Kayıp yakınları ve Cumartesi Anneleri, Yüksekova Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. İHD öncülüğünde düzenlenen eyleme Yüksekova Belediyesi eş başkanları Şadiye Kırmızıgül ve Şoreş Diri, DEM Parti İlçe Eş Başkanı Ercan Sevmez de destek verdi.

Eylemde ilk olarak söz alan İHD Şube Başkanı Sibel Çapraz, “Her yıl 17-31 Mayıs tarihleri arasında andığımız Kayıplar Haftası’nda, gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetine ışık tutmak, bu ağır insan hakkı ihlalinin üzerinin örtülmesine karşı durmak ve cezasızlıkla mücadele etmek amacıyla bir dizi etkinlik düzenliyoruz. Bugün, gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi unutmadığımızı, unutmayacağımızı ve adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha yüksek sesle dile getirerek Kayıplar Haftası’na giriyoruz. Devlet görevlileri ya da devlet destekli yapılar tarafından kaybedilen insanların aileleri olarak yıllardır aynı soruyu sormaya devam ediyoruz: Sevdiklerimiz nerede? Israrla altını çiziyoruz: Gözaltında kaybetmeler sadece kaybedilenlerin değil, geride
kalanların da hayatını karartan; kuşaklar boyu süren bir travmadır. Bu suç zaman aşımına uğratılamaz, görmezden gelinemez. Bugüne dek süren cezasızlık kültürü, yeni ihlallerin önünü açmış; toplumsal barış ve hukuk devleti ilkelerinin önünde büyük bir engel oluşturmuştur” dedi.

Kayi Yakinlari2 1280X720

Çapraz, “Kayıplar Haftası vesilesiyle kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak bir kez daha talep ediyoruz:

▪ Gözaltında kaybedilen tüm kişilerin akıbeti açıklansın,

▪ Suçun fail ve sorumluları yargılanarak adalet önünde hesap versin,

Viyan Tekçe, Hakkari'deki Kayyım Protestoları Nedeniyle Hapis Cezası Aldı Viyan Tekçe, Hakkari'deki Kayyım Protestoları Nedeniyle Hapis Cezası Aldı

▪ Gözaltında kaybetme Türk Ceza Kanunu’nda insanlığa karşı suç olarak tanınsın,

▪ Cezasızlık uygulamalarına son verilsin,

▪ Türkiye Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere Karşı Uluslararası Sözleşmesi’ni imzalasın ve hayata geçirsin,

▪ Galatasaray Meydanı’ndaki anayasa ve hukuk dışı mekan yasağı ile sayı sınırlamasına derhal son verilsin” ifadelerini kullandı.

Bu taleplerin hayata geçmesinin kalıcı bir barış ortamında mümkün olduğunu vurgulayan Çapraz. “Bu nedenle silah bırakma kararlarıyla ortaya çıkan negatif barış sürecine; hakikat, yüzleşme ve adalet eşlik etmelidir. Gerçek anlamda barış, ancak toplumsal hafızanın onarılması, adaletin eksiksiz işlemesi ve insan haklarının tam anlamıyla tanınmasıyla mümkün olabilir. Barış fırsatı siyasi hesaplara kurban edilmemeli; adil ve kalıcı bir barışın tesisi için güçlü bir siyasi irade ortaya konmalıdır. Kayıplar Haftası vesilesiyle, silah bırakmanın gerçek bir barışın kapısını aralamasını diliyor; tüm duyarlı kamuoyunu hakikat, adalet ve onurlu bir barış talebimize ortak olmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

Çapraz’ın ardından Hasan Ateş’in hikayesini İHD üyesi Ozan Akbaş okudu.

Akbaş, şu ifadeleri kullandı:

“Hasan ATEŞ Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Kurudere (Marufan) köyünde ikamet etmekteydi. 1994 yılında evine yapılan bir baskın ile gözaltına alındı. Ağır işkenceler gördü ve ardından serbest bırakıldı. İlgili dönemde Hasan Ateş’in muhbir olması için baskı yapıldı, tehdit edildi ve göç etmeye zorlandı.
Mayıs 1994 yılında henüz 3 aylık evliyken köyüne operasyon yapıldı. Köylüler köy meydanında toplanırken Hasan Ateş ve bir kısım köylü işkence ile yalın ayak askeri araca bindirildi. Bir müddet aracın içinde işkenceye uğrayan Hasan Ateş ve komşuları tüm insanların ve akrabalarının gözü önünde gözaltına alındı. Aile bireyleri hemen Çukurca ilçe jandarma karakoluna başvuru yaparak gözaltına alınanların akıbetini sormak istese de ‘böyle bir operasyon yapılmadı’ cevabı aldılar. Bölgede her gün gözaltına alınarak katledilen insanların varlığından haberdar olan köylüler toplanarak kayıplarını aramak için araziye çıktılar. Bir müddet sonra Çukurca’daki Serê Sêvê Karakoluna yakın bir bölgede taşlarla üzeri kapatılmış cansız iki erkek bedeni bulundu. Hasan Ateş ve Bedel Özkan ağır işkence görmüştü. Ayak ve el bileklerinde elektrik akımı verildiğine dair emareler vardı. Cansız bedenleri köylerine götürülerek defnedildi.

Hasan Ateş’in ailesi zaman kaybetmeden cumhuriyet başsavcılığı makamına başvuru yaptı. Hasan Ateş’in tüm köylülerin gözünün önünde gözaltına alındığına dair tanık ifadelerinin varlığına rağmen gözaltına alındığı inkar edildi. Bir cezasızlık politikası olarak dosya, ‘kovuşturmaya yer olmadığına dair’ karar ile birlikte sümenaltı edildi. Tüm girişim ve başvurulara rağmen dosyada herhangi bir gelişme yaşanmadı. Ateş ailesinin tüm insanlığın gözünün önünde katledilen evlatları için yürüttüğü hukuk mücadelesi yargı erkinin hukuksuz kararları ile egale edildi. Biz insan hakları savunucuları olarak Hasan Ateş’in katledilmesinin arkasındaki maddi gerçek ortaya çıkana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Ateş ailesine söz veriyoruz, bıraktıkları yerden Hasan Ateş’in akıbeti için mücadele etmeye ve sorumluların yargılanmasını istemeye devam edeceğiz.”

Kayıp yakınlarının eylemi 1 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.