TBMM'de görüşülen kanun teklifi ile ilgili söz alan HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, Hakkari'de yaşanan bazı sorunları gündeme getirdi.
Seçim bölgesi olan Hakkari'nin hukuksuzlukların en fazla yaşandığı illerin başında geldiğini ifade eden Dede, "Mülki amirinden güvenlik görevlisine kadar bir yasa tanımazlık söz konusu. Hakkari'de, otoriter güvenlik devleti uygulamalarıyla temel hak ve hürriyetlerin askıya alındığı fiilî bir durum yaşanmaktadır. Bakın, size bu son zamanlarda giderek artan hukuk dışı bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Yüksekova'dan bir yere gitmek istediğinizde ya da Yüksekova'ya giriş yaptığınızda Yüksekova'nın bütün giriş çıkışlarında bulunan arama kontrol noktalarında insanların arandığını görüyorsunuz. Bu noktalara gittiğinizde yurttaşların araçlardan indirilip ellerini araçlara dayayarak ulu orta bir yerde arandığını göreceksiniz. Şöyle hayal edin: Ankara'dan Polatlı'ya gidiyorsunuz ve Eskişehir yolu üzerinde böyle bir uygulamayla karşılaşıyorsunuz. Buna karşı tepkiniz ne olurdu, bunu kabullenmek mümkün müdür? Şimdi, diyeceksiniz ki: "Şüpheli birine karşı bir arama yapılıyor ya da hareketlerinden şüphelenilen herhangi birine karşı yapılıyor." Hayır, oradan gelip geçen bütün yurttaşlara karşı ulu orta yerde detaylı, alenen bu uygulama yapılıyor. Devletin alacağı her türlü önlemin temel hak ve özgürlüklerle orantılı olmasını sağlayan ölçülülük ilkesi var. Hani burada ölçülülük ilkesi? Burada, Kürt illerinde Anayasa ve yasaların askıya alınmasını nasıl izah edeceksiniz? Hani Türk Ceza Kanunu'nda yer alan haksız arama suçu, hani kanunda yer alan şikâyete tabi olmaksızın haksız arama savcılar tarafından resen soruşturulur kaidesi? Yok, soruşturulan yok, "Bu yaptığınız suçtur." diyen yok. İcazetle, siyasi parti yetkililerinin istişareleriyle hareket eden sözde tarafsız, bağımsız yargı kör ve sağır" dedi.
15 Ağustos 2021'de Şemdinli'de Kayalar köyünün Mağaraönü mezrasında yaşayan Rüstem Çakmak'ın (25) evinin hemen ilerisinde, su deposunun yanında, kendi köyünde, Türkiye sınırları içerisinde İran askerlerinin ateş açması sonucu vurularak katledildiğini hatırlatan Dede, "Valilikten herhangi bir açıklama yapılma gereği bile duyulmadı. Dışişleri Bakanı'na sorulduğunda bu olayın Türkiye sınırları dışında yaşandığını söyleyerek inkâr yoluna gidilmiştir. Oysaki görgü tanıklarının beyanları, olay yeri tutanakları Rüstem Çakmak'ın İran askerleri tarafından Türkiye sınırları içerisinde katledildiğini apaçık ortaya koymaktadır. Ancak bu konuda yetkililerden bir açıklama, tek bir girişim yok" diye konuştu.
Dede'nin konuşmasının devamı şöyle:
"Sayın milletvekilleri, Hakkâri'de yurttaşlar bahçelerinde, evlerinde, tarlalarında vurularak öldürülüyor. Bu insanlarımız neden katlediliyor? Hakkâri'de neden bu suçların failleri yargıdan muaf tutuluyor? Cezası suç olmayan bir kavram mı var Hakkâri için?
Hakkâri'de sadece yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıyor elbette. Hakkâri'nin doğası talan ediliyor, ormanları yakılıyor, yaylaları yasaklanıyor, aynı zamanda Hakkârilinin barınma hakkı dahi ellerinden alınıyor. Bakın, 2016 yılında, yıkılan, yakılan, kullanılamaz hâle getirilen evlerin yerine yurttaşlara TOKİ tarafından konutların yapılacağı vadedildi. O sırada bir imar yasağı getirilerek yurttaşların kendi evlerini yapmalarına da izin verilmedi. Şimdi gelinen noktada, 2016 yılında ihale edilerek 5 bölgeye inşa edilen 3.063 konutun bir kısmının hâlâ teslimi yapılmamıştır.
1 Eylül 2021 tarihinde teslim edileceği söylenen, kamuoyunda "TOKİ Yüksekova Pizok Konutları" olarak bilinen etapta teslim tarihi sürekli ertelenmektedir. Gelinen aşamada, hak sahiplerine bir belge imzalatılarak konutlar teslim edilmek isteniyor. Ulaşımın tam anlamıyla sağlanmadığı, içme suyu şebekesinin olmadığı, yine, yalıtımın ve çatıların bitirilmediği konutlar bir lütufmuş gibi hak sahiplerine verilmek isteniyor. İmzalatılmak istenen bu belgeyle Bakanlık, konutların aslında bitmediğini, oturuma hazır olmadığını, ancak, buna rağmen teslim edildiğini kabul etmektedir. Bu belgeyi imzalayanlara konutlar teslim ediliyor, ancak, soruyoruz: Bir konutta asgari olması gereken yaşamsal hususlar neden eksik bırakılıyor? Toplu konut mantığına aykırı bu yaklaşımın sebebi nedir? Yıllardır mağduriyet yaşayan yurttaşlar çaresiz bırakılarak konutları neden bu şekilde teslim almak zorunda bırakılıyor? Yine, henüz birkaç yıllık olmasına rağmen daha önce teslimi yapılan konutlarda yurttaşların bize aktardıkları ve bu kapsamda elde ettikleri belgelerde; konutlarda çökme, rutubet, çatlama, sıva dökülmesi, zemin yarılması, su baskını, su ve elektrik tesisatlarında bozulmaların olduğu ve kalitesiz malzeme kullanıldığı görülmektedir.
Ayrıca altyapı yetersizliğinden yurttaşların konutlara ulaşımı da güçlükle olmaktadır. Üstüne üstlük müteahhidin eksik bıraktığı ve bu eksik hâliyle Bakanlık tarafından teslimi yapılan konutların eksiklikleri yurttaşlardan alınan yüksek aidatlarla tamamlatılmaya çalışılıyor. Halklarımıza reva görülen tüm bu haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulamalara karşı elbette mücadelemizi sürdüreceğiz. Açlığın, şiddetin, çatışmanın, yozlaşmanın, talanın yaşamın bir parçası hâline getirmeye çalıştığı bu ucube rejim elbette son bulacaktır."