Ekonomik krizle büyüyen gençler, hayat pahalılığının yanı sıra sınav stresi, ucuz işçilik ve diplomalı işsizlik kaygılarıyla baş etmeye çalışıyor. Bu olumsuzluklar gençlerde gelecek kaygısına yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı verilerine göre üniversite mezunu olan gençlerin önemli bir oranı asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılıyor. Birçoğu niteliklerine uygun olmayan işlerde çalışıyor.

Roma Vakfı tarafından yapılan Roma IV isimli çalışmaya göre Türkiye yüzde 54 oranıyla en çok anksiyete, depresyon ve ruhsal sorun kaynaklı fiziksel rahatsızlık görülen ülkeler sıralamasında 2’nci sırada yer alıyor. 2017-2021 arasında kutu antidepresan satışı 11,5 milyon arttı. Çok sayıda gencin ekonomik gerekçelerin yanı sıra çekingenlik dolayısıyla psikolojik destek alamadıkları için kulaktan dolma bilgilerle antidepresan kullanmaya başladıkları biliniyor.

HER YIL DAHA AZ MUTLUYUZ

Gençlerin gelecek kaygısının ulaştığı boyutu değerlendiren Uzman Klinik Psikolog Sevi Gizem Zeybek, Türkiye’nin Dünya Mutluluk Raporu sıralamalarında her geçen yıl daha da gerilemesine dikkat çekti. Çocukların ve gençlerin gelişimsel dönemleri gereği karşılanması gereken temel ihtiyaçları olduğunu ancak var olan krizler sarmalında toplumun bu ihtiyaçlara karşılık veremediğini ifade eden Zeybek, “Bu ihtiyaçları karşılaması beklenen, toplumun en temel yapısı olarak nitelendirilen aileler ekonomik kriz kıskacında çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarını ön plana alamıyor. Çocukların toplumsal yapıyla ilk kesişim noktası olarak değerlendirilen okullarda ise çocukların ve gençlerin üstün yararını gözeten uygulamalar değil, iktidarın kendi ideolojik altyapısını güçlendirmeye yönelik politikalar yürütülüyor” dedi.

KAYGIYI TETİKLİYOR

Çocukluklarından itibaren temel hak ve ihtiyaçları gözetilmeden yetişen gençlerin ekonomik kriz, geleceksizlik ve neoliberal politikaların beraberinde getirdiği bireysellik kıskacında yoğun bir kaygı ve karamsarlıkla mücadele ettiğinden söz eden Zeybek, şöyle devam etti: “Maslow’un temel ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt basamakta yer alan temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak için bile borçlanmak zorunda olduğumuz bir kriz içindeyiz. Bir insanın kendini var edebilmesi için öncelikle bu temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi gerekiyor, İçinde bulunduğumuz kriz hali gençlerin ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst basamağında yer alan ‘kendini gerçekleştirme’ ihtiyacına erişmelerini imkânsız kılıyor ve temel güven duygusunu zedeliyor. Verilen emeğin karşılığını görmek bizleri yaşama motive eden en temel dinamiklerden biridir. Ama üniversite okuyan gençler, yıllarca verdikleri emeğin karşılığı olan diplomanın hiçbir işe yaramadığını görüyor. Bununla karşılaşmak çok büyük bir hayal kırıklığı. Bu sadece gelecek kaygısı değil yoğun bir depresyon da yaratabiliyor.”

Sınavların da ekstra kaygıya yol açtığını dile getiren Zeybek, gençlerin kendilerini keşfetmesi gereken yaşlarında bunlara maruz kaldığını vurguladı. Zeybek, “Akranlarıyla rekabet ederek üst sıralara erişebilmesi beklenen çocuklar, gençlik dönemini ‘başarısızlık’ halinde eleneceği ve geleceğini inşa edemeyeceği düşüncesiyle geçiriyor, bu da gelecek kaygısını besleyen temel bir iç ses haline geliyor. Bu sınav maratonlarının özellikle ergenlik dönemi gibi ruhsallık açısından oldukça hassas olarak değerlendirilebilecek bir dönemece denk gelmesi durumu daha da tehlikeli hale getiriyor” dedi.

