HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, Cumhurbaşkanlığına bağlı Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı ve Devlet Arşivleri Başkanlığının 2021 yılı merkezî bütçesi üzerine söz aldı.
Dede,” Cumhurbaşkanlığının saray harcamaları ile Hakkari ve ilçelerinde polis ve asker kurşunuyla yaşamını yitiren yurttaşlardan Sürmi İnce, Serhat Buldan, Nejdet İşözü, Rahmi Safalı, Aydın Tümen, Sertip Şen, Vedat Ekici ve Şerali Dereli’nin faillerinin cezasızlık politikasıyla yetkili kurumlar tarafından yasal kılıf ile aklandıklarını söyledi.
Dede'nin meclis konuşmasının tamamı; Günlerdir, burada, arkadaşlarımız, bu bütçenin sarayın, yandaşın, savaşın bütçesi olduğunu, halkı esas alan bir bütçe olmadığını dile getirdiler; dile getirmeye de devam edeceğiz. Bu bütçe, sarayda hazırlanan, halka uzak, STK'ler ve ilgili kurumlar bir yana, Parlamentonun dahi bütçeye müdahale etme şansının olmadığı ve Meclise sadece prosedür gereği, onay için gönderilen bir saray bütçesidir.
Bütçeye baktığımız zaman, önceki yıllara oranla dikkat çekici artışlar olduğunu görüyoruz. Şu an, Genel Kurulda konuştuğumuz Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı bütçesi de bu anlamda, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri içerisinde yüzde 273,4'le en fazla artışın yapıldığı kurumlardan biridir.
Yoksulun, emekçinin, halkların alın teri; uçan, yüzen, yüz binlerce metrekare kamu arazisini işgal eden saraylar ve şatafat için harcanmaktadır. İnsanlarımızın büyük bir kısmının açlık sınırında yaşadığı ortadadır. Bakın, TÜİK'in şaibeli rakamlarında bile, 2019 yılı itibarıyla, son beş yılda ekonomik sıkıntılar yüzünden intihar eden kişi sayısı 1.370 ve bu, TÜİK verilerine göre. Daha geçen gün Samsun'da bir insanımız eline "iş" ve "aş" yazarak yaşamına son verdi. Böyle acı manzaraların yaşandığı bir ülkede, sarayın yaptığı harcamalara bakalım: 2020 yılında saraya ayrılan bütçeye göre, sarayın bir günlük harcaması 8,6 milyon TL'nin üzerindedir. Bu rakam, 3.715 asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk gelmektedir. Yine, 2020 yılında asgari ücretle çalışan bir emekçinin, bir aylık maaşı 2.324 TL iken, sarayın bir dakikalık gideri 7.675 TL'dir. Sadece bu yıl, Cumhurbaşkanlığı saraylarının yapım ve onarımı ile araç alımlarına 610 milyon lira yatırım harcaması yapılması beklenmektedir. Bu rakam yaklaşık olarak 265.217 asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk gelmektedir. Su, ısıtma gideri, elektrik gideri, internet aboneliği harcaması gibi kalemlerden oluşan tüketime yönelik mal ve malzeme alımları 25,5 milyondan 40,9 milyon liraya yükselmiştir. Sarayın mal ve hizmet alımına harcanan para 428 milyon TL'dir. Bu rakam yaklaşık olarak 184 bin asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk gelmektedir. İnsanların eve ekmek götüremediği için intihar ettiği bir süreçte sarayın mutfak için harcadığı para 5 milyon 310 bin liradır. Bu rakam yaklaşık olarak 2.284 asgari ücretlinin bir aylık maaşına denk gelmektedir. "Balık baştan kokar." derler ya evet balık baştan kokuyor. Temel hak ve özgürlükleri askıya alan, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan bir iktidarla ve onun zalimane uygulamalarıyla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, yaşam hakkı en temel haktır. Diğer tüm hakların kullanımı ve varlığı bu hakka bağlıdır. Yaşama hakkı aynı zamanda öldürülmeme hakkıdır. Başka bir ifadeyle devlet insan yaşamına saygı göstermek, aynı zamanda insan yaşamını etkili olarak korumak, bunun ihlal edilmesi hâlinde caydırıcı cezalar vermekle yükümlüdür. Hakkari'de bu yükümlülüklerin hiçbirini yerine getirmeyen bir devletle karşı karşıyayız. Öyle ki yaşam hakkı ihlallerini tüm resmî kurumlar el birliğiyle örtbas etmeye çalışmaktadır. Her cinayetten sonra Hakkari Valiliğinin duyuru şablonu hazırdır, kopyala yapıştır yapılır sürekli. Açın, bakın Hakkari Valiliğinin internet sitesine, tüm açıklamalar bu minvaldedir. Güvenlik kuvvetleri tarafından yapılan ikazlara cevap vermemesi üzerine havaya yapılan uyarı atışı sonucunda bir vatandaşımız ölmüştür. Bütün havaya yapılan uyarı atışlarında bir vatandaş hayatını kaybediyor. Hatta bazı açıklamalarda çok daha ileriye gidilerek soruşturmayı yürütecek adli makamlara telkin ve tavsiyede bulunan bir Valilik. Daha çocukların cansız bedenleri olay yerindeyken hemen Valilik "Dur" ihtarı yapıldığını ve kaçakçılık suçunun işlendiğini ilan ediyor. Ayrıca, çoğu çocuk ve yaşlı olan bu insanlarımızın hiçbiri kaçakçı değildir -birazdan anlatacağım- veya kaçakçı bile olsa -ki yine söylüyorum değiller- kaçakçılığın cezası görüldüğü yerde infaz edilmek midir? Bu cinayetlerde insanın kanını donduran diğer önemli bir nokta, bu yurttaşlarımızın neredeyse tamamı olay yerinde bekletiliyor, müdahale edilse yaşama şansları belki olabilecek. Yanı başında bekleniliyor hatta kimsenin yardım etmesine dahi izin verilmiyor.
