“Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen cezaevinde hasta ve risk grubundaki tutuklu ve hükümlü olduğunu belirten insan hakları örgütleri ve tutuklu aileleri, duruma dikkat çekmek için eylemlerini sürdürüyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre 600’ü ağır olmak üzere toplam 1605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor.
Bozdağ: Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili yeni çalışmaları yapma kararı aldık
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçtiğimiz günlerde hasta mahpus ile ilgili yaptığı açıklamada, "Şimdi önümüzdeki günlerde hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili yeni çalışmaları yapma kararı aldık. Çünkü bu düzenlemeleri, mevcut infaz kanunumuzda ve diğer yasalardaki düzenlemeleri acaba daha insani esaslara göre nasıl düzenleriz bunu Adalet Bakanlığı olarak çalışıyoruz. Cezaevinde hastalığı nedeniyle kalamayacak durumda olanlarla ilgili şimdi bir düzenlememiz var ama bu düzenlemenin işleyişinde de sıkıntılar olduğunu çok yakından görüyoruz. O yüzden bu sıkıntıları tamamen kaldıracak, hiç olmazsa minimize edecek bir adımı atma konusunda da kararlıyız” dedi.
Bozdağ, “Bir yandan muayene süreçleriyle ilgili öte yandan da cezaevinde tek başına hayatını idame ettiremeyecek durumda olanlarla ilgili yeni düzenlemelerin hazırlığında olduğumuzu buradan bütün Türkiye kamuoyuna duyurmak isterim. Çalışıyoruz, çalışmalarımız nihayete erdiği zaman biz bunun detaylarını da kamuoyuyla paylaşacağız ve bu adımın atılması konusunda da hazırlıklarımızı Türkiye Büyük Millet Meclisi AK Parti Grubu, Cumhur İttifakı grubuna da taslak olarak aktaracağımızı da buradan ifade etmek isterim” ifadelerini kullandı.
Türkiye'de toplam 275 bin 859 kapasiteli 384 ceza infaz kurumunda 314 bin 502 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.
Hükümet, Adalet Bakanlığı’nın bahsettiği çalışmalar ile ilgili henüz insan hakları örgütleri ile temasa geçmedi. Ancak insan hakları savunuları yasa çıkarsa en az 2 bin hasta tutuklunun yaralanacağını belirtiyor.
Türkdoğan: Bu zorunlu bir ihtiyaç
Rûdaw’a konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Sayın Bakan böyle bir açıklama yaptıysa mutlaka bir hazırlık yapıldığı için yapmıştır. Kaldı ki bu zorunlu bir ihtiyaç. Biz İHD olarak uzun zamandır kelepçeli muayenenin insan onuruna aykırı olduğunu, kelepçe ile muayeneyi kabul etmeyen hasta mahpusların durumunun giderek ağırlaştığını hep ifade ediyorduk, raporlarımızda hep açıklıyorduk. Kelepçeli muayenenin kaldırılması ile ilgili yapılan açıklama olumlu fakat belli suç tiplerinde bunu doktora bırakmak da sakıncalı. Halbuki pekala her türlü güvenlik tedbiri alınarak insanlar suç tiplerine bakmaksızın muayene edilmelidir. Çok çok istisnai vakalar olabilir ama orada da durumun vahametine göre tedbirler alınabilir. Dolayısıyla bunu en baştan sınırlandırmak doğru değildir” dedi.
“Bir demans hastası tek başına hapishanede kalabilir mi?”
Bozdağ’ın ağır hasta mahpuslarla ilgili açıklamalarına değinen Türkdoğan, şunları kaydetti:
“Bu konuda uygulamada çok ciddi bir sorun var. Adli Tıp Kurumu adeta Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki mahpusların hastalık durumlarını önce tespit etmiyor. Sonra uzun uğraşlardan sonra tespit ediyor, buna rağmen de hapishanede kalabilir diyor. Bir insana ağır hasta teşhisi koymuşsanız o insanın cezaevinde kalıp kalmayacağına siz karar veremezsiniz. O insan tek başına hapishanede kalabilir mi kalamaz mı, siz bunu tespit edeceksiniz. Şimdi sizin vasıtanızla soruyorum; bir demans hastası tek başına hapishanede kalabilir mi? Kalamaz. O halde tahliye edilmesi lazım. Ama şimdi Adli Tıp Kurumu hem demans var diyor, hem kalabilir diyor. Bu tür sakıncaları ortadan kaldıracak bir yasal değişikliğe ihtiyaç var, bunun mutlaka yapılması lazım. Ayrıca bu tabii ki tahliyeleri sağlayacaktır. Ama bu tahliyelerin sayıları en fazla bir kaç bin olur. Çünkü hastalığı ağır olanların sayısı birkaç binle sınırlı. Ağır hasta diye kamuoyuna açıkladığımız 650 civarında kişi var. bunun bir kaç katı olduğunu düşünürsek en fazla 2 bin, 2 bin 500 kişinin etkileneceğini tahmin ediyoruz. Tabi gerçek rakamı bilmiyoruz, çünkü Adalet Bakanlığı kendi verilerini kamuoyu ile paylaşmıyor. Dolayısıyla kamuoyunda bu af diye tartışılmamalı. Bu af değildir, zorunlu bir insani durumdur.”
Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi'nden 6 yıldır tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Aysel Tuğluk'a, demans tanısı konulmuştu. Ancak, "Cezaevinde tek başına yaşamını sürdüremez" tanısına rağmen tahliye edilmiyor. Tuğluk gibi ağır hasta olan tutuklu ile hükümlüler için uzun süredir çeşitli kampanyalar düzenleniyor.
Keskin: Adli Tıp bağımsız olmalı
İnsan hakları savunucusu, İHD Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin de, “Hasta mahpuslar açısından Türkiye’nin imza attığı uluslararası sözleşmeleri uygulaması zaten yeterli” dedi.
Türkiye’de hasta mahpusların cezaevlerinden tahliye olabilmeleri için Adli Tıp raporu şartının bir “sorun oluşturulduğunu” belirten Keskin, “Oysa Adli Tıp Kurumu bir devlet kuruluşu, resmi bir bilirkişi kurumu ve siyasi iradeye bütünüyle bağımlı. Her şeyden önce Adli Tıp’ın bağımsız olması gerekiyor. O nedenle biz insan hakları savunucuları olarak bağımsız hekimlerin, İnsan Hakları Vakfı’nın, devlet hastaneleri raporlarının yeterli olması gerektiğini, en azından onların da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama maalesef ki Adli Tıp’ın son derece taraflı, meslek etiğinden uzak kararları ile bir çok ölüm grubunda hasta bugün cezaevlerinde kalmaya devam ediyor ve maalesef ölerek tahliye oluyorlar. Çok sayıda insan geçtiğimiz yıl cezaevinde yaşamını yitirdi. Bu nedenle konunun çok acil olduğunu düşünüyoruz. 2 bine yakın hasta mahpus var” ifadelerini kullandı.