HDP Hakkari İl Örgütü; Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin tarafından Halepçe kentine kimyasal silah kullanılarak yaptığı ve yaklaşık 5 bini aşkın sivilin yaşamını yitirdiği katliamın 35'inci yıldönümünü basın açıklamasıyla kınadı.
HDP il binası önünde düzenlenen açıklamaya HDP yöneticileri ve partililer katılım sağladı.
HDP yöneticisi Emin Ertuş yaptığı açıklamada, Bundan 35 yıl önce 16 Mart l988 tarihinde, Ortadoğu’nun kadim halklarından biri olan Kürtler, tarih boyunca maruz kaldığı vahşetlerden birini daha yaşamıştır dedi.
Irak Hava Kuvvetlerinin Kürt kasabası olan Halepçe’ye kimyasal silahlarla saldırması sonucunda bir günde 6 binden fazla Halepçeli Kürt’ün katledildiğini anımsatan Ertuş,” Halepçe kenti, ani ölümün dehşet verici sahnelerine, günlük işlerin ortasında donan cesetlere, avlularında oturan insanların, çocuklarını göğüslerine kaldıran kadınların, zehirli gaz bulutundan kaçarken saldırı ortasında can veren binlerin trajedisine sahne olmuştu. Gaz bütün doğal yaşamı, insanları, hayvanları, ağaçları öldürmüştü. Halepçe bir bütün olarak sessizliğe gömülmüştü. Kentin sessizliği aslında bir çığlığa dönüşmüştü’ dedi.
Ertuş sözlerini şu şekilde sürdürdü; Aslında Halepçe’de gerçekleştirilen katliamın temelleri daha önceden dünyanın gözü önünde atılmıştı. Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin yönetimindeki Baas rejimi, Kürdistan coğrafyasında gelişen Kürt muhalefetini bastırmak ve Kerkük’teki Kürt nüfusunu azaltmak için Kürtlerin İran’a yardım ettiğini bahane ederek, Kürtlere karşı “Enfal hareketini” başlattı. Enfal, Arapçada savaş ganimeti anlamındadır. Saddam Hüseyin ve kuzeni ‘Kimyasal Ali’ lakaplı Ali Hasan El-Mecid için Kürtleri katletmek bir savaş ganimeti sayılmaktaydı.
Yalnız Halepçe’ye kimyasal gaz atılmadı, Enfal hareketi süresince Kürt köylerine zehirli gaz atılarak veya dozerlerle evler yıkılarak köylerin boşaltılması sağlandı. Kırsal kesim nüfussuz hale getirildi. Başta ABD olmak üzere batılı devletler İran-Irak savaşında ıraktan yana bir tavır sergiledikleri için Kürtlere karşı geliştirilen bu vahşet karşısında sessiz kalmıştır. Kürt şehirlerine, köylerine, dağlarına atılan bu kimyasal silahlar Avrupa devletlerinde üretilmekte ve Irak’a gönderilmekteydi. Enfal hareketi süresince 180 bin civarında kürdün öldürüldüğü biliniyor. Bunların büyük kısmı sivil Kürtler veya esir alınmış Peşmerge ve sivillerden oluşmaktaydı.
Bu katliamları gerçekleştiren Saddam Hüseyin ve Ali Hasan El-Mecid daha sonra idam edildi. Ancak Kürtlere yönelik gerçekleştirdikleri katliamlar ve buna destek veren ülkeler hiç soruşturulmadı. Tarih boyunca olduğu gibi, Kürtlere yönelik bu vahşet de karanlıkta kaldı.
Aradan geçen 35 yıla rağmen Kürtler bu katliamı unutmamıştır. Çünkü, unutmak onaylamaktır. Biz unutarak bu zulümlerin ortağı olmayacağız.
Peki, Kürtlere ve bir bütün olarak muhalif kesimlere yönelik katliamlar son bulmuş mudur? Maalesef buna olumlu bir yanıt veremiyoruz. Çünkü 12 yıl önce hemen yanı başımızda, Uludere’de, Roboskî’de korkunç bir katliam yaşandı. Yaşam savaşı veren yoksul Kürt köylüleri, onları korumakla görevli devletin savaş uçakları tarafından parçalanarak katledildi. Halepçe katliamının üzerinden 35 yıl geçtikten sonra gerçekleşen bir katliamdı bu. Fakat değil 35 yıl, asırlar dahi geçse de Kürtlerin kaderi değişmiyor maalesef. Kürtlerin payına düşen hep katliam, hep ölüm, hep gözyaşı oluyor.
Ama artık bu kaderin değişmesi gerekiyor. Artık bu katliamların bir son bulması lazım. Ortadoğu’da barışın kardeşliğin gelişmesi için Kürt sorunu tüm Ortadoğu devletlerinde demokratik bir şekilde çözülmesi gerekmektedir. Ne yazık ki günümüzde barış talepleri ve çabaları pek etkili olamıyor. Bizler insan hakları ve demokrasiyi savunan çevreler, savaşlara katliamlara baskı ve zulme, her türlü hak ihlallerine karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.
Dünyada başka Halepçelerin, Roboskîlerin yaşanmaması için, savaşların son bulması için, farklı kimlikler üzerinde baskı ve zulmün uygulanmaması için, dünyadaki ve ülkemizdeki faili meçhul cinayetlerin faillerinin belirlenmesi, kayıpların akıbetlerinin açığa çıkarılması, işkencecilerin yargılanması için artık tüm kesimlerin bir şeyler yapması gerektiğini belirtiyor, gerçekleştirilen bu katliamları bir kez daha lanetliyoruz” diye konuştu.