Şimdi, size son birkaç yılda sadece Hakkâri'de güvenlik güçleri tarafından öldürülen yurttaşlarımızdan, yetkili kurumların olayı nasıl ört bas ettiklerinden ve yargıyı nasıl etkilemeye çalıştıklarından bahsedeceğim. Bakın, Sürmi İnce, 55 yaşında bir anne. 18 Temmuz 2016'da Yüksekova ilçesine bağlı büyük çiftlik beldesinde ot biçen çocuklarına yemek götürülürken asker kurşunuyla katlediliyor. Yerel mahkeme failine üç yıl dört ay ceza veriyor. Yalnız, üst mahkeme yani istinaf mahkemesi bu cezayı çok buluyor. Sorumluluğu kaldıran nedenlerle verilen üç yıllık cezayı bile çok görüyor. Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran neden ne? Sürmi İnce'nin Kürt olması, Hakkâri'de olması. (HDP sıralarından alkışlar)
Bakın, yine, 8 Ekim 2016'da Hakkâri Yüksekova'da güpegündüz çarşı merkezinin ortasında 4 insan kobra tipi zırhlı araçtan ateş açılması sonucu hayatını kaybediyor. Faili ne kadar yatıyor biliyor musunuz? Bir yıldan az, 4 insanın faili bir yıldan az cezaevinde kalıyor. Bugün, sırf düşüncelerini söylediklerinden dolayı, muhalif olduklarından dolayı insanlar yıllarca cezaevinde kalabiliyor ama 4 kişinin katili bir yıldan az cezaevinde kalıyor. (HDP sıralarından alkışlar)
Sertip Şen, 46 yaşında bir çoban. Yine Yüksekova'da, on başılar köyünde, üstelik askerî bölgeden izin alarak hayvanlarını otlatmaya gittiği yerde katlediliyor ve saatlerce ona müdahale edilmiyor orada bekletiliyor. Pancar toplamaya giden kadınlar, Sertip Şen'i sırtına alarak köylerine getiriyorlar, ambulans bekletiliyor ve kan kaybından Sertip Şen de hayatını kaybediyor. Babası biliyor musunuz ne diyor? "Hakkâri'de bir çoban vurulmuş, kimin umurunda." Sertip Şen cinayetinde yine balistik inceleme sonucu olayın faili bulunmuş, fail "Silahın çalışıp çalışmadığını kontrol ederken silahın ateş aldığını." beyan etmiş ve bu şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış, faili dışarda kol geziyor. (HDP sıralarından "Yuh! Yazıklar olsun." sesleri, alkışlar)
Vedat Ekinci 14 yaşında bir çocuk. 1 Ağustos 2019 tarihinde Derecik ilçesine bağlı Çemekurk Köyü'nde. Vedat Ekinci, askerler tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. Hakkâri Valiliği, olaya ilişkin açıklamasında yine şablon, kalıp olan bir açıklama: Dur ihtarı yapıldığını, dur ihtarına uyulmaması sonucu havaya ateş açıldığını... Bu insanlar tabii, orada havada yaşıyor, ne zaman havaya ateş açılsa insanlar vuruluyor, yer çekimi yok Derecik'te. Bu olay da bu şekilde yine.
Şerali Dereli, 61 yaşında, 29 Ekim 2020 tarihinde Yüksekova ilçesi Esendere beldesinde. 61 yaşındaki Şerali Dereli evinin hemen yanında askerler tarafından açılan ateş sonucu yaşamını yitiriyor. Bu kan donduran olayda Şerali Dereli altı saat boyunca olay yerinde bekletiliyor, kendisine tıbbi müdahale yapılmıyor, akrabalarının ve köy halkının yaralıya müdahalesine izin verilmiyor. Şerali Dereli'nin oğlu Sultan Dereli'nin olaya ilişkin insan olanın yüreğini burkan anlatımı aynen şöyle: "Askerin kurduğu barikatı aşmaya çalıştık, babamın atının olduğu yere gittiğimizde atın cesediyle karşılaştık ama orada babamı göremedik. Yukardan sesler geliyordu 'Rahat dur.' diyorlardı. Meğer babam o sırada yaralı ve ellerindeymiş. Seslerin geldiği yöne gitmek istedik, asker engel olmak için ateş açtı. Vakit gece yarısını geçince köyden gelen akrabalarımla birlikte babamın olduğu yere gidebildik, o sırada babamın cansız bedeniyle karşılaştım." Ve şöyle devam ediyor: "Babam akşam yedi sıralarında vurulmuş. Vakit artık gece yarısını geçmişti. Zorla babamın olduğu yere daha çok yaklaştık ve yerde babamın cansız yatan cesedini gördük. Yetmedi, bize hakaretler, tehditler savurdular; sabah beşe kadar babamın cenazesini de orada beklettiler, bize vermediler."
Şimdi, bugün yaşanılan bütün bu cinayetlerin sebebi faillerin korunmasıdır. Geçmişten bugüne Kürtlere yönelik tüm katliamlarda ve cinayetlerde olayı sözde aydınlatmakla görevli kurumlar el birliğiyle bu cinayetlere yasal kılıf bulmuş; bu da yetmemiş, failleri ödüllendirmişlerdir. Evet, oh çekerek Kürt halkının çocuğuna, kadınına, yaşlısına reva gördüğünüz muamele bu. Bu masumların kanında, bu annelerin ahında boğulacaksınız; işte, bu da sizin sonunuz olacak.