***

KAMUSAL DESTEK YETERSİZ

Sunulan psikolojik desteğin çok sınırlı kaldığını ifade eden Psikolog Zeybek, “Kamusal bir hak olan toplumsal ruh sağlığı hizmetinin yetersizliği gençlerin yoğun kaygı seviyesine katkı sunan en temel nokta. Mevcut sağlık sisteminde hastanelere yönlendirilen gençlere hekimlerin sunulabileceği tek tedavi yolu antidepresan veya gerekli ilaçları önermek olabiliyor. Çünkü başka sunulabilecek kamusal bir hizmet yok. Psikoterapi hizmetinin sınıfsal bir altyapısı var, sadece belirli bir kesim bu hizmete ulaşabiliyor. Gerekli psikoterapi hizmetine erişilemediğine için antidepresan kullanımı artıyor” diye konuştu.

***

GELECEKTEN KORKUYORUM

Geleceksizlik kaygısıyla ruhsal sorunlar yaşadığını, psikolojik destek aldığını belirten 19 yaşındaki F.T, “Elimizde olmayan sebepler yüzünden hayal ettiğimiz yaşamdan git gide uzaklaşıyoruz. Bu da kaygılanmamıza neden oluyor” dedi. F.T. zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çektiğini, bu nedenle geleceğini inşa etmesine yarayacak kültür tüketimi, dil eğitimi, spor gibi etkinliklerden uzak kaldığından yakındı. F.T. ülkede kaldığında insanca bir yaşama kavuşma umudu olmadığından yaşamını yurtdışında sürdürmek istediğini ancak bunu sağlayacak ekonomik koşullara ulaşmanın da zor olduğunu anlattı.

Üniversite eğitimini eğitimin parasız olması dolayısıyla Almanya’da sürdürmek istediğini belirten F.T, “Almanya’da kazandığım bir okulun yabancı dil sınavını geçebilmek için her gün Almanca kursuna gidiyorum, kursun ücretini ödemek bile çok zor. Almanya’ya gittiğimde de döviz kuru yüzünden eğitimimi tamamlamadan geri dönmek zorunda kalmaktan çekiniyorum” diye konuştu.

"Her şehre bir üniversite” politikalarıyla diplomalı işsizliğin arttığından da yakınan F.T. mezun olduğunda işsiz kalmaktan ve kendi mesleği olmayan bir işte çalışmaktan korktuğunu söyledi. F.T. tüm bu kaygıları bir genç olarak göğüsleyemediğini, gelecekten korktuğunu, bunun da ruhsal sorunlar yaşamasına neden olduğunu söyledi.

***

Sıcaklıklar Düşüyor, Kar Yağışı Uyarısı Yapıldı Sıcaklıklar Düşüyor, Kar Yağışı Uyarısı Yapıldı

ÖFKE GENÇLERE YÖNELİYOR

Uzmanlara göre gelecek kaygısı ve depresyon gençler ve kadınlar arasında daha yaygın. Yurttaşların devlete güven duymaması da stresi ve gelecek kaygısını artırıyor. Kadınların ve gençlerin toplumun en çok ezilen kesimleri olduğuna ve toplumsal kriz ortamının en çok ezilen kesimleri etkilediğine dikkat çeken Zeybek, “Gelecek kaygısı en çok kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ve toplum tarafından ötekileştirilen kişileri etkiliyor” dedi. Son yıllarda sadece gelecek kaygısının ve depresyonun değil çocuğa yönelik ihmal ve istismarın da arttığını vurgulayan Zeybek, “Toplumsal kutuplaşmayla, ekonomik krizle ve diğer toplumsal zorluklarla baş edemeyen yetişkinler içsel sıkıntılarını öfke olarak açığa çıkartmakta ve bu öfke çocuklara ve gençlere yöneltilmekte” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Birgün