu kişilerin Kürt yetkililerin öncülüğündeki aktif savaşçılar olduklarına veya suç işlediklerine dair delil sunmadığını göstermektedir. Tutukluların aile üyeleri ve akrabaları, alıkonanların parti içinde idari veya düşük seviyeli pozisyonlar üstlendiklerini aktardılar.”

“Alıkonulanlar Urfa’ya nakledildiler”

Tanıkların ve tutukluların akrabalarının görüşlerine yer verilen raporda, 14 Ekim 2019'da öğlen 13:00 dıralarında, SMO’ya bağlı silahlı bir grut tarafından 15 kişinin evlerine yapılan baskınla gözaltına alındıktan sonra sınır kasabası olan Mabrouka’ya götürdükleri belirtildi.

Tutukluların aileleri, daha sonra yakınlarının Urfa’daki bir hapishaneye nakledildiklerini teyid ettiklerini anlattı.

Raporda ayrıca şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye, Ekim 2019'da işgal ettiği Kuzeydoğu Suriye'nin bazı bölgelerinde işgalci bir güç konumundadır. Çünkü Şam'daki Suriye hükümetinin rızası olmadan bölgede etkili bir kontrole sahiptir. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 49. maddesi, ‘himaye gören şahısların işgal altındaki topraklardan işgalci gücün topraklarına zorla götürülmelerinin ya da bireysel veya kitlesel olarak zorunlu göç ettirilmelerinin her koşulda yasak’ olduğunu öngörmektedir. Bu yasak, zorla nakil veya zorla göç ettirilenlerin sivil veya savaşçı olup olmadığına bakılmaksızın geçerlidir.

İddianameler, yakalananların tamamının YPG'li savaşçılar olduğunu iddia ederken, çoğu vakada belgeler bu iddiayı destekleyecek hiçbir delil sunmamaktadır. Delil yer alan birkaç dosyada ise, tutukluların birinin telefonunda YPG'nin desteklendiği bir video kaydı ile diğer iki vakada YPG üniformaları yer almaktadır. Aile üyeleri, tutukluların bir kısmının PYD üyesi olduğunu ancak idari görevlerde bulunduklarını, silahlı YPG ile beraber savaşmadıklarını veya silah taşımadıklarını ifade ettiler.”

Rapora göre, alıkonulanlardan dördünün akrabaları, kısa süre sonra SMO’luların kendileri ile iletişime geçtiğini ve yakınlarını geri getirmek karşılığında para istediklerini ifade etti. Alıkonanlardan birinin ailesi, yakınlarının serbest bırakılması için 10.000 ABD doları tutarında bir ücret ödeyebilmiş ve o kişi de Türkiye'ye gönderilmemiş.

Raporda, “Hem Türkiye güçleri hem de Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu, tutuklulara insanca davranma ve onlara tüm haklarından faydalanmalarını sağlamayı da mecbur kılan uluslararası hukuk ve insan hakları hukukuna uymak zorundadır. Uluslararası hukuk keyfi gözaltıları yasaklamakta ve yetkililerin tüm gözaltıları düzgün bir şekilde kayda almasını, gözaltına alınan bir kişi hakkında bilgi almak isteyen herkese onların durumlarının ve nerede olduklarının bilgisini vermelerini gerektirmektedir. Tutukluların aileleriyle iletişim kurmalarına izin verilmelidir” ifadelerine yer verildi.

Ekim 2020'de Urfa Ağır Ceza Mahkemelerinin 63 Suriyeliden 5’ini müebbet hapse mahkûm ettiği bilgisine yer verilen raporda, alıkonulanlardan birinin babasının şu ifadelerine yer verildi:

“Oğlum 36 yıl hapis cezası aldı, cezayı azaltmak için istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesine, Antep'e gönderdiler, ancak aynı şekilde geri döndü. Yargıcın cezası kara bir ceza ... bu cezalarda merhamet yok.”

HRW Ortadoğu Direktör Yardımcısı Michael Page, “Bu Suriyeliler kötüye kullanılan yargılamalar için yasadışı olarak Türkiye'ye transfer edilmekle kalmadılar, aynı zamanda olağanüstü derecede acımasız şekilde mahkemeler bu kişilere Türkiye'de mümkün olan en yüksek cezayı, şartlı tahliye olmadan ömür boyu hapis cezasını verdi" dedi.

Gözaltı sonrası kötü muamele

Rapora göre, sonradan serbest bırakılan bir kişinin yakını, kardeşinin gözaltındayken kötü bir şekilde dövüldüğünü söyledi. Teşhis tutanakları gözaltına alınan en az 27 kişinin fotoğraflarını da içeriyor. Fotoğraflarda gözaltındaki kişilerin yüzlerinde ağır derecede kötü muamele yapıldığını gösteren çürükler, şişmiş gözler, kırık burunlar ve yarık dudaklar da dahil çeşitli yaralar gözüküyor.

Netanyahu: Esad'ın Düşüşü, İsrail'in Hizbullah ve İran'a Vurduğu Darbelerin Doğrudan Sonucu Netanyahu: Esad'ın Düşüşü, İsrail'in Hizbullah ve İran'a Vurduğu Darbelerin Doğrudan Sonucu

Aile üyeleri ayrıca gözaltına alınan yakınlarının Türkiye'ye nakledilmeleri dolayısıyla onlarla iletişim kuramadıklarını söyledi.

Tutuklu kişilerin Türkiye'deki avukatlarından ikisi, Türk hukukunun yetkililerin gözaltına alınan kişilerin ailelerine yakınlarının nerede olduklarını bildirmelerini ve ailelerin onlarla iletişim kurmasına izin vermelerini gerektirdiğini, ancak yakınların yalnızca Türkiye'de kayıtlı bir telefon numarası varsa onlarla iletişime geçebileceklerini söyledi.

Öneriler

Raporun “Öneriler” kısmında ise şu görüşlere yer verildi:

“Türkiye makamları, Suriye vatandaşlarını işgal altındaki bölgeden nakletmeyi, onları Türkiye'de tutuklamayı ve yargılamayı durdurmalıdır. Türkiye makamları, gözetimlerindeki mahpusların tamamının Türkiye'de olsun olmasın aileleriyle iletişim kurmalarına ve ailelerini durumları hakkında bilgilendirmelerine derhal izin vermelidir. Gözaltına alınıp Türkiye'ye nakledilen tüm Suriyeliler derhal Suriye'deki işgal altındaki topraklara geri gönderilmelidir.

Nakledilen Suriye vatandaşlarının Türkiye mahkemelerinde yargılanmaya devam edilmeleri halinde mahkemeler, ‘etkin pişmanlık’ gibi hükümlerin kapsamı ve uygulanabilirliğinin kötüye kullanılması sonucu ya da adil yargılanma güvenceleri dışında ya da zor kullanılarak elde edilen delilleri hariç tutmalıdır.

Türkiye makamları, işgalci bir güç ve kontrol altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yerel grupların bir destekçisi olarak, kendi yetkililerinin ve komutasındaki kişilerin keyfi olarak kimseyi gözaltına almamalarını, kötü muamele etmemelerini veya yetkilerini kötüye kullanmamalarını sağlamalıdır.

Yetkililer, iddia edilen ihlalleri araştırmak ve sorumluların uygun şekilde cezalandırılmasını sağlamak zorundadır. Astları tarafından işlenen suçları bilen veya bilmesi gereken, ancak işlenen suçları önlemek veya cezalandırmak için herhangi bir işlem yapmayan komutanlar, komuta sorumluluğu kapsamında cezai olarak sorumlu tutulabilir.”